Translate.vc / Portugais → Turc / Levá
Levá traduction Turc
42,395 traduction parallèle
Vou levá-lo para a UTI, depois falo com a família.
Hastayı yoğun bakıma çıkaracağım. Sonra da gidip ailesini bilgilendiririm.
Tenho de levá-lo àquela consulta, daqui a duas horas.
2 saat içerisinde onu, doktor randevusuna götürmeliyim.
Talvez dê para levá-lo até ao oxigénio.
Ama belki de onu oksijene ulaştırabiliriz.
A sala de operações está preparada. Vamos levá-lo agora para a cirurgia.
O.R hazırlanıyor.Şimdi onu ameliyata götüreceğiz.
E que tal isto : você colabora, e levá-lo-emos de volta para o clube de campo para ser processado.
Şuna ne dersin ; işbirliği yaparsan hakim karşısına çıkarılman için seni ilçe cezaevine geri yollarız.
Irão levá-lo para a prisão federal, por isso temos de ser rápidos.
Charlotte adında bir üvey kızın varmış Kongre Üyesi Ellsworth'ın yanında stajyermiş.
Vou levá-los para onde?
Nereye?
Testam as pernas que irão levá-los por milhares de km, é melhor conhecerem as suas limitações agora.
Onları binlerce kilometre taşıyacak bacakları test ediyorlar. Sınırlarını şimdi öğrenmeleri daha iyi.
Quero levá-lo à casa de banho das senhoras.
Kızlav tuvaletine sokmak istiyovum.
Ele levá-la-ia para a cama dele e a ele para o campo.
Kadını yatağında zenciyi de tarlasında görmüştür sadece.
A irmã Cecilia vai levá-la para um sítio onde ninguém a puderá magoar.
Rahibe Cecilia onu kimsenin zarar vermeyeceği bir yere götürecek.
- Isso leva-nos ao problema número três
- Bu da bizi sorun üçe getiriyor.
Leva a Paige, vai ao Consulado Russo.
Paige'i alıp Rus Konsolosluğu'na gidin.
- Por falar em informar, isso leva-me ao problema número cinco :
- Haberdar etmek demişken bu da beni beş numaralı soruna getiriyor : iletişim.
Paige, tens poucos minutos, fala com ele e fá-lo puxar aquela grande alavanca azul que abre a porta exterior. O Sly leva o satélite para dentro.
Paige, sadece bir kaç dakikan var, onunla konuş ve dış kapağı açan mavi kolu çekmesini sağla ki Sly uyduyu içeri yöneltebilsin.
Ir atrás do Jack leva isto a um outro nível.
Jack'in peşine düşmesi işi başka bir seviyeye getiriyor.
E onde é que isto leva?
Peki burası nereye gidiyor?
A carrinha aproxima-se, a carrinha leva-o embora.
Minibüs geliyor ve seni götürüyor.
Não necessariamente, quando leva uma arma.
İkisi farklı şeyler. Eğer silah taşıyorsan fark yoktur.
Um medo interminável que te leva a uma morte certa.
Bitmeyen korku ve sonucunda sefil bir ölüm. Lütfen!
Levá-lo para a conclusão.
Bitiriyordun.
O nosso homem vai lá e leva cerca de 500 mil dólares em armas.
Adamımız da içeri girip en az yarım milyon dolar değerindeki silahları alıp kaçıyor.
"Deus às vezes leva-nos até águas turbulentas, não para nos afogar, mas para nos purificar."
"Tanrı bazen bizi bulanık sulara çeker, " bu bizi boğmak için değil arındırmak içindir.
Leva o tempo que precisares.
- İstediğin kadar izin yap.
Leva-a para um local longe daqui. Deixa-a em segurança.
Uzak bir yere götürün ve güvenli bir şekilde salıverin.
Ninguém prende tanto o ar por conta da energia que leva para carregar 45 kg de sais de Epsom.
Kimse nefesini 45 kiloluk Epsom tuzunu taşımaya yetecek kadar uzun süre tutamaz.
Pally, para a tua viagem para a América, leva esta lembrança.
Dostum, Amerika'ya dönüş yolculuğun için hatıra olarak saklarsın.
Leva a minha mala para o carro, sabichão.
Bavulumu arabaya götür zeki adam.
Leva-a.
Götür.
O que nos leva... À célula terrorista da Letónia, Dieva Roka.
Bu da bizi doğrudan Letonyalı terör örgütü, Dieva Roka'ya götürüyor.
Leva tudo.
Ne bulursan al.
Mas combinar o açúcar com uns ingredientes extra leva a uma ebulição. Depois, deixas arrefecer e obténs uma massa maleável que não só arderá, mas explodirá.
Fakat bir kaç ek malzemeyle hazırlanmış şeker, bir güzel kaynar, sonra soğur ve o zaman yumuşacık bir macununuz olur,... o da yanmakla kalmaz, patlar.
Localizei o Endereço Alugado que ele usou para entrar na Hackathon, e leva-nos a um apto.º em Bed-Stuy.
Az önce şey mi dedi...
No domingo, leva-me a jantar a um bom restaurante.
Bu pazar akşamı beni güzel bir restoranda yemeğe çıkarabilirsin.
Leva-me a mim ao invés.
Onun yerine beni al!
A competição nas selvas leva à especialização dos animais em cada aspecto da vida, incluindo o namoro.
Cangıllardaki rekabet, hayvanları, yaşamlarının her yönüyle özelleşmeye zorlar. Çiftleşme dahil.
O golfinho leva a equipe a uma clareira na floresta.
Nihayet yunus, ekibi ormanın içindeki bir açıklığa getiriyor.
Mas isso leva tempo, e ele está em perigo.
Ama bu vakit alıyor ve tehlike yaklaşıyor.
Às vezes, ela leva o filho ao parque.
Bazen çocuğunu parka götürür.
O que leva à pergunta... Até onde estás disposto a levar isto?
Bu da şu soruyu doğuruyor bu işi nereye kadar götürmeye isteklisin?
Cordeiro de Deus, que leva os pecados do mundo, livrai-nos, ó Senhor.
Dünyanın günahlarını üstlenen Tanrı'nın kuzusu koru bizi efendimiz.
Ou leva o tempo que quiseres.
Ya da istediğiniz kadar oyalanın.
Para onde me leva?
Beni nereye götürüyorsun?
Leva.
Al bunu.
Leva tempo.
işte bu çok zaman alır.
A loucura leva à vingança.
Çılgınlık intikama dönüşüyor demek ki.
Leva o Raj.
Raj'ı al.
Pode ter sido uma coisa pequena, mas... acredito que tudo o que fazemos leva-nos mais perto ou mais longe de uma bebida.
Ve evet belki küçük, bir kerelik bir şeydi, ama bizi bir araya getiren ya da uzaklaştıran şey bir içkiydi.
Leva-o e dá-lhe uma lição.
Ayaklarını kırmaya geldin sanmıştım.
Devias ir embora. Leva a minha família e fujam.
Tüm aileyi alıp uzaklara git.
Leva o Kil-sub e o Sr. Gam rapidamente!
Gil Seob ve Kang Suk'u alıp git!