Translate.vc / Portugais → Turc / Glamour
Glamour traduction Turc
198 traduction parallèle
Diretamente, sem glamour, e tão excitante quanto o regresso à escola!
Korku yok... Cazibesi yok ve okula dönmek kadar heyecanlı.
Aos 16, elas anseiam por glamour.
16 yaşında süslü püslü görünme hevesi oluyor.
Como resposta às súplicas De glamour e coisas assim
Yaygarayı bastırmak için Cazibe ve çekiciliğe karşı
Que o glamour É um espectáculo feminino
Çekicilik kadının işidir
Para mim todos têm mais glamour que qualquer coisa que hoje se vê.
Bugün gördüklerinin hepsinden daha etkileyiciydiler.
Nunca conheci a Viena de antes da Guerra com a música de Strauss, o seu glamour e encanto fácil.
Eski Viyana'nın savaştan önce Strauss müziği gibi olduğunu..... asla bilmezdim, Onun romantik bir çekiciliği var.
A minha primeira relação de glamour.
İlk etkileyici randevumdu.
Aqui está outra variante do tema. Este flutua com um estampado suave e brilha com "glamour" à frente.
İşte Kaftan teması üzerine yeni bir varyasyon, bu varyasyon akıcı ve yumuşak, hafif baskılı, ve ta ön yanına değin parlaklık ve ihtişamıyla.
Vivíamos por cima da Joyce's House of Glamour.
Joyce Güzellik Salonu'nun üst katında kalıyorduk.
Ajude-me a ser forte nesta noite de glamour
Bu cazibe gecesinde cesur olmam için bana yardım et.
- Precisa ver o glamour lá na frente.
Ön taraftan çok daha iyi görünüyor olmalısın.
O glamour, as miúdas, as festas.
Cazibe, kadınlar, partiler.
Glamour nos pinhais
Çamların çekiciliği
- Todas as mulheres têm glamour.
Kadınların hepsi genç ve güzel.
Mas assim que desaparece o entusiasmo, os mitos, o glamour... É como qualquer outra morte lenta com um salário minimo.
Bütün o aldatmaca, efsane ve sihirini saymazsak aslında az maaşlı yavaş ölüm diyebiliriz..
A minha mãe tinha uma revista Glamour, e comecei a ver as fotos.
Annemin Glamour Dergisi'ni karıştırmaya başladım.
Glamour?
Glamour mu?
O quê, abandonar todo este glamour?
Ne, bütün bu çarpıcılıktan vazgeçmemi mi istiyorsun?
O glamour chegou à 4ª esquadra.
Sizlere dördüncü karakol'dan bildiriyoruz.
- É preciso um pouco de "glamour". - Claro.
- Bir kız biraz alımlı olmalı.
A minha mãe tinha uma revista Glamour e comecei a ver as fotos.
Annemin Glamour dergisi vardı. Sayfalarını çevirmeye başladım.
Glamour?
Glamour mı?
Porque deixar todo este glamour em troca de um passeio sem rumo? - Realmente você quer saber?
Neden bu gösterişli hayatı bırakıp çöle gidiyorsun?
Na época do mudo, alguns cineastas desafiaram os ideais do glamour, injetando uma dose de realismo nos seus filmes geralmente no quadro de um melodrama.
Bir an göklere çıkardığını bir de bakmışsın yerden yere vurmuş. Limehouse onu sadece Çinli bir dükkân sahibi olarak biliyor.
Acho que muita gente começa a fumar porque... Holywood sempre o apresentou com muito glamour nos filmes.
Bence bir çok insanın sigara içmesinin sebebi Hollywood filmlerinde çok cazip bir şey olarak gösterilmesi.
A merda disto é que vais a Hollywood, eles enfiaram-nos o tabaco, mostraram-nos todo aquele glamour, e agora não podes fumar lá.
Berbat olan şey şu ki, Hollywood'a gittiğinde sigarayı cazip bir şey olarak gösteriyorlar. Oradan başka bir yerde ise sigara içemiyorsun.
O encanto deixou o edifício.
The glamour binayı terk etti.
O que esperavas, glamour?
Ne umuyordun? ! Parıltı mı?
Pareciam todos tão chiques e cheios de glamour, que uma parte de mim queria agarrar na Samantha e correr para lá, enquanto que a outra parte...
Hepsi çok şık ve muhteşem görünüyordu. Bir yanım, Samantha'yı kolundan tutup, buradan kaçmak istedi. Diğer yanımsa...
Querias'glamour'.
- Heyecan istedin. - Heyecan buldun.
A minha irmã é modelo. - Isso é que é glamour.
- Evet, kız kardeşim bir model.
Daí o glamour.
İhtişamlı bir şey yani.
"Cosmo", "Glamour", "Elle"... E exigia que o contratassem.
Cosmopolitan, Glamour, Elle'e derdim ki, beni istiyorsanız Carlo'yla konuşun.
E ela é a personificação do glamour assim sinto que estou em boas mãos.
Evet ve o parıltının en somut örneğidir. İyi ellerde olduğumu hissediyorum. - Evet.
Sinto que ela podia usar esse glamour.
Biraz daha parlak renkler kullanabilir diye düşünüyorum.
Quando me mudei para cá, pensei que fosse só glamour, mas há todo um mundo oculto.
LA'ye taşındığımda, oldukça çekici ve ücretsiz park sistemi olduğunu sanıyordum ama burada şimdiye dek kimsenin görmediği bir dünya var.
A Glamour, excelente. Já posso aprender como satisfazer o meu homem.
- İşte bu harika artık erkeğimi nasıl memnun ededeğimi öğrenebilirm.
Todos os dias após as aulas, chegava a casa e folheava a "Vogue" e a "Glamour" da minha mãe.
Neyse, her gün okul sonrası eve gelir, ve annemin "Vogue" ve "Glamour" dergilerini karıştırırdım.
Não é glamour para onde quer que se olhe.
Baktığınız her yerde ihtişam göremezsiniz.
É o tipo de glamour que este sítio precisa.
Tam da böyle bir yerin ihtiyacı olan cazibe.
Dá mais glamour ao encontro.
Toplantının cazibesini artırır.
Quando o glamour acaba, só restam os quartos de hotel e os aeroportos.
Sahne kıyafetlerini çıkarınca, sadece daha çok otel odası ve havaalanı kalır.
Depois andou a investigar a Glamour, saltou sobre a Cosmo... e atirou ao chão um frasco novinho em folha de verniz.
Glamour'un üstünde yürüdü, Cosmo'nun üzerinden atladı... ve bir şişe tırnak parlatıcısını yere döktü.
No caso do Bing, as pessoas só vêem o brilho e o glamour.
Bing'de herkes sadece gösterişli tarafını görüyor.
É o glamour, a ribalta mas nós não podemos ver.
Göz alıcıdır, gizemlidir, ama biz göremeyiz.
Verás falso glamour, dinheiro a rodos e imensas plásticas de qualidade inferior.
O herifi kazıklayarak ciddi miktarda para yaptık.
- Porque a gente não usa o glamour?
- Glammor kullansam olmaz mı?
Sim. Acho que deixei que o luxo e a sofisticação me subissem à cabeça.
Sanırım kendimi Glitz and Glamour'a çok fazla kaptırdım.
Você sonha com "glamour"? Excitação? Uma vida de aventuras?
Yoksa hayal ettiğin şey, görkem, heyecan ve... macera dolu bir hayat mı?
- Glamour?
Glamour mu?
- Bem, isso tem bastante glamour, André.
Bu çok hoş Andre.