Translate.vc / Portugais → Turc / Oasis
Oasis traduction Turc
330 traduction parallèle
Vamos ao oasis, encher sacos de água.
Vahaya gidiyoruz, su almaya.
A lua que ilumina este oasis à noite...
Gece vahayı aydınlatan ay...
Vais os encontrar por ali, além do oasis... em direcção do brilho verde.
Vahanın ötesinde bulacaksın onları. Yeşil parıltıya doğru.
É dono do Oasis.
Oasis'in sahibi.
POUSADA Oásis de Sonho
Dream Oasis KIR OTELİ
- Pensei que fossem os Oasis.
- Çünkü Oasis olacağını düşünmüştüm.
la ao Oasis falar com o Auggie.
Yine de Oasis'de Auggie'yi göreceğim.
Este Oásis deve lidar com a situação, com determinação.
Bu vahada, azimle görevimizi yerine getirmek zorundayız.
Este Oásis tem de lidar com a situação com determinação.
Bu vahada, azimle görevimizi yerine getirmek zorundayız.
Esse homem é como um poço em um oásis desconhecido!
Bu adam benim için vahanın ortasındaki kuru bir kuyudan başka bir şey değil.
Como se escreve oásis?
Vaha nasıl yazılır?
- Cientificamente, não é um oásis.
- Bilimsel anlamda burası vaha sayılmaz.
São Francisco, um oásis de civilização no deserto da Califórnia.
San Francisco, Kaliforniya çölünde bir uygarlık vahası.
Encontramos aves lá dentro pois era um oásis.
Burası bir vahaydı, kuşlar burada bulunurdu.
No oásis de Solaar.
Solaar Vahası'nda.
O oásis é próximo à fronteira de Tiba, no caminho de Byblos.
Vaha, Byblos yolundaki Tiba sınırının yakınında.
Isto parece um oásis.
Burası çölde bir vaha gibi.
Imagina que há um oásis perto de Marraquexe, um lugar divinal.
Kendi dünyamdan, çevremden o kadar yoruldum ki!
A palavra recorda-nos imagens de dunas, oásis, miragens...
Çöl kelimesi insanın aklına kum tepeciklerini, vahaları ve serapları- -
Construiu um oásis no meio deste deserto.
Bu vahşi yerde bir vaha kurmuşsun.
Encontramo-nos no próximo Oásis. Se não voltarmos daqui a uma hora, vocês ficam por vossa conta.
Bir saate kadar dönmezsek, kendi başınızın çaresine bakın.
Pegámos em tudo o que era bom, e fizemos este oásis aqui.
İyi olan her şeyi aldik ve burada bir vaha yarattik.
Existem muitos destes oásis para os viajantes intergalácticos... mas nenhum tão afastado das rotas comerciais conhecidas... e nenhum tão curiosamente perto de uma mina de tylium.
Galaksilerarası yolcular için pek çok vaha vardır. Ama, bilinen ticaret yollarına bu kadar uzak ve garip bir şekilde, tylium madenine bu kadar yakın olmadık.
Quem sabe, Eu poderia descobrir um oásis, alguma civilização, milhares de pessoas primitivas que me adorariam como algum Deus alado que caiu em cima deles vindo dos céus
Kimbilir, belki de bir çölde ilkel bir uygarlık keşfetmiş olabilirdim. Belki bana göklerden gelen kanatlı bir Tanrıymışım gibi tapacak binlerce ilkel insan vardı.
Não o deixava conduzir as minhas cabras pelo oásis.
"Vahada benim keçilerimi bile ona emanet etmem."
Vou tentar o oásis.
Çölde şansımı deneyeceğim.
E agora vamos verificar para ver se Sid's Oasis é o local onde os velhotes foram transformados em alvos.
- Haklıyım, değil mi?
Ao derreter, alimenta nosso oásis.
Eridikçe, kaynağımız besleniyor ve bu vaha oluşabiliyor.
Ele sabia que havia uma cidade num oásis a oriente, aqui.
Buranın güneyinde vahalı bir şehir.
Que tal o "Oásis das palmeiras nebulosas", parece refrescante.
Gizemli Palmiye Vahası'na ne dersin? Canlandırıcı bir yermiş gibi geldi bana.
Um palácio, um oásis, uma cidade.
Bir saray, cennet, bir şehir yapacağım.
Um oásis com um casino.
Kumarhanesi olan bir cennet.
Um oásis tranquilo longe dos camelos e das mulheres.
Develerden ve kadınlardan uzakta sessiz bir vaha...
Olha, um oásis!
Bak! Bir vaha!
Jardins miniatura. Este é um oásis no deserto.
Bu bir çöl vahası.
Jacques Tourneur teve a sorte de encontrar um oásis extraordinário de subversão criadora sob a alçada do produtor Val Lewton, na RKO.
"Ne kadar az görürsen o kadar çok inanırsın. İzleyicilere asla kendi bakış açınızı zorla kabul ettirmeye çalışmamalısınız. Bunu izleyicinin içine azar azar sızdırarak yapmalısınız." derdi.
Se o "oásis" e as injecções bissemanais não resultarem... saberá se tem outras sensibilidades, mais provavelmente verrugas ou fungos.
Eğer rahatlatıcı ilacınız ve her hafta olacağınız iki iğne yatıştırıcı etki yapmazsa... bileceksiniz ki başka maddelere karşı hassasınız, büyük ihtimalle de küf ve mantara.
A primeira coisa que precisam de fazer em ordem para limpar... é criar um oásis para nele viver.
Temizlenmek için kendine içinde... Temizlenmek için kendine içinde... yaşayabileceğin bir alan yaratmalısın.
O vosso oásis é o vosso lugar seguro.
O alan senin güvenli bölgen olacak.
Vou deixar o avião no oásis de Kufra.
Uçağı Kufra vahasında bırakacağım.
Para o bunker Oásis.
Vaha'daki sığınağa.
Isto é o oásis.
Frank, buraya Vaha diyorum.
Agora está no Oásis.
Şu an Vaha'dasın.
Havia um miúdo a quem eu não deixava lavar o meu Mercedes que veio ao Oásis e começou a disparar contra mim.
Mercedes'imi yıkamasına izin verdiğim bir çocuk Vaha'ya gelip bana ateş etmeye başladı.
Um oásis místico, arrancado de um deserto.
Çölden yapılmış gizemli bir vaha.
Karen, eu sei a diferença entre as 6h e as 12h, e aquilo foi meia-noite no oásis.
Karen, saat 6 ile 12 arasındaki farkı biliyorum. Ve bu çölün ortasında bir gece yarısıydı.
"Oásis de Ahm Shere"
"Ahm Şer Vahası"
Penso que a bracelete é uma espécie de guia... para o oásis perdido de Ahm Shere.
Bence bilezik, kayıp Ahm Şer vahasının... yerini bulmak için bir çeşit kılavuz.
É só um oásis... querida.
Orası sadece bir vaha... sevgilim.
Um belo... emocionante... romântico... oásis.
Güzel... heyecan verici... romantik... bir vaha.
O oásis deve ser por aqui.
Vaha buralarda bir yerde olmalı.