English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Portugais → Turc / Nt

Nt traduction Turc

32,780 traduction parallèle
Que resistência há que seja tão problemática?
Orada sıkıntı yaratacak ne tür bir direniş var?
Não há ADN, nem impressões digitais.
Yani, DNA kalıntısı, parmak izi yok ;
Então tu podes brincar?
Sen espri yapınca sıkıntı yok yani?
Os miúdos de hoje em dia. O caso Watergate. Invadiram os escritórios do Comité Nacional Democrata.
Demokratik Ulusal Komite ofislerinde bir sızıntı oldu.
Traços de resíduos explosivos.
- Patlayıcı kalıntılarının izleri.
E então, perdemo-lo a ele, aos Thrushes e qualquer esperança de avaliar o dano causado à Segurança Nacional pela infiltração na Agência.
Sonra ne onu ne Ardıç Kuşlarını ne de Postane'deki sızıntının ulusal güvenliği ne derece ifşa ettiğini tespit edemeyiz
Senhor, fiz como ordenou, isolei o código malicioso, ou... o que restava, bem escondido no nosso sistema operativo.
Efendim, istediğiniz gibi tüm zararlı yazılımları ayıkladım yani sistemimizin derinliklerine gömülmüş kalıntıları.
- Tens alguma razão para acreditar que a nossa escuta foi descoberta?
- Sızıntımızın ifşa edildiğini... -... düşündürecek bir mevzu var mı?
Hemorragia, espasmo arterial coronário, enfarte, regurgitação mitral, risco de ataque cardíaco devido aos restos de tumor - ou embolia cerebral.
Aşırı kanama, koroner arter spazmı miyokardiyal infaktrüs, kapakçık regurjitasyonu tümör kalıntısına bağlı inme riski veya beyin embolisi.
É um óptimo caso para ensinar, e seria bom se explicasses.
Bu mükemmel bir eğitim fırsatı. Ayrıntılı olarak anlatırsan o da yararlanmış olur.
Talvez tenha ficado sem dinheiro e começou a fazer os turnos da noite.
Para sıkıntısı olduğu için geceleri de çalışıyor olabilir.
Quando se fica preso numa cama a infância toda, ficamos obcecadas com o que nos pôs lá.
İnsan çocukluğunu yatakta geçirmek zorunda kalınca kendisini yatağa bağlayan şeye takıntılı oluyor.
Sei que parece loucura e chato, mas futebol é uma grande parte da minha família.
Biliyorum çılgınca ve biraz salakça, ama futbol, ailemde önemli bir ayrıntı. Gerçekten önemli bir ayrıntı.
Estás bem, miúda?
- Sıkıntı mı var evlat?
Durante anos, procurei dentro de mim algum amor por ela que pudesse restar. E não encontrei nada.
Yıllarca, ona sakladığım herhangi sevgi kırıntısını bulmak için ruhumu aradım ve hiçbir şey bulamadım.
São apenas alguns detritos espaciais.
- Uzaydaki kalıntılar.
Desde que estejamos na minha casa - a comer panquecas de manhã.
Sabah krep yemek için evde olduğumuz sürece sıkıntı yok.
E, como um cão, eu voltava a aproximar-me, na esperança de que tu me desses alguma coisa, o mínimo de afeto, bondade ou respeito.
Tam bir köpek gibi, her zaman sana geldim, sırf senden bir işaret alırım diye, bir sevgi kırıntısı ya da birazcık saygı.
E eu devorei todo o amor que ela me dava.
Ve onun sevgisinin her bir kırıntısını yedim.
Digamos apenas... que irá precisar de ser mais específico.
Şöyle diyelim... ayrıntılarıyla anlat bakalım.
Encontraram duas covas rasas com restos humanos.
İçinde insan kalıntıları olan iki şığ mezar buldular.
Ela tinha resíduos de pólvora nas mãos e, um mau feitio.
Ellerinde barut kalıntısı ve belirgin bir öfkesi varmış.
Ele alega possuir mais de 100 armas de fogo, mas... o Norm disse que há uma arma que o Matty não possui. E parece que está, aparentemente, obcecado por ela, uma das armas roubadas do cofre do Johnny K.
100'den fazla ateşli silahının olduğunu iddia ediyor, ama Norm'un dediğine göre Matty'de olmayan bir silah varmış, anlaşılan kendisi şuna takıntılıymış.
Com todo o respeito, negar algo sem especificar mais nada não irá satisfazer a imprensa.
