Translate.vc / Portugais → Turc / Hão
Hão traduction Turc
856 traduction parallèle
As pessoas hão de aparecer.
İnsanlar gelecek.
Por que é que eles hão de ser melhores que nós?
Neden bizden iyi olmak zorundalar ki?
Hão-de acontecer.
- Olacak mı? Halledeceksin.
Não se preocupem. Hão-de ter a vossa carne.
Etini yiyeceksin.
Hão de escrevê-los até se fartarem.
Bıkana kadar yazacaklardır.
Eles têm um mandado e hão-de vir aí.
Yetkileri var ve geliyorlar.
Eles hão-de se encontrar.
Bir araya geleceklerdir.
Uma criança ou duas hão-de vir, e você nem será capaz de economizar dez.
Bir ya da iki çocuk olduktan sonra, o on doları bile biriktiremezsin.
Hão-de tentá-lo.
Bir ara dene.
Hão-de vir mais.
Dahası geliyor.
Hão-de ficar com muita sede.
Onlar ikisi de susuz kalacaklar.
Eles hão-de mudá-lo para um lugar melhor, e vai conhecer o pessoal do escritório.
Seni daha iyi bir işe verecekler ve ön büroda olacaksın.
Aqui, pronunciamos "Co-hão"..
Burada biz onu şöyle söyleriz : "Co-han".
Por que hão-de vir aqui?
Buraya neden gelsinler?
A Vossa bondade e misericórdia hão-de seguir-me toda a minha vida.
Elbette iyilik ve merhamet ömrüm boyunca beni takip edecek.
Hão-de ser detidos.
Elbet durdurulacaklardır.
Desmentem-se os boatos e os jornais hão-de de retratar-se.
Gazeteler de yalan haberlerini geri çekerler.
Tu e o Ben Trane nunca hão-de aprender.
Sen ve Ben Trane, hiç değişmeyeceksiniz.
Se a família vai para um hotel, o que hão-de pensar as pessoas?
Ne can sıkıcı bir şey. Aslında bu trenyolu şirketleri çok dikkatsiz.
Algo que eles não sabem como hão-de lidar.
Ne olduğu pek de anlaşılamayan bir şey.
E, se entrarmos na guerra, hão-de custar 4 vezes mais.
Savaşa girersek dört kat daha artacak.
Então, não há razão para pensar que eles me hão-de descobrir.
O halde, burada olduğumu öğreneceklerini düşünmek için bir sebep yok.
Por São Paulo Apóstolo, Esta noite sombras hão lançado mais terror na alma de Ricardo... do que a substância de dez mil soldados mui bem armados... e conduzidos pelo imbecil Richmond.
Aziz Paul şahidim olsun, bu gece o hayallerin Richard'ın ruhuna saldığı korkunç dehşet yanında, aptal Richmond'ın komutasında tepeden tırnağa zırhlı on bin gerçek askerin yapabileceği hiç kalır.
Hão-de libertar-nos.
Bizi... Bizi çıkaracaklardır.
Eles hão-de vir por trás.
Arkadan saldıracaklar.
Daí em diante, hão-de suceder-me os herdeiros de Miki.
Sonra da Miki'nin oğlu kazanır.
Tenho a certeza de que alguns hão de ser.
Eminim bazıları iyidir.
Logo que eles a examinem, hão-de saber.
Anladıkları anda bilecekler.
- E hão-de saber que não és louca.
- Senin deli olmadığını anlayacaklar.
Hão-de fazer tudo para te ajudarem!
Yardım edebilirler.
- Hão-de aparecer.
- Bilmem, gelirler herhalde.
- Hão-de aparecer.
- Onu da buluruz.
A graça e a bondade hão-de acompanhar-me.... "
Hayatımın bütün günlerinde iyilik ve inayet... "
Os meses que acontecestes aqui não hão meio doido sua beleza.
Zindanda geçen bunca aya rağmen... güzelliğin hiç bozulmamış...
Tudo o que os meus olhos hão-de ver, será a Maria
Gördüğüm her görüntü Maria
- Eles hão-de pagar.
- Bunu ödeyecekler.
Hão dito que nós custamos muito.
Dediler ki biz çok pahalıymışız!
Quer dizer que hão consumado o matrimônio...?
Demek ki sizin evlenmeniz...
Porém tenho aqui guardados uns trocos e hão-de cá permanecer.
Az bir şey bir kenara attım, ve orada kalacak.
Hão-de dar-me um visto.
Bana da vizemi verirler.
- Hão-de vir.
Elbette yine olacak.
À custa da impunidade, os safados hão-de vir em pelota até ao porto! Não...
Yakında, limana kadar inip, orada da çıplak dolaşacaklar.
Aí enviou seu filho, dizendo : "Hão de respeitá-lo."
Sonunda adam, "oğlumu sayarlar" diyerek onu yollamış.
Estão mortos e não hão-de saber.
Ve öldüler. Asla bilemeyecekler.
Nunca me hão-de fazer chorar.
Beni asla ağlatamayacaksınız.
O vale há de ser preenchido... e montanhas e colinas hão de ser rebaixadas.
Her vadi doldurulacak, ve her tepe alçaltılacak.
Que mais hão-de fazer?
Başka ne yapabilirler ki?
Não sei quanto tempo os outros levam para darem cabo dele, mas hão-de voltar.
Diğerlerinin onu bitirmeleri ne kadar sürer bilmiyorum, fakat geri geleceklerdir.
O que hão-de fazer?
- Ne yaparlar ki?
Hão-de encontrar alguém.
Birini bulacaklardır.
Eles hão-de vir em força.
Kuvvetlerini toplayıp gelecektir.