Translate.vc / Portugais → Turc / Guantânamo
Guantânamo traduction Turc
40 traduction parallèle
Um em serviço em Guantânamo, o outro no Coronado.
Birinin görev yeri Küba, diğerininki Coronado.
Ou reservo para ele um lugar no próximo avião para Guantânamo.
Yoksa onu ilk uçakla Küba'ya postalarım.
Eu enviei sua proposta sobre Guantânamo.
Küba tehdidinizi ilettim.
Guiando-se pelos conselhos, legais de John Yoo... a administração Bush enviou prisio - neiros considerados importantes, para a Base Naval dos USA, na Baía de Guantânamo, Cuba.
John Yoo'nun hukuki görüşlerinin rehberlik ettiği Bush yönetimi, bazı çok değerli tutukluları Küba'daki Guantanamo Amerikan Donanma Üssü'ne nakletti.
De repente, al-Qahtani converteu-se no preso mais importante de Guantânamo.
Al-Qahtani bir anda Guantanamo'daki en önemli mahkum haline gelivermişti.
JAY HOOD, COMANDANTE DAS FORÇAS EM GUANTÂNAMO 2004-2006.
Tuğgeneral Jay Hood, Müşterek Görev Güçleri Komutanı Guantanamo 2004-2006
Resistiu às técnicas habituais, de interrogação em Guantânamo, durante oito meses, e foi ele, a causa pela qual,
Guantanamo'da standart sorgulama tekniklerine karşı sekiz ay boyunca başarıyla direnmiş ve Guantanamo'daki...
o destacamento de Guantânamo, solicitou o uso de outras técnicas, capazes de vencer a resistência, para que ele tinha sido treinado.
... Müşterek Kuvvet'in onun direnişini aşabilecek daha fazla teknik yönündeki isteklerinin kaynağı olmuştur.
Em Setembro de 2002, John Yoo e Alberto Gonzales, viajaram para Guantânamo.
2002 Eylül'ünde, John Yoo ve Alberto Gonzales Guantanamo'yu ziyaret ettiler.
Faziam exactamente igual, aos presos de Guantânamo.
Aslına bakarsanız tıpkı Guantanamo'daki mahkumları andırıyorlardı.
Essas fardas que os presos, de Guantânamo usam, com luvas, óculos e auscultadores.
Hani şu eldiven, maske ve kulaklık takan Guantanamo'daki mahkumların kıyafetleri gibiydi.
Em Guantânamo, sob o regime do General Miller, ele converteu Guantânamo, num autêntico laboratório, das ciências do comportamento.
General Miller'in Guantanamo'daki yönetimi altında hapishane tam anlamıyla bir davranış bilimleri laboratuarı haline gelmişti.
Um dos memorandos, mostra que, nos princípios de Dezembro de 2002, os interrogadores de Bagram, que estavam em contacto com os tipos de Guantânamo, através da Internet, souberam que eles haviam, recebido do Secretário de Estado, instruções de novos métodos.
Bildirilerden biri, 2002 Aralık ayının başlarında Bagram'daki sorgulayıcıların, internet aracılığıyla Guantanamo'yla irtibata geçerek, Guantanamo'nun Savunma Bakanlığı'ndan elde ettiği yeni teknikleri öğrendiklerini bizlere gösteriyor.
E começaram a utilizá-los, apesar de que claramente, terem sido autorizados, para usá-los, apenas em Guantânamo.
Her ne kadar bu tekniklerin sadece Guantanamo'da kullanılacağı kabul edilmiş olsa da Bagram'dakiler bu teknikleri hemen kullanmaya başlıyorlardı.
Quando o próprio General Miller viajou desde Guantánamo, até ao Iraque, em Agosto de 2003, trouxe um CD e um manual, sobre técnicas avançadas, desenvolvidas em Guantânamo... e entregou-os ao cuidado, do General Sánchez.
General Miller, 2003'ün Ağustos'unda Guantanamo'dan Irak'a bizzat yaptığı yolculukta, içerisinde Guantanamo'da geliştirilen ileri tekniklerin bulunduğu bir CD ve kılavuz götürerek General Sanchez'in emrine vermişti.
Então existem estes, múltiplos caminhos, para saber por onde, estas técnicas de interrogatório, realizaram essa migração global. Do Afeganistão ao Iraque, / i e de Guantânamo directamente ao Iraque.
