English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Portugais → Turc / Peña

Peña traduction Turc

32,895 traduction parallèle
Por fim, aquilo que eu e o Peña designamos por "vão-se foder". Mandou-nos algo que achava que nós precisávamos : uma chefe.
Son olarak, Peña ve benim şahsımıza özel "Siktirin gidin" i olarak yorumladığımız ve ihtiyacımız olduğunu düşündüğü bir şey gönderdi...
Agente Peña?
Ajan Peña?
Antes disso, o Murphy e o Peña tinham autonomia completa.
Öncesinde sen ve Peña dilediğinizce davranıyordunuz.
- O quê, Peña?
- Daha ne olsun ki, Peña?
Peña!
Peña!
Peña, comigo.
Peña, sen benimlesin.
Sabes, Murphy, o que se passa lá fora não é para todos. - Mas é para o Peña?
Orada olan şey herkes için güzel olmayabilir.
- Tu não és o Peña.
- Ama Peña için öyle.
Agente Peña.
Peña. Ajan Peña.
O que se passa, Peña?
Ne oldu Peña?
Se aquele miúdo disse a verdade, o Peña e o Murphy estavam lá.
Çocuk gerçeği söylüyorsa, Peña'yla Murphy de oradaydı demek.
Falei com o Peña.
Peña ile konuştum.
Fala o Peña.
Peña.
Não se esqueçam de nos trazer tabaco.
Dönüşte bana ve Peña'ya puro getirmeyi unutma.
Não tiveste culpa, Peña.
Senin suçun değil, Peña.
Agente Peña.
Ajan Peña.
Tenho a certeza de que reconhece algumas pessoas, não? Agente Peña?
Eminim buradakilerin birkaçını tanıyorsunuzdur değil mi, Ajan Peña?
- O mesmo que o seu, Agente Peña.
- Aynı seninle olduğu gibi Ajan Peña.
O que queremos, Sr. Peña, é fazer o Escobar entender que não é intocável.
Bizim istediğimiz, Bay Peña Escobar'ın dokunulmaz olmadığını anlamasını sağlamak.
Para o apanharmos, precisamos da tecnologia de satélite e vigilância que o seu governo tem, Agente Peña.
Onu yakalamak için uydu teknolojisi ve takibine ihtiyacımız var ve bu da hükümetinizde var, Ajan Peña.
Já somos parceiros há algum tempo, Agente Peña.
Biz bir süredir ortağız zaten, Ajan Peña.
Foi por me deixares sozinha no restaurante para que o empregado me pudesse mandar olhares de pena toda a noite?
Beni restoranda yalnız bırakıp kominin gece boyu acıyan bakışlarla bakmasını sağladığın için mi?
No entanto, ele está mais do que ciente de que ele está a enfrentar uma pena de morte.
Gelgelelim idam cezasıyla yargılandığını çok iyi biliyor.
É pena não haver provas disso, não é?
Hiç kanıt olmaması çok yazık, değil mi?
Esse é um imóvel que valeria a pena governar.
Cenneti ele geçirebilirsin. Orası hükmetmeye değecek bir yer.
Vale a pena ver.
Bakmaya değer.
- Que pena.
Yazık.
Encara isso, Adam, a tua "Pena de Satanás" é mais falsa que o Fendi de Chinatown da minha madrasta.
Kabul et Adam şu sözde "Şeytan Tüyü" üvey annemin aldığı marka kıyafetlerden daha sahte.
Uma pena das asas do Lucifer.
Bu Lucifer'in kanadından bir tüy.
É uma pena isso do sr.Parker. Sei que ele era um amigo.
Bay Parker'ın durumu çok üzücü. Onun arkadaşınız olduğunu biliyordum.
- Vale a pena tentar.
- Denemeye değer.
Vieste drogado ao funeral do meu filho? - Marion, não vale a pena. - Estavas lá!
Vaizler bize der ki her şeyin mevsimi göklerin altındaki her olayın zamanı vardır.
Vale a pena? - Acho que sim.
Sanırım ediyor.
Vale muito a pena!
Kesinlikle ediyor.
Pára de sentir pena de ti e continua com a tua vida.
Kendine acımayı bırakıp hayatına devam et demek. - Anne.
Para tua informação, eu não sinto pena de mim mesma.
Bilginiz olsun diye söylüyorum, kendime acıdığım falan yok.
- Espero que tenha valido a pena.
Huzur içinde Yat, Artie. - Umarım buna değmiştir.
Vale a pena ir verificar.
Kontrol etmeye değer.
Alguns valem a pena.
Bazıları buna değer.
Mas não vale a pena arriscar ser preso.
Ama bunun için hapis riskine değmez.
Que pena.
Ne yazık!
- Que pena.
- Puştlar mekânda ota takılmaya başladılar.
Vamos apelar, mas cumprirás pena, não há volta a dar.
Savunma yapacağız. Bunu yapnayı bırakacaksın. Başka yolu yok.
É a pena máxima.
En fazla bu.
Digamos que faço o que sugeres e cumpro a minha pena.
Diyelim ki dediğin şeyi yaptım zamanımı hapiste geçirdim.
É um perigo enorme, um risco gigantesco, mas vale a pena.
Büyük bir tehlike devasa bir risk ama buna değecek.
- Pois é. É pena ser necessário.
Gerekli olması çok yazık ama.
Que pena.
Çok yazık.
Os jogadores de basquete que como, comem-me porque presto um serviço e valho a pena.
NBA oyuncuları neden benimle sikişiyorlar? Çünkü ben bir hizmet sunuyorum. Ve buna değerim.
E para os barões da droga... a pena de morte.
Ve uyuşturucu kralları için ölüm cezasını.
- Porque sou um gringo.
- Peña değilsin.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]