Translate.vc / Portugais → Turc / Gol
Gol traduction Turc
3,033 traduction parallèle
Martin Brodeur fez mais um dos seus 36 salvamentos a caminho de um vitória sem precedentes
"Martin Brodeur 36 kurtarışıyla hiç gol yemeden maçtan zaferle çıktı."
E, o Max acabou de marcar outro golo.
Ve Max az önce gol attı.
Golo!
Gol!
Dallas acabou de empatar com um pontapé, 3-3.
Dallas bir gol daha attı. 3-3.
O que será agora Eckert ganha terreno, e tenta chegar há linha.
Bu çeyrekte Eckert'ın ileride mevzi kazanarak gol pozisyonuna girmesi gerekiyor.
É isso mesmo! Estamos livres, bebé!
İşte gol böyle atılır gülüm!
Vamos fazer um gol!
Son penaltı!
Touchdown!
İşte gol!
Como é que vais marcar golo?
Pas verirsen nasıl gol atarsın!
Ele chuta. Marca golo. E nós perdemos.
Vurdu, gol attı, kaybettik.
E marca!
Gol!
Golo.
Gol!
Que golo do Dryer!
Dryer'dan inanılmaz bir gol!
Que golo brilhante!
Dryer kafayı vuruyor. Müthiş bir gol!
Dryer remata do meio campo. Golo! Golo!
Dryer orta sahanın yakınlarından bir şut çekiyor, gol!
São as botas que usei quando marquei á Inglaterra quando joguei pela Escócia.
Bu kramponlar İskoçya milli takımında oynarken İngiltere'ye gol attığımda giydiklerim.
Não pontuámos o ano inteiro.
Sezonun başından beri bir gol bile atamadık.
Lembra-te, que queremos marcar golos.
Unutma, amacımız gol atmak.
Chuta a bola á baliza.
Gol atın yeter.
Quase marquei um golo.
- Neredeyse gol atıyordum.
Quase, a sério?
- Gol mü atıyordun?
Certo, algum de vocês quer marcar golos esta época?
- Bu sezon biraz gol atmak istiyor musunuz?
Aprendemos a marcar.
Nasıl gol atılacağını öğreniyoruz.
E lembrem-se, não fazem golos se não chutarem.
Pas yapın. Ve unutmayın, şut çekmezseniz gol atamazsınız.
Finalmente marcámos.
Nihayet bir gol atabildik.
Ele estava a marcar
- Tam da gol olmuştu ki- -
Landon Donovan, o capitão dos Galaxy e o lean, a máquina da pontuação.
Özellikle de Galaxy'nin kaptanı ve gol makinesi Landon Donovan'a.
Vamos lá marcar outro.
Bir gol daha atalım.
- Mãe, eu marquei um golo.
- Süperdi anne. Bir gol attım.
Eu tive a honra e a sorte de poder jogar nos dois países e clubes e posso-vos dizer entrar no campo e marcar um golo á frente de 50 -, 70 -, 100,000 fans sentir o chão a abanar debaixo de vocês.
Ben hem kulüp hem de milli takım bazında futbol oynama şerefine eriştim ve size şunu söyleyebilirim ki, sahada bulunmak ve 50, 70, belki 100 bin taraftarın gözü önünde bir gol atmak ayağınızın altındaki toprağın sarsıldığını hissetmek.
Isso e mais uns golos e corre tudo bem.
Bir de birkaç gol sallarsak kazanırız herhâlde.
Foram afundados com pedras e escondidos sob uns arbustos da margem do lago.
Evet. Kaya bağlayıp suya gömmüş, cesetlerini de göl kıyısındaki çalıların altına saklamış.
Usando outro lago, aumentou o seu campo de acção.
Başka bir göl kullanarak öldürme alanını ikiye katladı.
Este lago significa mais do que água fria para ele.
Bu göl onun için soğuk su dışında bir şey ifade ediyor.
3,8 km para o lago.
Göl 2.34 mil sonra.
Hoje, marca um golo.
Bugün gol at.
Este lago foi formado em semanas e agora está a transbordar, abrindo um canal profundo pelo gelo.
Bu göl haftalardır gittikçe büyüdü ve artık taşmaya başladı. Buzun içinde derin bir kanal oyarak gidiyor.
Há apenas uma semana, aqui havia um lago com 5 km de extensão e 10 metros de profundidade.
Daha bir hafta önce, burada beş kilometre uzunlukta on metre derinlikte bir göl vardı.
Quando este lago foi escoado, o tampão foi removido e tudo escorreu por aqui, o manto de gelo subiu um metro quando a água chegou ao leito e forçou o manto de gelo para cima.
Bu göl, tıpası çekilip aşağı doğru döküldüğünde ve sonunda kuruduğunda bu buz örtüsü bir metre yükseldi. Çünkü su zemine ulaşınca buzu zorlayarak yukarı kaldırdı.
Sem estradas, às vezes a única via transitável é sobre a superfície em derretimento dos lagos.
Hiç yol olmayınca bazen tek çare hızlı eriyen göl yüzeyi.
Cada lago se forma em dias, expandindo-se até atingir km de diâmetro e começar a transbordar.
Her göl birkaç gün içinde oluşuyor. Kilometrelerce genişliğe kadar büyüyor ve taşmaya başlıyor.
Quando me vendeste a tua parte da casa do lago do avô...
- Büyükbabamızın göl evi üzerindeki hakkını bana devrettiğinde...
Ouça, Sr. Dean, como está a casa do lago?
Bay Dean, dinleyin göl evi ne durumda?
Aonde vais, mijão?
Nereye gidiyorsun, Göl Adam?
O lago estava congelado até um metro de profundidade.
Göl bir metre buz tutmuştu.
Passa por um túnel na montanha, tem um lago.
Dağdaki tünelden geçiyorsunuz, bir göl var.
- O lago é tranquilo.
Göl sessizdir.
Estamos acampados no lago.
Biz göl kıyısında kamp yapıyorduk.
Tínhamos uma casa ao pé do lago.
Göl kenarında bir evimiz vardı.
Lara, o agente mostrou-me fotos da vista para o lago.
Lara, acente göl manzaralı yerleri gösterdi.
Vista do Lago Residencial, certo?
"Göl Manzaralı Konutlar" değil mi?