Translate.vc / Portugais → Turc / Inutil
Inutil traduction Turc
5,014 traduction parallèle
Olha, ele é um bêbedo inútil!
Şuna bak o kadar sarhoş ki!
É tão inútil. E ele cheira mesmo mal, Charlie.
Ayrıca, o kadar işe yaramaz ki ve o kokuyor, Charlie.
É inútil!
Bunun laptopu bir işe yaramaz! Hey!
Um inútil gesto final de bondade neste mundo cruel e merdoso que gosta de fazer xixi e cocó nos gestos de bondade.
Bu zalim, iğrenç dünyadaki son nazik bir jest ki bu dünya bu jestleri alıp üzerine pisler.
Alguém alguma vez te chamou filho da mãe inútil?
Sana bu güne kadar serseri pezevenk diyen oldu mu?
És um filho da mãe inútil.
Sen serseri bir pezevenksin.
É surpreendentemente inútil.
İlginç ama işe yaramıyor.
Não só é permitido, como inútil.
yalnızca iznimiz vardır demek yetersiz bile kalır amaçsız ve anlamsızdır.
- Aquele inútil!
- Koyduğum hıyarı. - Bir sürü insana borçlusun, adamım.
E tu vais ouvir muito bem, seu inútil, pedaço de merda.
İyice dinle, seni beş para etmez bok parçası.
És um cabrão de um maricas, inútil e que não tem amigos cuja mamã deixou o papá quando percebeu que ele não era o Eugene O'Neill. E que está a chorar e a babar-se para cima da minha bateria como uma menina de 9 anos.
Sen, annesi, babasının Eugene O'neil olmadığını anlayınca kendisini terk ettiği dokuz yaşındaki ebeş kızlar gibi zır zır ağlayıp salyalarını davul setimin üstüne akıtan, beş para etmez arkadaşı olmayan, ibne dudaklının tekisin!
Não consegues tocar mais rápido do que isso, inútil de merda?
En hızlı çalışın bu mu cidden, beş para etmez göt oğlanı?
- Desculpa, sou uma inútil.
- Sony. İşe yaramaz biriyim.
Não adianta pensar no assunto, é inútil.
Ne kadar uzun sürerse sürsün bir işe yaramayacak.
Básicamente, inútil.
Beş para etmez.
Tanta mentira inútil.
Ne kadar güzel saçmalıyorsun.
É inútil.
İşe yaramadığı söyledim.
- Não. És só uma inútil.
İşe yaramazın tekisin.
Nem sequer sei o que dizer. "Sinto muito" parece tão inútil.
Ne diyeceğimi bilemiyorum. "Üzgünüm" demek faydasız duruyor.
É absolutamente inútil.
Kesinlikle boşuna.
Não me ocorre actividade mais inane do que observar criaturinhas aladas entretidas no labor inútil da natureza.
Daha çok budalaca bir aktivite düşünemiyorum, küçük, kanatlı yaratıkları izlemek, tabiatın amaçsız angaryasını canlandırmak.
Quê? Achas mesmo que sou uma inútil para estas coisas?
- Beni bu işlerde işe yaramaz mı sanıyorsun?
Porquê comprar algo inútil?
Değersiz bir şeyi niye alasın?
Vamos, vamos lá, seu cavalo inútil, pelo amor de Deus!
Hadi, hadi, Tanrı aşkına seni işe yaramaz ihtiyar!
A chave é inútil.
Anahtar işe yaramıyor.
O dispositivo é totalmente inútil.
Cihaz hiçbir işe yaramaz.
Uma carga morta é uma carga inútil.
Mallarımız ölürse, hiçbir işe yaramazlar.
Bem, é inútil levares isso na tua mochila.
Yanında götüreceksen çantanda hiçbir işe yaramaz.
Isto é inútil.
Bu çok saçma.
Ir embora seria inútil.
Beyhude gitmek istiyorum,
Que hipocondria inútil!
Ne kadar gereksiz bir kuruntu.
Deixe-me entrar, seu drogado inútil!
Pekâlâ. Çekil önümden ot müptelası!
Diz-me que te livraste dessa lâmina inútil e arranjaste outra.
Bu oyuncak kılıç ile ne yapabileceksin ki?
Esta lâmina é nova mas não é inútil.
Oyuncak değil.
- Sem subordinados, sou um inútil.
Eğer altımda çalışan kimse yoksa işe yaramazın tekiyim demektir.
" Resistir é inútil.
" Direniş faydasız.
Que merda de mapa inútil!
Ne sikimsonik bir harita!
E estes dois também. Este é inútil.
Bu bes para etmez.
A questão é que ela, no estado actual, se tornou uma ferramenta inútil, - contra as bruxas.
Sorun şu ki, an itibariyle Davina cadılara karşı işe yaramaz bir gereç.
- Outra inútil...
- Bir başka değersiz...
És uma inútil!
Seni işe yaramaz şey.
Isto tudo pode ser inútil se estiverem a usar outro veículo.
Başka bir araç kullanırlarsa hiçbir işe yaramaz.
O mundo vai ver-me acabar contigo e a tua inútil Cabala.
Dünya ve senin o işe yaramaz Kabal'ın seni ezerken bunu izleyecek.
É inútil, acabou o bom tempo.
- Bunun yararı yok. Eğlence bitti.
Parece impressionante, a não ser que estejamos numa luta, nesse caso, é inútil.
Bir savaştaysan bu çok etkileyici, ama bu durumda işe yaramaz.
Sem a marca a lâmina é inútil.
Mühür olmadan bıçak bir işe yaramaz.
No entanto, o acumular de "malware" tornara o computador dele inútil.
Ne var ki, kötü amaçlı yazılımlar bilgisayarını kullanılmaz hale getirmişti.
Eu pensei imenso nisso e o desporto parece-me um pouco inútil.
Bunu çok düşündüm. Bence spor biraz anlamsız.
O desporto não é inútil, Tim.
Spor anlamsız değildir Tim.
Não sei, parece-me um pouco inútil.
Bilmem, bana anlamsız geliyor.
Não sei, podemos falar se quiseres, mas acho que é inútil.
Bilmiyorum, istersen konuşabiliriz, ama bence anlamsız.