English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Portugais → Turc / Estä

Estä traduction Turc

1,514,649 traduction parallèle
Infelizmente ele está a dormir agora.
Ne yazık ki, şu anda uyuyor.
Espera, onde está a minha mãe?
Bekle, annem nerede?
- Então, onde está a minha mãe?
Peki şimdi, annem nerede?
- Está na casa do Adam.
Adam'larda.
Está bem.
Tamam.
- Está aberta!
Kapı açık!
Se tiver de ir cuidar da sua filha, está tudo controlado aqui.
Bak, eğer kızına geri dönmek zorundaysan burada her şey kontrol altında.
A minha amiga está a cuidar dela. Eu posso ficar um pouco.
Arkadaşlarımdan biri ona bakıyor, burada bir süre takılabilirim.
Esta sandes está maravilhosa.
Bu harika bir sandviç.
Aqui estou eu, a recuperar de uma pancada na cabeça - e és tu que está pior.
Yani, kafa travmamın geçmesi için buradayım ve ve burada zor zamanlar geçiren kişi sensin.
Se está à procura da bebida, eu coloquei-a ali.
Eğer içeceğini arıyorsan, oraya koydum.
Está bem.
Güzel.
- Está bem.
Anladım!
Está tão ameaçada, que prefere um estranho a cuidar dele?
Ona bakması için bir yabancıyı seçecek kadar tehdit altında mısın?
Mas tem ar de quem está a ter uma noite difícil.
Zor bir gece geçiriyor gibisin.
A Roosevelt é a que está mais perto.
Roosevelt en yakını. Evet.
Isto está preso.
Bekle, sıkışmış.
- Esta tarde.
Bayan Panabaker geldi.
A Panabaker está aqui, e não parece contente.
Mutlu da görünmüyor.
De verdade. Mas temos um furacão político em mãos. E está toda a gente a ir para o abrigo.
Ancak elimizde siyasi bir kasırga var ve herkes fırtına mahzenine gidiyor.
É isso que está a dizer, "Agente Winchell"?
Bunu mu demek istiyorsun, memur Winchell?
Está a meter-se comigo, certo?
Benimle uğraşıyorsun, değil mi?
A família está toda desesperada desde que ela desapareceu.
Kaybolduğu andan beri bütün aile çılgınca davranıyordu.
Muito bem, cá está.
Pekala. Burada olmalı.
Porque é que está em guerra com ele?
Neden onunla savaşıyor?
Está tudo bem?
Her şey yolunda mı?
Não, não está.
Hayır değil.
Não estás seguro. Ninguém está.
Güvende değilsin.
Esta mulher elevou a prática de caçar recompensas a uma espécie de arte.
Bu kadın, suçlu avını bir çeşit performans sanatına yükseltti.
Pode ficar descansado, o seu governo irá varrer esta roupa suja toda para debaixo de um tapete. Desde que continuemos a entregar os bens na minha lista.
Güvenin bana, hükümetiniz bu cafcaflı karışıklığı bir halı altına süpürüp listemdeki malları teslim etmeye devam etmemize izin verecektir.
- Está bem?
- İyi misin?
Está bem? A paciência e subtileza da Philomena são o que a tornam tão credível.
Philomena'nın sabır ve inceliği onu bu kadar güvenilir yapan şeylerdir.
Está tudo bem. Considere-me um companheiro de viagens.
Sorun değil, beni yalnız bir gezgin olarak düşün.
Preservando o seu casamento para esta feliz ocasião.
böylece evliliğini bu mutlu olay için korumuş oldun.
Estou a tentar localizá-la, mas o diretório raiz está encriptado.
Şimdi izliyorum, ancak arama çok katmanlı şifreleme içinde gizleniyor. Yani...
- Diz-me, como está o Tom?
Anlat hele, Tom nasıl?
- Está a ter dificuldades, por acaso.
Aslında zor zamanlar geçiriyor.
Está?
Öyle mi?
- Como está a Agnes?
Agnes nasıl?
O meu agente de seguros matava-me por estar a ligar, mas preciso de saber se está bem. Estou bem, obrigada.
Eminim sigorta acentem seni aramadığım için beni öldürebilir, ancak senin iyi olduğunu bilmek istedim.
Está bem.
Ben yaralanmadım.
Alguém está?
Kimse var mı?
A maioria dos meus associados está sob a impressão de que, após lhes conceder um favor, ficam em dívida para comigo para a vida.
İştirakçilerimin çoğu, onlara bir iyilik yaptığımda, hayatları pahasına bana borçlu oldukları izlenimi uyandırıyor.
Não, e aí está a história.
Hayır. Ve orada bir şeyler yatıyor.
Agora, esta cadeira. Sem cabelos, fibras, ADN.
Şimdi, bu koltuk, saç yok, doku yok, DNA yok.
Achas que ela o está a tramar?
Sence onu ele mi veriyor?
Está extremamente confortável na companhia de mulheres.
Kadınlar konusunda son derece rahat.
Está a ouvir o "Sundown".
Sundown'ı dinliyor.
Está cheia de impressões digitais.
Parmak izi dolu.
Bem, não está interessada nela. Está interessada no irmão dela.
Onunla ilgilenmiyor, kardeşiyle ilgileniyor.
A Kaplan está a usar a Philomena para atacar os aliados mais próximos dele.
Kaplan, en yakın müttefiklerinin peşinden gitmek için Philomena'yı kullanıyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]