English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Portugais → Turc / Outdoor

Outdoor traduction Turc

49 traduction parallèle
Porque te chamam de "outdoor"?
Neden sana "Outdoors" diyorlar?
Sabem porque a chamam de outdoor?
Neden ona obur dediklerini biliyor musunuz?
É um maldito outdoor.
O söylediğin bir reklam.
Porque não posso encomendar isto do catálogo da L.L. Bean? ( equipamento outdoor )
Neden bunu L.L. Bean kataloğundan sipariş edemiyorum?
Sou o dono da loja Ramsey's Sports and Outdoor.
Ramsey Spor'un sahibiyim.
Senhora, mesmo que eu concorde, não tenho autoridade para deitar abaixo o outdoor.
Han'fendi, size katılsam bile... Reklam panolarını indirme iznim yok.
Não consigo ver isso num outdoor.
Bunu bir reklam tabelasında düşünemiyorum.
É um outdoor ao lado da estrada, isso soa confiança, que tudo que você está a fazer... está certo.
O, şüphelerinizi giderir bir biçimde,... yapmakta olduğunuz şey her neyse, onun güvenli olduğunu haykıran, yol kenarındaki bir billboarddur.
A "Outdoor Life", a "Field and Stream" deram-me que pensar.
Vahşi yaşam, arazi ve dere. Beni üzerinde Düşünmeye sevk etti.
Não consegues sair à rua sem ver a cara dela num Outdoor ou num autocarro.
Yolda yürürken ya bir ilan panosu ya da bir otobüsün üstünde fotoğrafını görürsün.
Não podes descer a rua sem ver a minha cara num Outdoor ou num autocarro.
Yolda yürürken ya bir ilan panosunda ya da bir otobüsün üstünde fotoğrafı mı görürsün.
Viste um "outdoor" da Fendi numa janela alta?
Yüksek pencereden bir Fendi ilanı gördün.
Há um outdoor da Fendi e uma estrada de cascalho, perto de Washington Heights.
Washington Tepeleri'nde ya da yakınlarında Fendi ilanı ve çakıllı yol bulmamız gerekiyor.
Tem um coração do tamanho de um "outdoor", esse Walter Jr.
Çok büyük bir yüreği var, işte Walter Jr.
Atrás do outdoor grande caído do outro lado da rua.
Sokağın karşısındaki büyük ilan panosunun arkasına.
Terias morrido de fome se eu não tivesse um coração do tamanho de um'outdoor'.
Büyük bir kalbim olmasaydı şu anda açlıktan ölmüş olacaktın.
Um dia o meu pai chegou a casa e disse : " vais acabar o liceu para a semana a vais ter uma entrevista para construir anúncios outdoor, ou vais para a tropa, ou para a universidade, em vez de ficares sentado no meu sofá
David birden, "George, neden suratin degisti?" diye sordu. Kamera bana döndü. "David, galiba bu beyler bizim sektörden degil." dedim.
O LCD é como um outdoor electrónico.
Bu LCD, elektronik ilan panosu gibi.
É como se tivesse um outdoor no rosto.
Bu, suratında reklam panosu olması gibi birşey.
outdoor, outdoor!
- Reklam panosu, reklam panosu!
Agora, sei que aquele painel era apenas um outdoor, não o verdadeiro oceano.
Şimdi biliyorum o reklam panosu sadece bir panoydu gerçekten bir okyanus değildi.
Nós nunca iremos colocar seu Joe médio, num outdoor, nunca.
Ne Morgan'ı ne de başkasını markamızla aynı panoya asla koymayız.
Não, nem toda a gente ganha a vida por colocar o rostinho bonito num outdoor, certo?
Hayır, hayır bak. Hepimiz yüzümüz billboardlarda görünecek kadar kadar şanslı olamıyoruz tamam mı?
Tu lembras-me o rapaz com os boxers do outdoor.
Billboardlardaki kaslı adamı hatırlatıyorsun.
Já que perguntaram, sou o rapaz no outdoor.
Bahsettiğiniz kaslı adam benim.
O outdoor na Hollywood Boulevard está, literalmente, - a parar o trânsito.
