Translate.vc / Portugais → Turc / Mono
Mono traduction Turc
196 traduction parallèle
Dois anos depois de Don Calogero ter fugido para se casar com a Bastiana, encontraram-no mono com doze balas nas costas.
Don Calogero, Bastiana ile kaçtıktan iki yıl sonra onu sırtında 12 kurşunla ölü olarak bulmuşlar.
0 padre de Santa Ninfa foi mono há cinco anos enquanto dizia a missa.
Çünkü Santa Ninfa bölgesi pederi beş yıl önce öldürüldü hem de ilahi okurken.
O mono... mono... o comboio de um carril caiu no Tamisa.
- Bir vagon suya düştü
Meu pequenino, é o mesmo preço! Preço único! Mono-preço!
Karga karga gak dedi, Çık şu dala bak dedi.
A simples ideia de cânticos em estéreo, em vez de um monocântico, agrada-me.
Mono-kantor yerine stereo kantorlar düşüncesi bana cazip gelir.
O mono está morto!
Maymun öldü.
- Não tem este em mono?
- Bu plağın monosu yok mu?
Vem, sim, no fundo da caixa, depois do glutamato de monossódio.
Yazıyor, kutunun altında, mono sodyum glütamattan sonra.
Voei mono-motores, mas este avião tem quatro motores.
Tek motorlu savaş uçağı kullandım ama bu uçak 4 motorlu.
É El mono.
Bizim Maymun işte.
Água, sal, glutamato monosódico.
Su, tuz, mono sodyum glutamat.
Estava debaixo de fogo, o meu corpo estava crivado de estilhaços,... malária, mono meias molhadas.
Ateş altındaydım, vücudum şarapnelden delik deşik olmuştu, sıtma, tekli... ıslak çoraplar.
Queres um mano a mano?
'Mono mano'konuşmak ister misin?
Senhora Brückner, diz no livro que a porta se manteve inalterada desde a Idade Média e que é a única saída.
Bayan Brückner. Kitap diyor ki, yapı mono portal. Orta Çağlardan beri burası tek giriş ve çıkış.
Mas como sou eu a olhar por este mono, também me vai apertar os calos.
Filmin başında ben olduğum için benim de tepeme binecektir.
Durante um ano, pensei que tinha a doença do sono.
Bir yıl için mono hastalığına yakalandığımı düşünmüştüm.
Mono...
Raylı-- -
Pode ser monótono conduzir um monocarril.
You can get mono from riding the monorail.
Então, "mono" quer dizer "um", e "carril" significa "carril".
Demek ki, "mono" demek "tek" demek. ... ve "ray" demek "ray" demek.
Eu sou o maior mono-pensador que jamais existiu.
Ben bugüne kadar gelmiş geçmiş en iyi raylı zımbırtı herifiyim.
Vamos apanhar o mono-carril!
Acele edin!
Ele destruiu a via do mono-carril.
- Demir yolunu yıktı.
Malta, o mono-carril está em dificuldades.
Demiryolu tehlikede.
Um drive mono-função. E uma meia dúzia de sensores.
Hard diskler muhtemelen bir düzine.
Quero vencer-te quando não puderes culpar a quebra do nariz ou o sinal ou o facto de poderes ter uma doença.
Seni yenmek istiyorum öyle ki kırık burnunu, düdüğü, ya da mono ( hastalık ) oluşunu bahane edemeyeceksin.
Tenho mono.
Ben de mono var.
- É só uma "mono".
- Sadece öpücük hastalığı.
- Uma "mono"?
- Öpücük hastalığı mı?
Mono.
Öpüşme hastalığı.
Nunca tive mono.
Asla öpücük hastalığım olmamış.
É composto de poli silicato de verterium e cortenum mono cristal.
Çoklu verteryum ile kortenyum tekli kristali ile birleştirilmiştir.
O Mono é amigo, fez pequeno-almoço.
Oh, hayır, hayır! Korkma! Ape dostumuz.
O Mono e o George não são irmãos?
Maymun ve George2un kardeş olmadığını mı söylüyorsun?
Aquele é o meu irmão Mono.
Bu da kardeşim Ape.
Mono Primata.
Ape Primate.
Mono diz ao George o que fazer para a Ursula ser sua companheira.
Ape? George'a Ursula'ya duygularını nasıl göstereceğini anlat.
O Mono foi raptado?
Ape kaçırıldı mı?
O George vai salvar o Mono!
Ape Kaçırıldı mı?
Num outro ponto do globo, quem já estava de rabo achatado era o macaco Mono, enjaulado numa jaula, desejoso de ouvir o grito do Rei da Selva...
Bu arada, dünyanın bir ucunda... başka birilerinin de başı beladaydı... Apebir kafese kapatılmıştı ve... ormanlar kralının kendisini kurtaracağını umuyordu
Vais deixar que o Mono te transforme num mono idiota?
Bir maymunun yalanlarına mı inanıyorsun?
Mono?
Ape?
Pobre irmão mono-raptado!
Zavallı kardeşim kaçırıldı.
Por que é que o Mono tem estrelinhas à volta da cabeça?
Neden Ape'in başının üstünde yıldızlar dönüyor?
Foi a melhor dieta da minha vida.
Mono diyetini yaptığım için çok şanslıydım. O yaptığım en iyi diyetti.
Mono...
Mono...
Bom, vou buscar o mono.
Bir dakikaya dönerim.
São fenômenos mono direcionais, o que entra, não sai.
Hepsi tek yönlü fenomen- - yani, içeri giren, dışarı çıkamaz.
Deve ser algo comum como mononucleose ou gripe.
Mono ya da Epstein-Barr virüsü gibi moda bir şeydir.
O porto das lulas, o velho mono-carril...
- Limanı, eski demiryolunu.
Não, ela tem mono. Pois. E a Debbie?
- Bizim Deby'ye ne dersin?
Qualquer acto de agressão contra esta nave ou a sua tripulação será confrontado com a força mortífera. Estamos entendidos?
Yüksek frekanslı mono-polar patlamalar tespit ediyorum.