Translate.vc / Portugais → Turc / Harp
Harp traduction Turc
484 traduction parallèle
O tribunal militar decidirá isso.
Buna divan-ı harp karar verecek.
Em resposta ao fervoroso apelo de Sir Joseph Banks e de Lorde Hood, Almirante do Mar e Presidente do Tribunal Militar que julgou Roger Byam...
Sir Joseph Banks, Amiral Lord Hood ve Roger Byam'ı yargılayan divan-ı harp mahkemesi yargıcının ricaları üzerine...
Ajuda desde que o Rei David cortejou Betsabé com a sua harpa.
Kral Davut'un harpıyla Bathsheba'ya kur yaptığı günden beri.
Como não tenho a minha harpa por perto, vou ligar o rádio.
Harp sahibi olma şansına sahip olamadığım için radyoyu açacağım.
Um emprego reles... ... e um... E um tribunal marcial.
İki kuruşluk bir iş ve bir divan-ı harp.
Quantos anos aqui e ainda age como um cadete novato.
Buradaki 4. seneniz ama hala harp okulu öğrencisi gibi davranıyorsunuz!
O que aconteceu de facto, e como vai parecer em conselho de guerra... Isso são duas coisas diferentes.
Yani, burada gerçekten olanlarla Divane Harp'te söylenecekler birbirinden çok farklı şeyler.
O pai e dois tios... trabalham pro governo, amãe tocaharpa... o avô eramissionário naÁfricaEquatorial.
Babası ve amcası hükümette çalışmış. Annesi harp çalıyor. Büyükbabası..... Fransız Ekvator Afrika'sında bir misyonermiş.
Algum dia, porém, a guerra vai acabar.
"Bir gün harp bitecek"
academia militar JEFFERSON
JEFFERSON HARP AKADEMİSİ
Só são meninos da escola militar.
- Bunlar harp okulunun öğrenci çocukları. - Evet, ama üstümüze geliyorlar.
- Foi para os anjinhos.
- Altın harpını çalıyor.
O Secretário de Estado da Guerra recebeu o seguinte despacho de Lorde Chelmsford...
Harp Bakanlığı Güney Afrika'da... -.. Natal'de Başkomutan...
"Academia Militar St. Michael".
St. Michael Harp Okulu.
Está a julgá-lo em tribunal marcial.
Harp divanında yargılıyor.
Vamos proceder a um julgamento marcial de acordo com o regulamento.
Yönetmeliğe uygun olarak savaş meydanında divanı harp kurulmuştur.
Porém, como sabe, não tenho competência para reverter as decisões de um tribunal militar.
Ancak divan-ı harp kararlarını değiştirme yetkim yok.
Se vieres para a nossa aldeia, toca a tua harpa e canta.
Köyümüze gelirsen, onlara harpınla şarkı söylersin.
"O prisioneiro deverá seguir sob forte escolta para a Cidade do México" "onde enfrentará um inquérito sobre os enforcamentos em Conejo" "e todos procedimentos de Corte Marcial que se julguem necessários"
Mahkum, yoğun koruma altında doğruca Conejos'ların asılması ile ilgili tam bir sorguya çekileceği Meksiko şehrine götürülüp orada Divan-ı Harp usullerine göre yargılanacak.
Irá a corte marcial, sargento. Está morto.
Bu senin için Divanı Harp demekti Çavuş.
Quero praticar a minha harpa, mas não posso, com um inimigo perigoso na sala!
Harp çalışmak istiyorum, ama tehlikeli bir düşmanla aynı odadayken yapamam.
Nunca mais poderei tocar harpa!
Bir daha harp çalamayacağım.
E se não comermos, vai para um sítio onde pode tocar harpa o dia todo!
Ve eğer yeterince yiyeceğimiz olmasa aç aç harpınızı çalabilirsiniz.
- Troféus de guerra, tenente.
- Harp ganimeti, Teğmen.