Yanlış anlamayın ama bir şeyi öylece reddetmek basını tatmin etmez, ayrıntı isterler.
Se não esclarecermos isto, os jornais vão focar apenas este assunto.
Derhâl ayrıntılar sunarak çözmezsek tüm manşetlerde bu olacak.
Devíamos castigar os delatores e não quem escreveu os documentos.
Bu sızıntı hepimizi sarstı. Bence bunları yazanların değil
Foi uma viagem atribulada.
Epey sarsıntılı bir yolculuktu.
- Era cedo, por isso não houve problema.
- Daha erkendi, sıkıntı yok yani.
Recebi um ficheiro secreto que demonstra como fazer explodir o Capitólio.
Meclis saldırısını ayrıntılarıyla anlatan gizli bir belge elime geçti.
Recebeu vários louvores, mas tem passado momentos difíceis.
Yerinin bilinmemesi bir yana, Wells sıkıntılı bir dönem geçiriyormuş.
- O Atwood achava que poderia ser parcial.
- Muhakemesinde sıkıntı olabilirmiş.
Certo, porque quando a polícia procurou a mulher desaparecida, encontraram os corpos de duas mulheres num banco de areia perto de um riacho.
Evet çünkü polis kayıp kadını ararken yakındaki bir dere kıyısında iki kadın kurbanın kalıntılarını bulmuş.
Pode estar a usar um pré-pago e um cartão de credito roubado - para contratar prostitutas?
Kızları kullan at telefon ve çalıntı kartla aramış olabilir mi?
Com o número de corpos que desenterramos aqui, vamos chegar a dezena.
Burada bulduğumuz kalıntılarla birlikte çift hanelere ulaştık.
- Originalmente era um traje feito de pano ou pelo de animal, usado em tradições religiosas para causar dor ou incómodo e como um sinal de arrependimento ou perdão.
Adi kumaş ya da hayvan kılından yapılma bir kıyafet, bazı dini adetlerde tövbe ve kefaret için acı ve sıkıntı versin diye kullanılır.
É por causa do borrifo E por causa de algum escorrimento,
Su akıntısı yüzünden.
Falo de quem ele se tornou por causa da sua obsessão por ti.
Bahsettiğim konu sana olan takıntısı yüzünden nasıl bir adam haline geldiği.
Sem mergulhadores por perto, ela está quase sem oxigénio.
Dalgıçların çukura gelmesi bir saati bulur, kadın oksijen sıkıntısı yaşıyor.
- Qual é o tamanho do carro - e como está a fuga?
Arabanın boyutu ve sızıntı durumu nedir?
Há infiltração nas janelas.
Cam etrafından sızıntı var.
Só se ela parar as fugas. Encontrei uma coisa.
- Şu sızıntıları durduramazsa pek olmayacak.
Acho que não devemos contar-lhe todos os detalhes.
O konuya gelmişken... Onunla tüm ayrıntıları paylaşmamız gerekmiyor sanırım.
Sim. Gostaria de relatar uma descoberta de restos humanos.
Evet, insan kalıntıları bulunduğunu bildirmek istiyorum.
Bom, não seriam restos se não tivessem mortos, certo?
Ölü olmasalardı kalıntı olmazlardı, değil mi?
Só queremos os detalhes, mais nada.
Sadece ayrıntıları merak ediyoruz. Hepsi bu.
MacGyver, não me digas que não leste as letras miudinhas.
MacGyver, bana ayrıntılara dikkat etmediğini söyleme.
Diz à Riley para me colocar no seu grupo de trabalho.
Riley bana işi ayrıntılarını anlatmıştı.
O que o Archie omitiu foi uma série de detalhes fulcrais, como a resistência à tensão do ferro contra uma vassoura com cabo de madeira.
Arşi'nin bıraktığı şey, demirin ahşap süpürge koluna karşı çekme gücü gibi birkaç önemli ayrıntıydı.
Tu quase... fizeste a missão toda sem uma única referência aos Condenados de Shawshank.
Az kalsın görevi Esaretin Bedeli alıntısı yapmadan bitirecektin.
Agora, posso desligar o alarme e a segurança do Shawn, mas o congelamento só vai durar cerca de 90 segundos.
Tektonik sarsıntıları yeşil enerjiye çevirme sistemini icat etmiş.
Isto foi encontrado com os restos mortais?
- Bu da kalıntılarla mı bulundu?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]