Translate.vc / Portugais → Turc / Histôria
Histôria traduction Turc
765 traduction parallèle
Abraham Lincoln usa o Despacho Presidencial pela primeira vez na historia para chamar voluntários reforçando assim o papel da nova nação sobre os estados individuais.
Abraham Lincoln, bireysel eyaletlere gelecekteki ulusun yönetimini zorla kabul ettirmek amacıyla gönüllülere çağrıda bulunmak üzere tarihte ilk kez Başkanlık yetkisini kullanıyor.
A nossa historia trata das antigas disputas entre as famílias Canfield e McKay tal como sucederam no ano 1810.
Bizim hikayemiz, 1810 yılında Canfield ve McKay aileleri arasında süren eski zaman kan davası ile ilgilidir.
A HISTORIA Cidade de Nova Iorque - vinte anos depois.
HİKAYE New York Şehri - 20 yıl sonra.
Mas no final da historia, o jovem se torna milionário.
"Hikâyenin sonunda delikanlı sahiden milyoner oluyor gerçi."
É hora de sua lição de historia.
Bal Kız, tarih dersi çalışma zamanı.
Vamos terminar tau lição de historia.
Bal Kız, tarih dersine devam edelim.
NÃO HA CAMINHO, MAS HA VONTADE, E É A HISTORIA QUEM VAI CRIANDO O CAMINHO.
YOL YOKTU....... FAKAT İSTEKLERİ VARDI VE TARİH YAZIYORLARDI.
Através dos séculos na historia desta fraternidade.
Kardeşçe kurulmuş bu örgütün tarihinde, yüzyıllardır durum böyledir.
Estou mortinha por ouvir a historia deles...
Oliver'ın hikayesini duymak için can atıyorum.
Inventa tu a tua historia, eu já tenho a minha...
- Kendi hikayeni kendin uydur ; benim var, zaten.
Acalma-te! Vamos ouvir primeiro a historia deles...
İlk hikayelerini dinleyelim, hele.
Conta a tua historia Oliver...
Hikayeni anlatsana, Ollie.
Não, essa é a nossa historia e estamos entalados com ela nela...
Hayır, yok. Tüm hikayemiz bu, ve biz içine saplanmış... durumdayız.
Achas que eu era capaz de inventar uma historia assim?
Eğer gerçek değilse, aklımdan böyle bir hikaye..
Nunca foi executada uma hipoteca de uma igreja católica... na historia de New York.
Araştırdım. New York tarihinde böyle bir... - katolik kilise olayı yok.
Essa é uma parte da historia tão... desagradável que nunca a tinha mencionado antes.
Bu, çok çirkin olduğu için hikayenin hiç söz etmediğim tarafı.
Ensina Historia.
Tarih öğretmeni.
Peço desculpa pelos dois e pela historia.
İkimiz ve hikaye için özür dilerim.
A historia é que é falsa, e não eu nunca ter matado galinhas.
Ben sadece onun hikayesinin doğru olmadığını söylemek istemiştim.
Phillip, esta festa merece entrar para a historia.
Philip, bu parti gerçekten de tarihe geçmeyi hak ediyor.
- Porque contaste aquela historia?
- O hikayeyi anlatmana hiç gerek yoktu.
DESENVOLVIMENTOS NA HISTORIA DOS MINOSA. EQUIPA ESPERA ALGANÇAR LEO AMANHÃ DE MANHÃ. MAIS PARA CHEGAR.
KURTARMA EKİBİ YARIN SABAH LEO'YA ULAŞMAYI BEKLİYOR.
Vamos falar agora, toda a historia quero saber agora.
Şimdi söyle bakalım.Bana bütün hikayeyi anlat bakalım. Bana yalan söyleme.
Eu vou lhe contar uma historia, pode ser que ajuda há passar o tempo.
Sana bir öykü anlatayım da vakit geçsin.
Termina a tua historia, querido.
Lafını tamamla hayatım.
A historia do mar começa onde o Sr. A termina.
Okyanusun derinliklerinin gerçek öyküsü, sizin bıraktığınız yerden başlar.
É uma hora negra para a Historia, Professor.
Tarih için çok kötü bir zaman bu, Profesör.
Nanny contou-me toda a sordida historia.
Nanny bana bütün bu iğrenç hikayeyi anlattı.
A historia da salvacao, de novo?
Yine şu hayat kurtarma meselesi mi?
Invente uma historia.
- Ama nasıl yapacağım bunu?
Nao recomeces com a historia do salvamento.
Ah, hayır. Bu kadar da hayat kurtarıcı değil.
Essa é a historia da tua vida, Dempsey.
Demps.
É uma longa historia.
Uzun hikaye.
Vou dar-lhes cá uma historia...
Onlara bir hikâye veririm.
O meu pai ensinava historia.
- Babam lisede İngiliz tarihi öğretmeni.
A historia sempre me fascinou.
İngiliz tarihi beni hep büyülemiştir.
Mamá, esta é a Sra. lmbrie de Duluth e o seu jovem companheiro o Sr. Mike Macauley Connor, Cujo pai é professor de historia.
Anne, bu Duluth'dan Bayan Imbrie. Casus Dergisi'nde çalıştığı bey de Bay Mike Macaulay Connor. O bir İngiliz öğretmenin oğlu.
Quando escrever a sua historia, compare-me com uma destas casas.
hakkımızda hikâye yazarken neden beni bu evlerle kıyaslamıyorsunuz?
Não me diga que acreditou na historia dela.
Dede, sakın bana hikâyesine inandığını söyleme.
A estranha e quase incrível historia de Robert Scott Carey... começou num dia comum de verão.
Robert Scott Carey'nin tuhaf, adeta tabiatüstü hikâyesi alelade bir yaz günü başladı.
- E hoje contou uma nova historia.
- Şimdi gelmiş bize tamamen yeni bir hikaye anlatıyorsunuz.
Seu jornal quer que morra por uma historia, é isso?
Kimliğiniz bir haber uğruna ölmenizi gerektirmiyor, değil mi?
Acredita que existe alguma credibilidade nesta historia?
Peki bu hikayeye aklınız yatıyor mu?
Entretanto, os detectives irão determinar se a historia está baseada em factos.
Bu arada bölge polisi de bu hikayede gerçek payı var mı araştıracak.
Além de tudo, sua Excelencia, acha que eu iria inventar uma historia destas?
Efendim, insan böyle bir hikaye uydurabilir mi?
Que historia é essa?
Ne çeşit bir hikaye bu?
Desta época nasce a historia de Rodrigo Díaz de Vivar.
Bu hikaye Vivarlı Lord Rodrigo Diaz'ın hikayesidir.
Historia e lenda o conhecem como El Cid, o Lord.
Tarihin bir efsane olarak, Berberilerin de "Büyük Şef" lakabıyla kayda geçirdiği adamın...
Historia original de KANSHI MOZAWA Guião de MINORU INUZUKA
Orijinal Hikaye KAN SHIMOZAWA Uyarlama Senaryo MINORU INUZUKA
Esta é a historia de um homem, marcado por uma imagem da sua infância.
Bu, çocukluk çağına ait bir görüntünün tesirinde kalmış bir adamın öyküsüdür.
Este domingo em concreto, o miúdo cuja historia contamos estava tentando recordar o sol gelado, o cenário no horizonte do terminal e a cara de uma mulher.
Ama o Pazar günü, hikayesini anlattığımız çocuğun hafızasında yer edenler ; solgun güneş, iskele ucunun görünüşü ve bir kadın yüzünden ibaretti.