Billboardların yüzünden Hollywood Bulvarındaki trafik tıkanmış
Bem, da próxima vez, ponho num outdoor.
Tamam. Bir dahakine, reklam tabelası dikerim.
Tem que estar num outdoor, certo
Reklam tabelalarında üstlerde olmalı, değil mi?
Ele tem um outdoor enorme mas não tem nada novo.
Büyük bir açık hava gösterisi ayarladı ama yeni hiçbir şeyi yok.
Parece que tens um outdoor no corpo.
Reklam panosu gibi görünüyorsun.
Pode usar um outdoor virtual.
- Sanal bir tabela kullanarak.
Olha, eu vi este modelo em um outdoor no Hollywood Boulevard e ela é em vez disso, uma espécie de ganhou meu coração.
Baksana, bu mankeni Hollywood Bulvarı'nda bir reklam panosunda görmüştüm. Ve kalbimi çalıverdi bir anda.
E com esta campanha de autocarro e outdoor, teremos uma maior sensibilização do público para a Windy City nos próximos 5 anos. - O que acham?
Ve hedef kitleye yönelik otobüs ve panel reklamlarıyla önümüzdeki beş yıl içinde Windy City'nin bilinirliği artacak.
- Sou apenas a assistente. Mas eu certamente dormiria com um bebedor de café Windy City baseada nesta campanha com autocarro e outdoor.
Ben sadece bir asistanım ama, bu otobüs ve pano reklamlarına güvenerek Windy City kahvesi içen biriyle kesinlikle yatardım.
- Eu ia mais depressa com esse tipo do que com o tipo do outdoor. - Basta, Lauren.
- Şov adamına pano reklamı adamından daha hızlı verirdim.
Eu coloquei um "outdoor".
Bir ilan panosu astırdım.
Gostas da minha roupa nova?
Yeni outdoor giysimi beğendin mi?
Olha o avô no "outdoor".
Reklam panosunda dedeme baksanıza.
Sim, talvez de um sinal ou um outdoor.
Evet, belki bir tabela veya panodur.
Não havia nenhum sinal ou outdoor próximo ao local do crime.
Suç mahallinde yakın bir yerde tabela ya da pano yoktu.
A agência ficou nas lonas depois de pagar 1887 dólares por este outdoor.
Pekâlâ... Neden Yahudi-Koreliler ödemiyor?
Hanneman Outdoor Media. Sou dono dos cartazes.
Hanneman Açık Hava Reklamcılığı, bilbordlar bana ait.
Estava a conduzir pela Estrada 77, vi uma escada ao lado de um outdoor.
77. otoyoldan gidiyordum ve bir billboardın yanında duran bir merdiven gördüm.
Meu Deus! Vi um outdoor que dizia : "Vivo em Tucson".
Aman tanrım. "Tuscon'da Yaşıyorum" tabelalarını gördüm.
O meu maior arrependimento foi ter salvado no outdoor.
Hayır. En büyük pişmanlığım seni o reklam panosundan kurtarmak.
Sei que não quis dizer aquilo. O que disseste sobre abandonares-me no outdoor.
Beni o reklam panosunda bırakmak konusunda ciddi olmadığını biliyorum.
Will, se me dissesses para pegar no orçamento todo do marketing e gastá-lo num outdoor, só com imagens de pilas gordas, eu faria isso. Faço o que quiseres. Diz-me o que fazer, meu.
Will, bana tutup da bütün bütçemizi hiçbir anlamı olmayan kocaman yarak resimleri dolu bir reklam panosuna yatır dersen yaparım ne istersen yaparım, söyle ne istiyorsun, ne istiyorsun?
Conseguiu segurar-se à parte da frente da coluna, mas levaram-na para a estrada onde foi atingida e morta por um camião com um outdoor para pílulas contra a disfunção eréctil, chamado "Endurecedor".
Alışveriş arabalarından birine tutunmayı başarabildin ancak onlarla birlikte yola kadar sürüklendin. Büyümentin isimli bir ereksiyon hapı reklamı yapan mobil bir panonun altında kalarak öldün.
Viu-a numa revista da Dora ou num outdoor... e ela ficou na sua lembrança.
Ve o da kafana böyle girdi, tamam mı?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]