Translate.vc / Portugais → Turc / Iki
Iki traduction Turc
168,138 traduction parallèle
porque eles têm muito espaço e, assim, poupávamos dinheiro. Vivíamos um ano ou dois com eles.
Yeteri kadar odaları var, bir ya da iki sene onlarla yaşayarak, para da biriktirebiliriz.
Podemos ter duas bancadas.
Tüm alana sahipsin, iki dolap yaparız.
Um, dois, três!
Hazır mısın? Bir, iki, üç.
Passaram duas semanas desde a minha última confissão.
Son günah çıkarmamdan bu yana iki hafta geçti.
Nos primeiros dois meses da vossa relação, o Jack deixou-me tantas vezes pendurado para sair contigo que eu comecei a chamar-te Yoko Ono.
Iliskinizin ilk iki ayi icin... Jack, seninle disari ckayim diye o kadar cok ustume geldi ki, sana artik Yoko Ono gibi bakmaya baslamistim.
Temos duas filhas jovens que estão a ser afetadas...
Iki kucuk kizimiz var, - olayin etkisindeler...
Desde que me lembro que acordo todos os dias às 6h30 e faço um café para a Shelly com leite e duas colheres de açúcar.
Hatirladigim kadariyla, Shelly'e kahve yapmak icin her gun saat 6 : 30'da kalkiyordum, az sutlu ve iki sekerli.
Os meus filhos jogam futebol e ele sai todos os dias mais cedo do trabalho para poder assistir a todos os jogos.
Iki oglum da futbol oynuyor, her sabah ise erken gidiyor ki, her birinin macini izleyebilsin diye.
O Dr. Singh diz que as incisões, não de uma, mas de duas grandes cirurgias que acabei de fazer, não estão a sarar tão depressa como deviam.
Dr. Singh benden kaynakli olmayan... iki tane buyuk ameliyat gecirmemden mutevellit olusan yaralarin, oyle tahmin ettigi kadar hizli iyilesmedigini soyledi.
Que tal pormos miúdos das outras festas na do Randall?
Neden, diğer iki doğum günü partisindeki çocuklardan birazını Randall'ın partisine kaydırmıyoruz?
Deste lado?
- Bu taraf mı sadece? - Her iki tarafta da.
De ambos os lados?
- Tamam her iki taraf, sürekli değişiyoruz?
Um, dois, três.
Bir, iki, üç.
Prometo que telefono duas vezes por dia, todos os dias.
Söz günde iki kere arayacağım, her gün.
Primeiro, porque eram duas horas de distância.
Tamam, öncelikle, orası iki saatlik mesafede.
- Sim, eram só duas horas.
- Tamam işte iki saatlik mesafede.
Lamento imenso que tenhas de passar duas vezes por isto.
- Çok üzgünüm, bu durumu iki kez yaşadığın için.
Sempre que eu tinha a cabeça cheia, ele punha as mãos na minha cabeça e dizia...
Ne zaman kendime yüklensem, ellerini başımın her iki yanına koyar, ve sadece şöyle derdi...
Havia duas.
Önceden iki tane kapı vardı.
pois as duas melhores coisas da minha vida foram a pessoa no início e a pessoa no final.
Çünkü hayatımda çok özel iki kişi vardı biri hayatın ilk başında yanımdaydı diğeri ise en sonunda yanımda.
Tens de tomar um comprimido duas vezes ao dia, certo?
Bu ilaçtan günde iki defa alacaksın, tamam mı?
Quem eram os outros dois, David?
Diğer iki kişi kimdi David?
Um, dois e três.
Bir, iki ve üç.
Ela respondia sempre com três palavras.
Sadece iki kelime ederdi.
A balística confirma que foi uma 9 mm com silenciador usada nas duas vezes.
Balistik inceleme iki olayda da susturuculu 9 milimetre kullanıldığını onayladı.
A polícia local precisa de reentrevistar ambas as áreas a procura dessa artimanha.
Yerel polis bu bahaneye dikkat ederek iki bölgenin sakinleriyle tekrar görüşmeli.
As vítimas são Claire e Joe Vendl, com dois filhos adultos.
Kurbanlar Claire ve Joe Vendl, iki yetişkin çocukları var.
Mas foi há duas semanas atrás.
Ve bu iki hafta önceymiş.
Os suspeitos foram em direcção a leste pela Geórgia há duas semanas atrás. Mas algo fê-los mudar a direcção, para oeste.
Şüpheliler iki hafta önce Georgia'dan doğuya gidiyorlarmış, ama bir sebepten yön değiştirip batıya gitmişler.
Já agora, a irmã mais nova foi promovida a assistente júnior há duas semanas atrás.
Küçük kardeş zamanla terfi edip iki hafta önce asistan olmuş.
Precisamos de dois paramédicos cá dentro.
İçeri iki doktor lazım.
Ele parece ter saltado esse passo com as ultimas 2.
Son iki kurbanda o adımı atladı.
Agente Rossi, passaram dois dias desde que recebeu essa chamada.
Ajan Rossi, o telefonun üstünden iki gün geçti.
Já fiz oito filmes, dois dos quais são estudados em universidades.
Sekiz film yaptım, iki tanesi üniversitede öğretiliyor.
Sou uma vencedora de duas medalhas olímpicas que adora os EUA.
Ben iki kez Olimpiyat madalyası kazanan Amerika'yı seven biriyim.
Porque sou uma vencedora de duas medalhas olímpicas que adora os EUA.
Çünkü iki kez Olimpiyat madalyası alan, Amerika'yı seven biriyim.
- Sim, duas vezes.
- Evet, iki kez.
Duas mulheres lindas querem estar contigo.
İki güzel kadın seninle birlikte olmak istiyor, - bu bir sorun değil.
Vamos a uma sessão dupla.
- Değil mi? İki film birdene gideli mi?
Um, dois, três!
Bir, iki, üç!
Deixa-me ver se percebi.
Bir saniye, olayı anlamış mıyım? İki tane muhteşem hatun vardı hayatında
Eu esperei dois anos para me dares algo.
İki yıldır bu anı bekliyordum.
Perdi-o duas vezes.
İki kez kaybettim.
DUAS SEMANAS DEPOIS
İKİ HAFTA SONRA
Passaram duas semanas!
İki hafta oldu.
Parece que nas duas vezes levaram dinheiro e equipamentos electrónicos, mas evitaram jóias e obras de arte.
İki seferde de parayı ve elektronik eşyaları almışlar, ama mücevher ve sanat eserlerine dokunmamışlar.
Estiveram de férias durante duas semanas.
İki haftadır tatildelermiş.
- a festa acabou.
- iki durumda da parti bitmiş.
Estamos no que eu chamo de "tweener".
İki arada bir derede kaldık.
Estou a dormir no sofá do meu primo há duas semanas.
İki haftadır kuzenimin koltuğunda uyuyorum.
- Filmei dois dias como duplo para isto.
- İki gün dublörlük yaptım.