İşte karşınızda, bu sorgulama tekniklerinin dünyanın dört bir yanına nasıl göç ettiğinin, Afganistan'dan Irak'a ve Guantanamo'dan direk Irak'a nasıl geçtiğinin izini sürebileceğiniz birçok yol bulunuyor.
Muito antes de conhecer-se os abusos em Abu Ghraib, haviam funcionários públicos alertando discretamente... sobre técnicas bestiais usadas em Guantânamo.
Ebu Gureyb'de yaşanan çirkinliklerin kamuoyuna yansımasından çok önce devlet görevlileri, Guantanamo'da kullanılan acımasız tekniklerle ilgili endişelerini dile getirdiler.
Haviam e-mails enviados ao Departamento de Justiça, por pessoal do FBI, em Guantânamo dizendo :
Guantanamo'daki FBI çalışanlarından Adalet Bakanlığı'na e
"Não acreditam no que, está a acontecer aqui." "O FBI deve desvincular-se, do que está, a acontecer aqui em Guantânamo".
- Postalar geliyor ve "Burada neler olup bittiğine inanmayacaksınız FBI çalışanları olarak Guantanamo'da olanlardan uzak durmalıyız." diye yazıyordu.
Chamei o assessor Geral do Exército, e perguntei-lhe, se tinha alguma informação, e disse-lhe : " Recebi informações, sobre abusos aos presos, detidos em Guantânamo.Sabe alguma coisa?
Ordu Genel Danışmanı'nı çağırdım ve herhangi bir bilgisi olup olmadığını, "Guantanamo'da mahkumlara kötü muamele yapıldığına dair raporlar elime geçti, bununla ilgili bilgin var mı?" diye sordum.
Os três passageiros foram enviados, para Guantânamo, PASSAGEIROS DE DILAWAR. e não sairam até Março de 2004, quer dizer, 15 meses depois, de terem sido capturados.
Üç yolcu Guantanamo'ya gönderildiler ve 2004'ün Mart'ına kadar, yani takside yakalanmalarından 15 ay sonraya kadar oradan çıkamadılar.
Uma análise dos documentos, governamentais desclassificados, revelou que só 7 % dos detidos em Guantânamo, foram capturados pelos USA, e pelas Forças da Coligação.
Gizliliği kalkmış devlet belgelerinin analizinde Guantanamo'daki mahkumların sadece yüzde 7'sinin Amerikan ya da Koalisyon Güçleri tarafından yakalandığını göstermektedir.
MAJOR DAN MORI. ADVOG. DO PRESO DAVID HICKS, EM GUANTÂNAMO pronto para cumprir a Convenção de Genebra, e fazer os julgamentos.
Binbaşı Dan Mori, Guantanamo mahkumu David Hicks'in Askeri Savunma Avukatı... Cenevre Sözleşmesi'ne ve diğer hukuki mevzuatlara uymaya hazırdı.
Quando alguém no Afegasnistão, dizia que, certa pessoa era, um objectivo importante, por qualquer razão, ou baseando-se no, testemunho de algum outro afegão, que odiava essa pessoa, e quisesse livrar-se dela, para se apropriar da sua plantação de ópio, era enviada para Guantânamo, e essa pessoa já não, tinha maneira de alegar nada, e ficava sem nada conseguir.
Afganistan'daki biri eğer "Bu adam oldukça değerli bir hedef" derse her ne olursa olsun, o adamdan nefret eden ve oradan götürülmesini isteyen, ki bu sayede o kişinin afyon tarlasını ele geçirebilecek olan bir başka Afganlının söyledikleri dikkate alınır ve ardından paketlenip Guantanamo'ya gönderilmek için hazırlanırdı ve bunun sonucunda kişi asla kendini savunamazdı.
E quando me iam transferir, para Guantânamo, cobriram-me dos pés à cabeça, com todo o tipo de coisas. Uma máscara, uns auscultadores, uns óculos pretos e se por acaso, ainda visse alguma coisa, um capuz, que me cobria a cabeça.
Guantanamo'ya giden nakil uçağına konulduğumda maske, kulaklık ve koyu gözlük gibi şeylerle neredeyse baştan aşağı örtülmüştüm ve kafamdaki çuval nedeniyle hiçbir şey göremiyordum.
