Translate.vc / Portugais → Turc / Pequena
Pequena traduction Turc
22,986 traduction parallèle
- Há uma pequena mudança. Parecia menos assustada.
Sanki bir saniyeliğine daha az korkmuş gibiydi.
- É tão pequena.
- Minicik.
Aquela rapariga era mais pequena que uma miúda de 12 anos.
Kızcağız 12 yaşındaki çocuklardan bile ufak tefekti.
Antes de terminarmos, se eu pudesse apenas partilhar uma pequena coisa do meu tempo no Peru com o Steve.
Bitirmeden önce, Peru'da Steve'le birlikte geçirdiğimiz zamandan bir şey paylaşmamın sakıncası yoksa...
Zaara, Bilal e a mais pequena, Aisha.
Zaara, Bilal ve küçük Aisha için.
Não tive intenção... Não... Ela era tão pequena.
İsteyerek yapmadım.
- Começa por uma coisa pequena.
Dinle, küçük küçük başlar.
Fiz uma pequena pesquisa e pensei um pouco, e percebi que não estavas a tentar invocar uma imagem dela, pois não?
Ben de biraz araştırma yapıp düşündüm ve farkına vardım ki görmek istediğin onun görüntüsü değildi, değil mi?
Que pequena miragem viste no horizonte?
Ufukta gördüğün o küçük serap nedir?
Bem, se chegarmos a isso... Se esta pequena aventura nos fizer perder tudo e tivermos de vender a casa, vamos experimentá-lo em primeira mão.
Olur da sonunda bu küçük macera bizi batırır da mallarımızı satmak zorunda kalırsak ilk elden tecrübe ederiz.
Temos uma pequena plantação ali.
Şurada yetiştiriyoruz.
Olá, pequena viajante.
Merhaba, küçük gezgin!
Quantas de vocês existem nesta pequena experiência?
Bu küçük "deneyin" - kaç deneği daha var?
Vou aplicar uma pequena quantidade de neomicina...
Eser miktarda Noemycin zerk edeceğim.
Tenho os dedos cruzados para uma pequena esquezitice.
Umarim soyle ucubik bir seyler gorurum.
O cu cheio de armas, e esta pequena euforia emotiva fez tudo ficar claro... Não posso permitir isso.
Bu ufak duygusal patlama da cok acikca gosterdi ki buna izin veremem.
A separação foi pequena.
Ayrılma hafif yaşanmış.
Acho que uma criança a disparar uma arma foi uma pequena distracção.
Makineli tüfekli bir çocuk dikkatimi dağıtmış olmalı.
Minha pequena boneca...
Oldu bil, benim küçük bebeğim.
Eles têm uma pequena frota de barcos de pesca.
Balıkçı teknelerinden oluşan ufak bir filoları var.
Mesmo a mais pequena percentagem, o número que lhe está a passar neste momento pela cabeça, com o qual espera que eu concorde, mesmo se dividir esse número pela metade, e depois dividi-lo mais uma vez, seria capaz não só de alugar aqui um andar inteiro, mas sim, comprar todo o maldito prédio.
Şu an aklından geçen, kabul etmemi düşündüğün küçücük bir rakam olsa bile eğer bu rakamı yarıya düşürsen, sonra bir daha yarıya düşürsen bile bırak burada bir kat kiralamayı, koca binayı satın alırsın.
Arranquei a garganta da minha pequena filha quando me transformei.
Dönüştükten hemen sonra küçük kızımın boğazını parçaladım.
A vossa pequena reunião que estão a ter aqui.
Orada yaptığınız şu küçük toplantı.
Graças a Deus que é tão pequena ou ela... tê-la ia... tê-la ia... despedaçado em dois.
Çok şükür ki o minicik yoksa... o... o onu ikiye ayıracaktı.
Sim, excepto pela minha pequena porrada no corredor.
Oh, evet, benim küçük koridor dayağım dışında tabii.
É engraçado como uma pequena coisa como esta sobrevive.
Bunun kadar küçük bir şeyin hâlâ var olması komik.
É coisa de cidade pequena.
Bu, küçük kasabaya özgü bir şey.