Poder-se-ia pensar que a inflação seria o principal problema, pois era o que acontecia na maioria dos países, na maioria das guerras, mas mobilizamo-nos muito cedo, estabelecemos um racionamento e, apesar de umas poucas queixas,
Enflasyonun büyük bir sorun olacağını düşünmüş olabilirsiniz. Çünkü çoğu ülkede, özellikle harp eden ülkelerde, bu büyük bir sorundur. Fakat biz erken davranarak her şeyi karneye bağladık.
Eram ex-combatentes.
Harp malülleri vardı.
Na noite anterior, em Moscovo, Molotov recebera finalmente o embaixador japonês e disse-lhe que a Rússia ia declarar guerra ao Japão.
Önceki gece Moskova'da Molotov sonunda Japon elçisini kabûl etmiş ve ona açık açık, Rusya'nın Japonya'ya harp ilân etmek üzere olduğunu söylemişti.
" Deixe-o lutar pela dos seus vizinhos,
" Bırak komşuları için harp etsin
Inventaram esta em West Point.
Bunu Kara Harp Okulu'nda bulmuşlar.
Passei toda a minha vida em academias militares.
Bütün hayatım harp okullarında geçti.
Depois, tive de regressar à academia militar.
Sonra harp okuluna dönmek zorundaydım.
O representante do nosso adido militar cá,
Buradaki harp ataşeliğimizden temsilci.
Não tem espaço em casa para as minhas harpas.
Evinde harpımı koyacak yer yok ki.
Contudo, falei ao general Fitzgerald e ao general Anderson, e disse-lhes que lhe contei os planos da guerra r que você era um bom homem.
General Fitzgerald ve General Anderson ile konuştum, onlara seni, harp divanından tanıdığımı ve senin iyi biri olduğunu söyledim.
Claro que a guerra não é só divertimento.
Tabii ki, harp sanatı bu kadar eğlenceli değildir.
- Não te incomoda se eu, te tomar o coração?
Yapmasana! Harpını çalmamın sakıncası var mı?
Talvez as senhoras estejam interessadas numa bela harpa?
Bu muhteşem harpı almayı düşünür müsünüz hanımlar?
Uma harpa?
Harp mı?
Que faríamos com uma harpa comum?
Basit bir harpı ne yapacağız?
Dou-te um bilhete de ida para o céu!
Sana harp diyarı için gidiş bileti vereceğim! Artık şaka yok.
Chama-se Parker, é estrangulador, e um notável executante de "jew's harp" ( instrumento musical ).
Parker isminde biri, kiralık katil. Ve Ağız Arpı konusunda olağanüstü bir sanatçıdır.
Isto significa tribunal marcial.
Bu divanı harp demek!
A salamandra toca a flauta A carpa toca a harpa
# Birimiz harp çalar Birimiz de flütü
Metem-nas nas cordas da harpa.
Onları harpın tellerinin arasına koyuyorlar.
Está a falar no professor de harpa?
Siz... - Siz harp öğretmeninden mi söz ediyorsunuz?
Deve ter muita coragem, Visconde, para vir aqui, depois de ter cá mandado aquele professor de harpa lunático para me matar.
Buraya geldiğiniz için çok cesur olmalısınız Vikont o çılgın harp öğretmenini buraya beni öldürmeye gönderdikten sonra.
Se a Nadine descobrisse, eu estaria a tocar harpa para as estrelas celestiais.
Eğer Nadine yakalasaydı, şu an Cennet All-Star takımı için harp çalıyor olurdum.
Moedas e notas enviadas por donas-de-casa, canalizadores, vendedores, professores, inválidos.
Ev kadınlarının, muslukçuların, araba satıcılarının... öğretmenlerin, harp malullerinin yolladığı bozuk paralar.
Tenho de fazer alguma coisa, pois só perco amigos bebo e fodo com tudo o que mexe.
Bende yürümeyen bir şey var, Harp. Arkadaşlarımı yitiriyorum içiyor ve önüme gelen kadını beceriyorum.
Sempre me perguntei o que seria preciso para te fazer querer praticar.
Ben de harp çalışmalarını neden bıraktığını merak ediyordum.
- Tens razão.
Haklısın, peki harpım?