English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Portugais → Turc / Permite

Permite traduction Turc

4,241 traduction parallèle
Permite que adivinhe.
İzin verin ben de katılayım.
O computador não me permite o acesso.
Bilgisayar "erişiminiz engellendi" diyor.
O Conselho não permite que os da equipa de carvão vão na saída.
Konsey, öldürme ekibindekileri malzeme aramaya göndermekten vazgeçti.
A única coisa que lhes permite dormir à noite, a única coisa é saber que essa gente ainda respira, ainda respira feliz e saudável, por causa de vocês.
Geceleri uyumanızı sağlayan tek şey bu insanları dışarıda sizin sayenizde mutlu ve sağlıklı hayatlar yaşadığı.
A Five-0 está equipada com o mais recente hardware forense digital, o que nos permite aumentar a qualidade da imagem manipulando o zoom, taxa de quadros, ângulos, e, ao mesmo tempo, melhorar a resolução.
Şey, Five-O son teknoloji dijital adli aletlere sahiptir. Bu da bizim zum, kare oranı, çekim açısıyla oynanarak görüntü kalitesini yükseltmemizi sağlıyor. Aynı zamanda çözünürlüğü yükseltebiliyoruz.
Permite-me saber porquê, Santidade?
Neden olacağını sorabilir miyim Papa Cenapları?
Ele recriou o acidente que me permite tirar proveito da Força Veloz, tornou-se num criminoso, o Professor Zoom.
Benim Hız Gücü'nden beslenmemi sağlayan kazayı o da kopyaladı ve bir suçlu oldu, Profesör Vın.
A Força Veloz permite-nos dobrar as leis da física e usar supervelocidade.
Hız Gücü ikimizin de süper hızı kullanarak fizik yasalarını bükmemize olanak sağlıyor.
Este sangue, que te permite andar à luz do sol, teve um preço.
- Bu kan gündüz gezmenizi sağlayan bu kanın bir bedeli vardı.
Permite-me chamar a tua atenção para as 3 reuniões do conselho fiscal esta semana.
Bu haftaki üç vergi toplantısına dikkatini çekmek isterim.
Dizem que todo o bom plano permite uma certa imprevisibilidade, mas confesso, não vejo a necessidade de recrutar um elemento volátil como a Nikita.
- Ben- - Her iyi planda biraz belirsizliğe yer vardır derler. Ama itiraf etmeliyim ki Nikita gibi birine neden ihtiyacımız olduğunu anlayamıyorum.
De toda a maneira, permite-me satisfazer ambas curiosidades.
Elbette. İkimizin de merakını gidermeme izin ver.
Permite-me falar por experiência pessoal.
Kişisel deneyimlerimden yola çıkarak konuşayım.
- não te permite ignorá-la. - Coloco todas a conclusões no relatório e mando para tribunal.
Vardığı tüm sonuçları raporuna yazar, ben de mahkemeye sunarım raporunu.
Eles fazem uma pausa, o que nos permite conversar.
Tamam, mola verdiler böylece biz de şuraya geçip, biraz konuşuruz.
Felizmente para mim, o oficial Chai deu-me um documento que me permite ir para o Monte Liang.
Bereket versin ki... Memur Chai elime bir kâğıt verdi Liang Dağına gitmemi yasaklayan.
Se me permite.
İzin verir misin?
Devolve o corpo da bruxa Jane-Anne, permite que possam pô-la no seu descanso.
Jane-Anne'in cesedini cadılara geri vererek ruhunu huzura erdirmelerine müsade et.
Isso também os permite invadirem casas?
Size insanların evine girme hakkı da mı veriyor?
- Não. O mandado só permite provas sobre os assassinatos.
- Olmaz, arama emri sadece cinayetlerle ilgili bulgular için.
Mestre, se me permite dizer, fiz uma descoberta das mais intrigantes.
Efendim, eğer size söylemek istediklerimi dinlerseniz... Çok ilginç bir keşif yaptım.
Se me permite pedir... antes de o levarem para a ala psiquiátrica, posso ter oportunidade para o interrogar?
Size bir şey sormak istiyorum. Psikiyatri birimine gönderilmeden önce onu kendim sorgulayabilir miyim?
Se me permite sugerir...
