Translate.vc / Portugais → Turc / Lobby
Lobby traduction Turc
170 traduction parallèle
Na noite anterior, tinha comprado uma revista no lobby do hotel.
Bir önceki gece otelin lobisinde bir dergi satın almıştı.
- Alguém no lobby?
- Lobide kimse var mı?
Temos cinco no "lobby".
Lobide beş kişiler.
Mantenha-nos no "lobby".
Lobide beklesinler.
O "lobby" do gado quer manter este território em pastagem aberta.
Sığır yetiştiricileri bu bölgenin serbest otlak olmasını istiyor.
Ela se encontrará com você no lobby.
ERKEK ESKORT SERVİSİ. Kadınla lobide buluşacaksın.
Eu costumava deixa-lo louco jogando bola no lobby.
Ben lobide top oynayarak onu deli ederdim.
Levei-a para o lobby para falarmos... e sentámo-nos a um canto e eu disse : "Quem me dera que era mais fácil."
Onu konuşmak için lobiye götürdüm... ve bir köşede oturduk ve dedim ki, "keşke daha kolay olsa."
Creio que é tempo de pararmos de tentar acalmar... um lobby liberal New York-Washington e concentrar-nos no futuro... e não no passado.
Sanırım, artık Liberal New York-Washington lobisini yatıştırmaya çalışmaktan vazgeçip, geçmişe değil geleceğe yoğunlaşmalıyız.
Veja, ele disse-me para esperar por ele no Lobby.
Bakın, bana kendisini lobide beklememi söyledi.
Todos os hóspedes estarão no lobby?
Herkes lobide mi toplanacak?
Aponta-a para o átrio.
Lobby'ye yönelt.
Jordan, quando estava no lobby apanhei este génio.
Bak lobide ne yakaladim. Bir dahi yakaladim. iste Steve Madden.
- Leva-nos ao lobby. Rápido.
Lobi, fazla vaktimiz yok.
- Vamos atravessar o lobby.
- Haydi şu lobiden yürüyelim.
Talvez possa nos dizer como voltar ao lobby.
Belki lobiye nasıl dönebileceğimizi söyleyebilirsiniz.
Sabes? Espera um pouco. Esqueci-me de algo na entrada.
1 saniye bekle Lobby de bir şey unuttum.
Um leal apoiante do lobby do tabaco.
Sigara lobisinin sadık destekçisi.
Que tal no Lobby, com o rabino Kaufman?
Salona ne dersin? Onları Haham Kaufman'ın yanına alırız.
Lobby da marijuana medicinal.
Tibbi uyuşturucu üretimi.
O corpo de Ann Cathcart foi encontrado... no lobby de um hotel barato na Alemanha Oriental... dois meses depois que ela desertou.
Ann Cathcart'ın cesedi, ülkesini terk ettikten iki ay sonra Doğu Almanya'da ucuz bir otelde bulundu.
Entendi uma coisa muito importante naquele dia, no lobby :
O gün çok önemIi bir şeyi anIadım.
Não, do lobby do hotel.
- Hayır hotelin lobisinden.
- Bobby, hobby, lobby.
- Bobby, hobi, lobi.
Ethan Dulles está à minha espera no lobby?
Ethan Dulles lobide beni mi bekliyor?
Descobriu isso no lobby da prisão?
Buna hapishane lobisinde otururken mi karar verdin?
É o "lobby das armas a proteger os seus"? Sapatos elegantes.
Adı "silah lobisi adamlarını koruyor" mu?
Às 11 horas, Greenpeace e depois um cocktail com o lobby petrolífero.
Saat 11 : 00'de Greenpeace var, sonra da benzin mafyasıyla kokteyl.
Vou ver se permitem deixar alguns folhetos na recepção.
Lobby'ye bir kaç broşür bırakmamıza, izin verip vermeyeceklerine bir bakalım.
Quando entrou no lobby, havia uma inscrição.
Lobiye girdiğinde orada bir yazı vardı.
Há vezes em que não se pode fazer nada para evitá-lo bem de qualquer modo nós vamos ao Lobby às sete e vamos comer.
Bazen hiç birsey yapamazsin. Biz saat 7'de meydanda bulusacagiz Ve biryere gidip birseylerde yeriz.
Mas a Grocery Manufacturers of America, um grupo de lobby com sede em Washington D.C., cuja missão é favorecer os interesses da indústria alimentar, de bebidas e produtos de consumo, são rápidos a desviar a atenção para longe das companhias que representam,
- Ama market üreticileri... - Washington DC tabanlı, lobi grubu... - Yiyecek tüketimi endüstrisini geliştiren grup.
Não está ninguém no lobby.
Lobide kimse yok.
Quase nos encontramos no show de Boston, e agora eu encontro-o no lobby do hotel
Boston'daki konserde Neredeyse onunla tanıştım....... ve sonra onunla lobide karşılaştım. Daha ne olabilir?
conhecemo-nos no lobby do hotel.
Lobide tanışmıştık.
Eles são o mais importante lobby da indústria do tabaco em Washington, DC... e o Sr. Naylor é o seu porta-voz.
Şu anda, tütün endüstrisinin Washington D.C.'deki ana kulisi onlar. Ve Bay Naylor onların baş sözcüsü.
- A entrada está livre.
- Lobby boş.
Celebridades locais e Vip's estão a fazer um lobby para poderem jantar com o presidente, depois do seu discurso na faculdade...
Yerel yönetici ve işadamları Başkan'ın onuruna verilecek kokteyle davet edildiler. Kokteyl, Başkan'ın Woodburn Koleji'ndeki konuşmasından sonra gerçekleştirilecek.
Pode dizer-se que é o lobby da gasolina e do gás.
Petrol ve gaz lobisi demek daha doğru!
É entre ti e a deusa que deslizou hoje cedo no lobby.
Seninle biraz önce lobiden esip geçen tanrıça arasında.
Isto explica como ele a trouxe pelo Lobby de um hotel... 5 estrelas, sem que ninguém notasse.
Ve bu mükemmel numara 5 yıldızlı bir otelin lobisinden kimse onları fark etmeden nasıl geçtiklerini açıklar.
Sindicatos de guardas correcionais viraram um poderoso grupo de lobby, pressionando por sentenças maiores em crimes mais leves.
Gardiyan sendikaları çok güçlü lobi grupları haline geldiler. Basit suçlara daha uzun mahkumiyet süreleri için bastırıyorlar.
Pensem no potencial do lobby detrás da indústria mais rentável dos EUA, pensem no poder, e conseguem seu intento?
ABD'nin en karlı endüstrisinin arkasında yatan lobicilik potansiyelini düşünün. Bu gücü düşünün. İstediklerini elde ediyorlar mı?
Ele está em algum lado deste lobby.
Lobide bir yerde.
Precisamos de arranjar Lobby.
Lobi yapmamız lazım.
Billy Tauzin deixou o Congresso, para se tornar no director executivo da Phrma, o lobby da Indústria Farmacêutica, por um salário de 2 milhões de dólares por ano.
Billy Tauzin ilaç endüstrisi lobisi PhARMA'nın CEO'su olmak için kongreden ayrıldı. Maaşı yıllık 2 milyon dolar olarak belirlendi.
Lobby, por favor.
Lobi.
Nos encontramos no lobby em meia hora, meninas.
Burayı seveceğim.
Até o lobby está contaminado.
Lobi korumaya alınmış olmasına rağmen.
Foi a Anna Thornton-Wilton que vi mais cedo no lobby?
Bozuk para yatağın altına yuvarlandı.
Bem, vamos mantê-lo fora do lobby no futuro.
- Onunla konuşurum.