Translate.vc / Portugais → Turc / Iá
Iá traduction Turc
68,725 traduction parallèle
Pedir-te-ia que viesses, mas ouvi dizer que andaste a fazer mais juramentos.
- Loidis. Benimle gelmeni senden isterdim ama duyduğuma göre daha çok yemin içmişsin.
Acha que alguém ia a um restaurante chamado "Dave"?
İnsanlar adı Dave olan bir lokantaya gider miydi?
Pareces-te com aquele tipo com quem o Mikey ia viajar, mas todos os brancos me parecem iguais, razão pela qual não percebo qual é a graça do filme Gémeos.
Bana tüm beyazlar aynı gerçi. İkizler filminin nesi komik, hiç anlamamışımdır.
E depois deixava de estar chateada com o Artie e ia a correr para o aeroporto, toda romântica, como o OJ no anúncio da Hertz.
Çünkü o zaman Artie bunalımından kurtulup havaalanına koşabilirim. Hertz reklamındaki OJ gibi romantik.
Ia jurar que ela tinha perdido um dos dedos num acidente.
Birini bir kazada kaybettiğinden çok emindim hâlbuki.
- Se o Conde Olaf nos encontrou aqui, encontrar-nos-ia em qualquer lado.
- Bizi burada bulduysa her yerde bulabilir.
Eu ia chamar o médico-legista.
Ben de şimdi adli tıbba gidiyordum.
Ele ia levar-nos ao Peru.
Peru'ya götürüyordu.
O Dr. Montgomery ia levá-las ao Peru.
Dr. Montgomery onları Peru'ya götürecekti.
Ia só comer uns pêssegos.
Sadece birkaç şeftali alacaktım.
Anos mais tarde, o Klaus Baudelaire deitar-se-ia na cama arrependido por nunca ter gritado : "Aquele homem é o Conde Olaf", ao seu tio no cinema, a comer comida chinesa ou debaixo da canoa.
Yıllar sonra, Klaus Baudelaire yatağına yattığında sinemada amcasına "O adam Kont Olaf" diye bağırmadığı için sık sık pişmanlık duyacaktı.
Ia levar-vos, porque eu sou um tutor desse calibre.
Seni ve kardeşlerini götürecektim çünkü ben böylesine iyi bir vasiyim işte.
Descoberta a identidade e o plano do vilão, a Polícia chegaria e prendê-lo-ia para o resto da vida.
Kötü adamın kimliği ve planı ortaya çıkar, polis de onu ebediyen hapse atar.
Disse que ia ler uma história às filhas.
Çocuklarına masal okuyacağını söylemiş.
Ia fazer uma entrega de sacos com dinheiro.
Para dolusu birkaç çanta götürecekmiş.
Ia mais cedo para ficar a observá-la a brincar com os amigos.
Arkadaşlarıyla oynayışını izlemek için erken bile giderdim.
Depois de a mulher morrer, disse que se ia reformar da vida pública.
Eşi vefat ettikten sonra hizmete dönmeyeceğini söylemişti.
Bem, quem é que saberá até onde ia totalmente a sua loucura?
Çılgınlığının derecesini kim bilebilir?
- Ia ligar-te.
Evet, ben de seni aramayı düşünüyordum.
Se quiseres, eu ia ao serviço religioso da tarde.
Dinle, öğleden sonra ayine gideceğim. İstersen sen de gel.
Agora, suponha que eu ia aonde trabalha ao seu hospital...
Ben sizin çalıştığınız yere gelsem... Hastaneye...
Suponha que eu ia e dizia :
Oraya gelsem,
- Se eu soubesse que isto ia ser...
- Böyle yapacağını bilsem...
- Achei que ele ia...
- Korktum, beni...
Não te disse o que ia acontecer? E tu?
Sana neler olacağını söyledim.
Era giro. Mas simplesmente não ia...
O sevimli, ama işte, iş -
- Não ia resultar. - Não iria resultar.
İşe yaramayacak, işe yaramadı.
Disse que não ia explodir contigo na sala.
Sen odadayken bir daha patlatmayacağımı söylemiştim.
Eu ia-te ligar, mas depois achei melhor contar-te pessoalmente.
Özür dilerim. Seni arayacaktım ama sonra yüz yüze söylerim dedim.
Bem... Eu sabia que a Ordem ia ser um problema, certo?
Baronun sorun yaratacağını biliyordum zaten.
Pensei que não ia haver ferramentas elétricas de nenhum tipo.
Anladığım kadarıyla güçle çalışan hiçbir alet olmayacaktı.
Ia à igreja todos os domingos, mas quando o coro dos rapazes cantava, ela tinha sempre de sair.
Ama çocuk korosu şarkı söylemeye başladığında, dayanamayıp giderdi.
Sabias que o Jimmy ia forçar a entrada.
Jimmy'nin eve gireceğini biliyordun.
Senti-lo-ia, sim.
Evet, hissederdim.
Mas, desculpe, se ganhasse a lotaria, ia querer o dinheiro de uma só vez, certo?
Kusura bakma. Piyangoyu tuttursan paranı toptan alırdın, değil mi?
Quando é que eu disse que me ia embora?
Ne zaman çıkacağım demiştim?
Ele nunca ia fazer o que tinha de fazer.
Yapması gerekeni yapacak bir adam değildi.
Ouça, tenho estado a rever os seus documentos e achava que ia ser melhor referi-lo a um colega, mas acho que eu própria tenho a solução para o seu problema.
Evraklarınızı gözden geçirdim. Sizi bir iş arkadaşıma yönlendireceğimi düşünüyordum ama sonra aklıma başka bir şey geldi. Bu sorunu kendim de çözebilecek durumdayım.
Eu não sabia se eu ia conseguir te encontrar, E se conseguisse, eu não sabia quem tu serias, mas aqui estás tu.
Seni bulup bulamayacağımı hiç bilmiyordum, ve eğer bulmuş olsaydım acaba nasıl olacaktın.
O Kevin ia morrer lá. Deste-lhe uma hipótese de lutar.
Ölmeden önce Howard, oğlumuz Christopher'ı bulmak için birini kiralamış.
Na altura, senti que o Kevin não ia querer que eu fizesse isso.
Ama dünyadaki en büyük istihbarat kurumunun başı olarak eğer dışarda bir yerlerde olma ihtimali varsa
Para passar o tempo... - e, à noite, ia para casa, escrevia-os...
Vakit geçirmek için, kafamda şu şiirleri yazmaya başladım.
- Não, não interrompes. Ia à tua procura.
Aslında gelip seni bulacaktım Cheryl.
O Jason ia querer que fosses recompensado.
Jason senin ödüllendirilmeni isterdi.
A Ethel ia contar-nos.
Ethel bize anlatmak üzereydi...
Imaginei que a ia encontrar.
Sizinle karşılaşmayı umuyordum.
Presidente McCoy, na minha infância, ia imensas vezes com a família ao Drive-In.
Başkan McCoy, ben bir çocukken ailemle sürekli açık hava sinemasına giderdik.
Pensavas que eu ia assustar-me e saltar para os teus braços?
Korkup kollarına atlayacağımı mı düşündün? Başı dertte küçük bir kız gibi?
E atrever-me-ia sim, mãe.
Ve kesinlikle cesaret ederim anne.
Aquilo ia acontecer de qualquer forma.
Nasıl olsa olacaktı bu.
Ele ia fugir dos pais.
Ailesinden kaçıyordu.