Bir şey önerebilir miyim...?
Nós os dois sabemos que os pacientes pagam diretamente ao Masters, que a universidade não toca nesse dinheiro, que isso permite-lhe arrecadar mais 30 %.
Masters'ın hastalarının doğrudan ona para ödedikleri sır değil. Üniversite o paraya dokunmuyor. Böylece % 30 ekstra parayı cebe indiriyor.
Permite-nos maximizar o nosso consumo mil vezes.
Tüketimimizi maksimuma çıkarıp bin kat artmasını sağlıyor.
O seu depoimento permite reabrir o caso RICO contra o MC.
Vereceği ifade kulübe karşı RICO davasını tekrar açmamıza sağlar.
A lei permite trazer cidadãos estrangeiros a um tribunal americano.
Yabancı haksız fiil davalarında yabancıların A.B.D. mahkemesine gelmelerine izin veriliyor.
Permite-me que faça isso.
Buna izin ver.
Permite-me.
Ben açayım.
Permite-nos operar em qualquer lugar, e enganar os inimigos, e quando está tudo acabado, a voltar pelas sombras.
Her yerde görev yapmanıza,... düşmanları kandırmanıza, ve her şey bittiğinde, ortadan kaybolmanıza olanak saylar.
Permite-me, querida.
Müsadenle hayatım.
É um convencido, mas permite que façamos as nossas coisas em troca de determinados serviços comunitários.
Adam aşağılık herifin teki. Fakat gel gör ki bizlere, bazı kamu hizmetleri karşılığında göz yumuyor.
Contudo, sempre que me sinto tentado a render-me, vejo-o, o vislumbre da bondade que me permite acreditar.
Fakat ne zaman pes etmenin cezbedici kolaylığına teslim olacak olsam ailemizin içinde gördüğüm o berrak iyiliğin ışığını görüp devam ettim.
Não mudarei a cor dos meus... Por isso permite-me.
Bu benimkilerin rengini değiştirmez, o yüzden izninle.
Aprender tudo sobre uma pessoa... Permite que possamos ajudar a sua vida.
Kişi hakkındaki her şeyi öğrenmek onların yaşam standardını yükseltmemize olanak sağlar.
O teu cartão de imprensa só te permite algum acesso.
- Basın kartın sana sadece daha fazla izin sağlıyor.
Se me permite a pergunta, o que faz aqui?
Sormamın sakıncası yoksa, siz burada ne yapıyorsunuz?
Permite que as alterações possam ser revertidas.
Her türlü değişikliğin geri alınabilir olmasına imkan veriyor.
Permite-me confortar-te.
Beni hiç özlememiş. Seni rahatlatayım.
Permite-me.
İzin ver.
Se me permite, senhor... aquela ameaça não me pareceu em vão.
Müsaade ederseniz efendim bu tehdit pek boş görünmüyordu.
Eu deixo-o ficar com o Henry... e ele permite que eu viva.
Ben ona Henry'i bırakacağım, o da benim yaşamama izin verecek.
Permite que sejamos nós a decidir isso.
Ona bırak da biz karar verelim.
Ela não permite nada entre o pessoal.
Erkek personelle kaynaşmamızı istemiyor.
Senhor, se me permite...
Efendim, izin verirseniz?
O que nos permite pagar-te e tu assinares.
Bu da bunu bizim ödememizi ve senin de bir kalemde silmene izin verir.
Se me permite, isto é ridículo.
Bay Karsten'ın kefaleti iki gün önce reddedildi.
É o vosso comprometimento com o Batalhão que me permite, de consciência tranquila, anunciar a minha reforma do CBC.
Bu istasyona olan bağlılığınıza dayanarak vicdanım rahat bir şekilde CFD'den emekli olduğumu açıklamak isterim.
Sente o teu alvo e depois permite que te tornes parte dele.
Hedefini hisset, sonra oranın bir parçası olmaya bırak kendini.
Alguém com dinheiro para gastar pode comprar um programa que permite ouvir virtualmente qualquer ligação sem fios.
50 paundu olan herhangi biri ona bir kablosuz aramayı dinletecek gerekli yazılımı satın alabilir.
Não, permite que eu te explique.
-... izin verirseniz... - Hayır.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]