Porque é que, quando era pequena, escolheste manipular-me a mim?
Ben küçükken yönlendirmek için neden beni seçtin?
Quando era pequena, cantava-me quando me deitava.
Küçüklüğümde beni yatırırken şarkı söylerdi.
Uma pequena fonte de alegria, mas, mais importante, é a nossa arma contra o exército do Zoom.
- Küçük bir eğlence kaynağı ama daha da önemlisi, Zoom'un ordusunu durduracak şey.
E uma pequena ideia que tive.
Ve yaptığım eğlenceli bir şey için.
E uma pequena cozinha com catering profissional.
Orası da profesyonel olarak yemek sağlanan minik bir ayrı mutfak.
Em 1999, a Google era uma pequena empresa como nós.
1999'da Google aynı bizim burada olduğumuz gibi küçük bir startup'tı.
Quando o George Washington descobriu uma pequena empresa conhecida por EUA, e estava farto das merdas do diretor executivo, o Rei de Inglaterra, ele rebolou e levou por trás?
George Washington bizim Amerika Birleşik Devletleri olarak öğrendiğimiz küçük bir startup kurdu. İngiltere Kralı olan CEO'dan zırvalar almaktan bıkmıştı. Teslim olup geride mi kaldı?
Bem, o que verá após o anúncio é que fechei um acordo de 250 milhões de dólares para adquirir uma pequena empresa chamada Endframe.
Paralı ilan kapanır kapanmaz Endframe adında küçük bir şirketi satın almak için 250 milyon dolarlık anlaşmaya vardığımı göreceksin.
Ela está na sala de reuniões pequena.
Tabii, sizinle küçük konferans salonunda buluşacak.
Talvez a enfermeira Ratched precise de uma pequena injecção do doutor Groovy, o que me dizes?
Belki de Hemşire Ratched'in Doktor Harika'dan aşı yaptırması gerekiyordur, ne dersin?
Se houver uma pequena casa?
Küçük bir yuvaya evet mi?
Será pequena e segura, por isso serão só dez convites para cada um de nós enviar.
Küçük tutacağız ve işimizi güvenceye alacağız. Bu da her birimizin 10'ar tane davet kodu var demek.
Uma pequena visita de estudo...
Biraz eğitim gezisine çıksak?
Vai dormir Pequena Marge
Uykuya dal, küçük Marge
Muito bem, vamos apresentar uma pequena improvisação.
Pekâlâ, biraz doğaçlama yapalım.
Um tipo gordinho Num carro minúsculo A fazer amigos aqui e acolá, Nesta pequena cidade, Ele é uma estrela
d Bir tombul adam daracık arabada d d Edinir kendine arkadaş uzakta ve yakında d d Kayan bir yıldız o bu küçük kasabada d d O bir tombul adam d d Daracık bir arabada d d Shelbyville'den Zanzibar'a d
És pequena. Tens menos isolamento.
- Ufak olduğundan yalıtımın da az.
O Walter está muito agradecido por aquela oferta de emprego. Preparou uma pequena surpresa para si.
Walter, ona yapmış olduğunuz iş telifinden dolayı o kadar müteşekkir ki size ufak bir sürpriz hazırladı.
Fui chamado a Moscovo, onde vou pagar uma pequena multa e começar a minha reforma.
Moskova'ya geri çağrıldım. Orada birazcık ceza ödeyip, emekli olacağım.
Pareceu-me que ele estava com uma pequena vontade de morrer.
Bana ölüm isteği gibi geldi.
Quando era pequena, fazíamos os cortes juntas.
Küçükken, seansları beraber yapardık.
A pequena morgue de Nassau estava cheia, graças a um acidente em cadeia na LIE há uns dias.
Nassau ilçesinin küçük tesisi doluydu. LIE'de birkaç gün önce gerçekleşen bir zincirleme kaza nedeniyle.
Estás a provocar-me pequena trigémea?
Az önce üzerime mi yürüdün üçüz kardeş?
PEQUENA CENA APÓS OS CRÉDITOS NÃO DESLIGUEM
¶ Onlar olmadan yaşayamam ¶ ¶ Bu karanlık düşler olmadan ¶