Translate.vc / Portugais → Turc / Kárate
Kárate traduction Turc
985 traduction parallèle
- Cinturão negro de karaté!
Karatede kara kuşak sahibiyim.
Aquela miúda! É o 4º cliente que ela arruma com um golpe de karaté.
Şu İngiliz'in... bir yumrukla yere serdiği dördüncü müşteri bu.
Isso é karatê!
Bu karate!
Ainda bem que consegui controlar os meus reflexos.
İyi ki reflekslerim iyi. Seni bir karate darbesiyle öldürebilirdim.
Sou perito em karaté.
Ben bir karate üstadıyım.
Não se aproxime, sou muito bom em karatê.
Bana dokunma! Seni uyarıyorum, karate bilirim.
Toma, faz um curso de karate.
Al, karate kursuna yazılırsın.
Ah Lung. Alguns dos empregados estão a treinar nas traseiras.
Ah Lung, arka tarafta karate çalışan başkaları var.
Antes do Sr. Chen morrer, aprendiam Karaté para enfrentar os ladrões.
Bay Chen vefat etmeden önce kötülerle baş etmek için karate öğrendiler.
Se o tio Wang não nos tem impedido, teria usado o Karaté.
Eğer Wang Amca onları durdurmasaydı onlara karate yapmak zorunda kalacaktım!
De que serve o vosso Karaté?
Karaten ne kadar iyi?
Aconselho-vos a praticarem mais.
Gidin de karate çalışın!
- Nunca gostei de Karaté.
Karateyi hiç sevmem.
Vamos desistir do Karaté.
Karateyi bırakacağız.
Quem melhor que um japonês para lutar Karaté?
Kim Japonlardan daha iyi karate yapabilir?
- Ela pratica karatê.
- Karate bilir.
O Sr. Okada, o especialista de karaté... veio com dois amigos do Japão para ajudar.
Bay Okada, karate uzmanı arkadaşlarıyla. ... Japonya'dan yardıma geldi.
O Sr. Shotaro Oshima é especialista em karaté, 7.º Dan.
Bay Shotaro Oshima 7. Dan karate uzmanı.
Gostaria de testar... a qualidade do Karaté do Sr. Oshima.
Karate becerilerinizin ne kadar... iyi olduğunu sınamak istiyorum.
- Soa demasiado a "druthers", não?
- "Karate" der gibi, değil mi?
- Chamo a isto karaté!
- Ben karateciyim!
Aquilo é mau karaté.
Bu karate kötü bir şey.
- Isso foi antes de aprender karaté. - Ah...
- Karateyi öğrenmeden önceydi.
O pai delas tem uma escola de karaté.
Babaları bir karate okulu işletiyor.
Acho justo avisar-te que sou cinturão negro em karaté.
Karatede kara kuşak olduğumu söylememde fayda var.
- Não partas nenhum prato com o teu karaté!
- Tabaklara karete yapma!
Ah, um golpe de Karaté!
- Ah, Karate filmi!
O Karate é muito importante para mim.
Karate bana çok şey ifade ediyor.
Esta flausina finlandesa é tua instrutora de karate?
Finlandiyalı hoppa, senin karate öğretmenin yani, öyle mi?
- É uma espécie de karate.
Bir tür karate sayılır, değil mi?
Sou bom atirador e mestre em karate.
Ben bir keskin nişancı ve bir karate uzmanıyım.
És um grande homem quando bates em miúdos aplicando truques japoneses.
Tabii milleti o karate numaraları ile pataklarken iyi oluyor.
Todos os bons soldados devem ser peritos no judo e karate ; nas artes do Samurai de auto-defesa ;
Samurayların savunma sanatı ;
- Jiu-Jitsu, Boxe, Karaté...
- Jiujitsu, boks, karate.
Cinturão negro de karaté?
Karateden siyah kuşak?
O Rawley foi campeão europeu de karaté.
Rawley, Avrupa Karate şampiyonuydu.
Sou um homem do karaté!
Çünkü ben karateciyim.
Os homens do karaté ferem-se por dentro, não mostram a fraqueza.
Karateciler içerden yaralanır, zayıflıklarını dışarıya vurmazlar.
O que era isso, karate?
Neydi bu, karate mi?
- Tudo bem? - Olha, o miúdo do karate.
Hey, karateci çocuk.
Ah, karate.
Oh, karate.
Aquele tipo que deu problemas na praia... - O Rei do Karate? - É o meu ex-namorado.
Plajda sana sataşan çocuk... eski erkek arkadaşımdı.
- E o lugar onde ensinam karate?
- Karate okuluna ne oldu?
- Quer aprender karate.
- Karate öğrenmek istiyor.
Tenho de aprender karate.
Karate öğrenmeliyim.
- Tu já aprendeste karate. - Mas numa escola boa.
Bu kez iyi bir okulda.
Porque é que näo me disse?
Karate bildiğini neden söylemedin?
Peixe e karate.
Balık ve karate.
O karate veio da China no século XVI.
Karate 16. yüzyılda Çin'den geldi.
Depois, os antepassados de Miyagi chamaram-lhe karate, mäo vazia.
Sonra... Miyagi'nin ataları Karate dedi, boş el.
Os teus amigos estudam todos karate?
Arkadaşların hep karate öğrencisi.