Em Junho de 2004, dois anos e meio depois, que os primeiros presos, chegaram a Guantânamo, o Supremo Tribunal indeferiu, a pretensão da administração Bush, de manter a prisão, dos prisioneiros indefinidamente, sem permitir-lhes pôr em causa, a sua detenção, diante um Tribunal.
2004 yılında, ilk tutukluların Guantanamo'ya gelmelerinden iki buçuk yıl sonra Anayasa Mahkemesi, Başkan Bush yönetiminin tutukluların mahkemeden önce süresiz olarak gözaltında tutulması talebini reddetti.
Depois daquela decisão, o exército constítuiu, uns novos tribunais especiais, que resolveriam, se os presos, deviam permanecer, em Guantânamo.
Kararın ardından ordu, Guantanamo'da kalması gereken tutukluları yargılamak için yeni bir özel mahkeme kurdu.
Guantânamo serve para, esconder o facto, de que os verdadeiros maus, Al Mullah Omar e com certeza, Osama Bin Laden, não tenham sido capturados.
Guantanamo, gerçekten kötü olan Molla Ömer ve Usame bin Ladin'in asla yakalanamadığı gerçeğini gizlemektedir.
Guantânamo junto com os seus, 750 tipos maus, são só uma operação, de imagem para poder dizer : "Olhem, estamos a ganhar, alguma coisa na luta, contra o terrorismo".
Aslında Guantanamo içerisindeki gerçekten kötü olan 750 elemanla bir nevi "Bakın biz terörizme karşı savaşta bir şeyler başardık" portresini çizmeye çalışıyor.
Nenhum detido foi morto em Guantânamo, mesmo nenhum.
Guantanamo'da herhangi bir tutuklu herhangi bir sebepten ölmedi.
CASA DE RECORDAÇÕES DE GUANTÂNAMO.
Guantanamo Koy'u Hediye Dükkanı
O particularmente mau, na Baía de Guantânamo, é que não sabes quando terminará, nem sequer sabes, se vai acabar.
Özellikle Guantanamo Koyu'nda çekilen eziyetler sonucu, ne zaman biteceği ya da bitip bitmeyeceği bilinmezdi.
O motivo pelos quais os presos, fazem greve de fome, e morrem de inanição, é nas palavras de, Omar Deghayes : "Já que estou a morrer, lentamente aqui em, Guantânamo, que ao menos possa, dispôr da minha própria vida".
Örneğin mahkumların açlık grevlerine gitmelerinin sebebi kendilerini açlıktan öldürmek içindir, diğer bir söyleyişle Oman Deghayes'in dediği gibi, "Guantanamo'da zaten ağır ağır ölüyorum en azından hayatımı kendi ellerimle alayım"
O uso da toalha molhada, e água para induzir, una falsa percepção, de asfixia era um... dos métodos solicitados, pelo destacamento, de Guantânamo, na sua longa lista.
Boğulmanın yanlış anlaşılmasına neden olan ıslak havlu kullanımı ve su damlatma Müşterek Görev Güçleri tarafından istenilen tekniklerden biriydi. Sadece onlar uyguluyorlardı.
Além dos terroristas, em Guantânamo, um pequeno grupo, de supostos líderes, e activistas terroristas, presos na guerra, têm sido capturados, e interrogados fora dos USA.
Guantanamo'da tutulan teröristlere ek olarak savaş sırasında ele geçirilen küçük bir grup şüpheli terörist lider ve ajanları Birleşik Devletler'in dışında tutulmuş ve sorguya çekilmiştir.
Uns poucos prisioneiros, de Guantânamo seriam julgados, mas o resto jamais, teria acesso ao "habeas corpus".
Guantanamo tutuklularından bir kaçı yargılanacak ancak geri kalanı hakim karşısına asla çıkamayacaktı.
Se me dizem que entre Afeganistão, Guantânamo e Iraque, capturamos 50 mil pessoas, eu diria que, menos de 1 % eram terroristas.
Eğer siz Afganistan, Guantanamo ve Irak'ta 50 bin insandan fazla kişi hapsettik derseniz, ben de size bunların ancak yüzde 1'inin terörist olduğunu söylerim.
Diz isso aos homens que estão em Guantânamo.
Bunu Guantanamo'dakilere söyle.
- Na Baía de Guantânamo?
- Guantanamo Kampı?
E Guantânamo é uma estância balnear.
Guantanamo da her şey dahil tatil köyü zaten.