Translate.vc / Portugais → Turc / Halim
Halim traduction Turc
973 traduction parallèle
Não te impedirei.
Sana engel olacak halim yok.
Se morresses amanhã, o que seria de mim?
Yarın öbür gün ölsen benim halim ne olur?
Não, isto não sou eu zangado, Sam.
Bu kızgın halim değil, Sam.
Saio-me muito bem.
Halim vaktim yerinde.
- Näo me apetece saber disso.
- Bu saçmaliklarla ugrasacak halim yok.
- Bem, a minha disposição mudou.
- Evet, evde ruh halim değişiyor.
Näo säo uns pequenos nabos que me väo assustar.
Pörsük şalgam için korkacak halim yok.
Era incapaz de comer agora.
Bir lokma yiyecek halim kalmadı.
Estou tão cheio com o vosso jantar delicioso, que não consigo mexer-me.
- Parmağımı kıpırdatacak halim yok.
Então, onde estaria eu?
O zaman halim nice olurdu?
Nunca prestei, mas sempre te amei. - Mesmo se me odiasses.
Korkuyordum ve ruh halim çöküktü ama seni sevmekten hiç vazgeçmedim benden nefret etmiş olsan bile.
- Não, não me apetece ver ninguém.
- Hayır, kimseyle tanışacak halim yok.
Eu próprio gostaria de comprar muitas coisas, Sr. Flusky, mas infelizmente não tenho dinheiro.
Benim şuanda bir şey satın alacak halim yok, bay Flusky. Ne yazık ki hiç param yok.
Não acho graça. Estou metido num aperto, preciso de trabalho.
Komik olmaya çalışıyorsanız, benim gülecek halim yok.
Ainda não pensei nisso.
Bunu düşünecek halim yoktu.
Nunca adivinharias vendo-me agora.
O günkü halim olsa yüzüme bile bakmazdın.
Não estou em condições de negociar, Jesse, sabes disso.
Pazarlık yapacak halim yok Jesse bunu biliyorsun.
- Senhor, não estou com disposição para...
- Efendim, hiç halim yok...
Quando não consigo adormecer, penso no que será de mim, se ficar assim.
Uyuyamadığım zamanlar içim içimi yiyor böyle devam edersem, halim ne olacak diye.
Se eu sair daqui inteiro, vou mostrar como fico impregnado.
Buradan çıktığımızda halim kalırsa... gazın ciğerime ne kadar sindiğini gösteririm.
Mas se a estalagem for elegante... e com um belo jantar, vai passar.
Ama eğer kalacağım otel güzel yemekler de hoş olursa bu halim geçecektir.
Também estou de mau-humor, Excelência.
Benim ruh halim de bir o kadar kötü, Ekselans.
Tinha uma dor de dentes e o meu maxilar estava tão inchado que não me apetecia ir trabalhar.
Dişim ağrıyordu ve çenem şişmişti, çalışacak halim yoktu.
- Enfermeira, não quero discutir consigo.
- Hemşire, sizinle tartışacak halim yok.
Há dez anos, eu era assim.
O çocuk on yıl önceki halim.
Tenho um temperamento confuso.
Ruh halim çok değişken.
Durante o almoço estava de bom humor e contei anedotas aos garotos de meus de funciário médico do distrito.
Öğle yemeği boyunca halim iyiydi ve gençlere, bölge tıbbi memurluğu günlerimi anlattım.
Pareço ser alguém que está a pregar partidas?
Eşek şakası yapar gibi bir halim var mı?
Não posso vestir coisas de mulher.
Kadın kıyafeti giyecek halim yok ya!
Não conseguiria fazer fogo, mesmo que tivesse fósforos.
Kibritim olsa bile ateş yakacak halim yoktu.
Tenho cara de quem sabe algo sobre dinheiro?
Biliyormuş gibi bir halim mi var?
Tive gripe e não me apeteceu escrever.
Çok kötü grip olmuştum ve sana yazacak halim yoktu.
Pareço um polícia?
Polise benzer bir halim var mı?
" Sou um homem pacato
" Ben halim selim bir adamım
" Um homem pacato
" Halim selim bir adam işte
" Nunca mais quero ouvir outra palavra
" Artık bir kelime daha duyacak halim yok
Minha Sra., peço desculpa por estar neste estado.
Hanımefendi, bu iğrenç halim için çok özür diliyorum.
" quando ele era honesto, correcto e sem cadastro.
" bir adamdi o zamanlar, namuslu, halim selim.
O que será de mim?
Ne olacak şimdi benim halim?
Vou amarrar-te a ele, na devida altura, por mais que custe.
Yaşın gelince... seni o koltuğa bağlayacağım, yoksa halim yaman.
Não estou para brincadeiras.
Şimdi şakalarını çekecek halim yok.
Não tenho uma ideia para uma boa história
Bunlar deli saçması, alacak paramız yok. Hikâye yazacak halim de yok.
- Steve, tenho mais que fazer.
- Geceyi geçirecek halim yok.
Andei 3 mil km. Ao chegar á Grécia não conseguia mais andar, e parei.
3300 metre yürüdüm ve Yunanistan'a vardığımda artık yürüyecek halim kalmamıştı.
Devia ser óbvio que não estou com disposição para café.
- Açıkcası ruh halim kahve için hiç uygun değil.
Dispenso os seus sarcasmos, doutor...
Rogers, şu anda bir doktorun bu gibi davranışlarını çekecek halim yok.
Não penso esperar sentado.
Bunu bekleyecek halim yok.
O acto de me fingir difícil não durou muito, pois não?
Zor elde edilir halim uzun sürmedi, değil mi?
Não há remédio.
Hiç halim yok.
Não vou entrar em detalhes de como o fizeram.
Ama benim hiç halim yok.
É natural.
- Bu benim doğal halim ben Fransızım.