English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Portugais → Turc / Hás

Hás traduction Turc

3,192 traduction parallèle
E depois hei-de vir atrás de ti, e depois vou enfiar-te uma faca de bifes na artéria dos tomates e vou ver TV enquanto tu hás-de sangrar, sua merda de ser desprezível!
Sonra tekrar buraya geleceğim. ... Sonra seni bir biftek bıçağıyla bıçaklayıp, kanın dışarı boşalırken oturup TV seyredeceğim, korkunç herif!
Prometo que hás de ter um segundo fôlego e poderá ser a melhor parte de toda a tua vida!
Söz veriyorum, ikinci baharı yaşayacaksın ve tüm hayatının en güzel bölümü bu olabilir.
Se fizeres isso, hei-de ir à tua procura e hás-de andar de maneira estranha até ao fim dos teus dias na Terra!
Bunu yaparsanız sizin peşinize düşer Dünya'da kalan ömrünüz boyunca tuhaf yürümenizi sağlarım.
Alguém foi buscar o certificado, por isso alguma coisa hás-de saber.
Biri sertifikayı aldı. Yani, sende bir şey var.
Mas tu nunca hás-de mudar.
Ama asla değişmeyeceksin.
Hás de te recordar.
Sana etki etmiş olmalı.
Sim, bem... não te preocupes, hás de encontrar alguma coisa para escreveres.
Evet. Endişelenme. Yakında yazacak bir şeyler bulacaksın.
Mãe, eu digo-te como hás-de vestir-te, por acaso?
Anne, Nasıl giyinmem gerektiğini söylüyor muyum?
Depois, hás-de arrepender-te, verás!
Sonra pişman olacaksın, göreceksin!
- Não, tu hás de resolver isto.
Sen düşün. Çek elini!
Hás-de arrepender-te.
Pişman olacaksın.
Um dia hás-de escrever algo para mim.
Günün birinde benim için de bir bölüm yazmalısınız. Ne zaman olursa.
O Rapha não me contou nada, mas hás uns dias que o achava estranho.
Rafa bana hiçbir şey anlatmadı ama son zamanlarda tuhaf görünüyordu.
Esta repórter soube que Stacee Jaxx e Paul Gill... levaram praticamente toda a receita do espectáculo. "
Bu muhabirin Stacee Jaxx ve Paul Gill'i araştırması gece hasılatını arttırdı. "
Vai-te foder.
Has.. tir!
Bolas!
Has-bin-tazı!
E tenho. Só que normalmente não passo as minhas férias a ir atrás de gente que alimenta jacarés com os inimigos deles.
lakin tatil sırasında hasımlarıyla timsah besleyen adamların peşine düşmemiştim.
Splish splash. Estava a tomar banho!
Haşır foşur banyo yapıyordum!
Perdemos os primeiros cinco minutos do "Ace of Cakes". - Não!
- "Has Kek" programının ilk 5 dakikasını kaçırdık.
Guardem tudo, senhores, guardem tudo.
Merhaba, bugünlük hasılat tamam, gerisi sizindir beyler.
O que é? Ficas enojado com o dinheiro?
Ne, hasılat hasılattır?
Pelo amor de Deus, não atirem.
Hasıçtır, ateş etmeyin, ateş etmeyin!
Se entrarmos, a quota da esquadra de Brooklyn sobe 10 %.
İçeri gireriz, Brooklyn'de hasılat % 10'a çıkar. İşte yeni anlaşma.
Mas que raio...!
Has * * * n'oluyor lan...
Mas que raio...
Has * * ne olu...?
Oh, gaita!
Has...
Nem o chapéu de palha para minha filha.
Kızımın hasır şapkasını da!
No caminho de regresso, alguns janízaros pediram recompensa mesmo que não tivessem lutado. Ele usou esta oportunidade. Com o pretexto de deserção, puniu Kurtçu Dodan, leal a Halil Pasha., e os seus soldados janízaros.
Karaman Seferi dönüşünde, yeniçeriler savaşmadıkları halde küstahça bahşiş isteyince bunu derhal fırsata çevirdi ve fırar eden askerleri bahane ederek, Halil Paşa'nın has adamı yeniçeri ağası Kurtçu Doğan ve yandaşlarını dayak cezasına çarptırdı.
Graças a Alá, fui atendido na noite passada.
Hamdolsun son gece muradım hasıl oldu.
Tu é um homem, Jerry.
Adamın hasıymışsın Jerry.
Meu, que foda!
Has siktir.
" Só pode ter algo especial neste lugar.
"Buranın kendine has bir yönü var."
Caneco!
Has'siktir.
Conduzir por uma farmácia dentro... porra.
Sen git arabayı eczanenin içine sür. Has'siktir.
Porra.
Has'siktir.
Posso parecer um biscateiro, mas não faço as merdas que eles fazem.
Ev işleriyle haşır neşir olan bir tipim olsa da işin aslı öyle değil.
- Gozem as vossas cenas de brancos.
Beyazlara has şeylerinizi yapın.
não danças mas parece que has suaste.
Sırılsıklam olmuşsun ve dans da etmiyorsun.
E quando ela estava comigo, deitada na palha.
Bir de annem benimle hasır yatağın üstündeyken.
- Merda...
Has * iktir.
No entanto, está comprovado que os rivais do réu neste caso, provocaram o incidente, mas ao mesmo tempo, a dimensão e a crueldade da reacção do acusado, foi muito além da legítima defesa.
Bu olayda sanık, hasımları tarafından kışkırtılmıştır ama aynı zamanda şiddetli ve ahlaksızca tepkisi kendini savunmanın çok ötesine geçmiştir.
Puta merda.
Has siktir!
Isso é ter um brilhante poder de estrela.
Kendine has bir enerjisi vardı.
Visto assim, é um processo de crescimento contínuo.
Kendine has özelliklerin bulunduğu sürekli geliştirilen bir süreçtir.
Operação Dragão custou 850 mil dólares e arrecadou 90 milhões em todo o mundo.
850 bin dolar bütçeli Enter The Dragon 90 milyon dolar hasılat yaptı.
Genuíno.
Kendine has.
Pergunte por aí se viram alguém suspeito ao telefone, em frente a essas lojas durante muito tempo.
Dükkanlarının önünde telefonla normalden fazla haşır neşir olan birini görmüşler mi?
Merda!
Has siktir!
Merda.
Has siktir!
O comboio vem de Zheng Zhou através da cidade de Huai Qing e pára na estação de Vila Chen trazendo açúcar e especiarias ocidentais e carrega o nosso produto local especial.
Tren Zheng Zhou'dan başlayarak Huo Quing istasyonundan geçecek, ve chen Jia Gou'da duracak... Şeker, batı ilaçları ve bölgemize has otlar trene yüklenebilir... ve.. kolay bir şekilde ulaşımı sağlanır.
Não vou colocar adesivo nos livros por muito mais tempo.
Artık kitaplarla haşır neşir olamayacağım.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]