Translate.vc / Portugais → Turc / Portá
Portá traduction Turc
55,810 traduction parallèle
A porta não se abrirá enquanto não arrancares o chip!
Siz çipi sökene kadar kapı açılmaz.
- Roman, agarra a tua porta!
Kapını tut Roman! Tej!
- Agarra a porta, Roman!
Kapını tut, Roman! - Çok soğuk!
Vai bater à porta.
Kapıyı çal bakayım.
Eu senti-me muito mal por bater com o carro na porta da garagem.
Arabanı garaj kapısını kırarak çaldığım için kendimi kötü hissettim.
Abre a porta, filho da puta!
Aç lan şu kapıyı!
Há uma porta traseira neste lugar?
Mekânın arka kapısı falan var mı?
- É a porta ao fim do corredor.
Koridorun sonundaki kapı.
E, por causa da posição estratégica do estreito de Nootka, quem a possui, tem direito legítimo a toda a ilha de Vancouver, que é... Bem, que é a porta de entrada para... para a China.
Ayrıca Nootka Boğazı'nın stratejik konumu yüzünden arazi kimin olursa olsun Vancouver Adası'nın tümünün kanuni hak sahibi olacağı gibi bir de geçiti olacak ki ta Çin'e açılacak.
Sentiria. Como se houvesse uma porta aberta nesta casa.
Ölümü bu eve açılan bir kapı gibi hissederdim.
Perdoe-me, a porta estava aberta.
Özür dilerim ama kapı açıktı.
Foi ele que veio até à porta e encontrava-se, de facto, no salão.
Evet, kapıya gelen oydu. Gerçekten odadaydı.
Abri esta porta, por ordem do Rei.
Kralın emriyle açın şu kapıyı!
Chamei um carpinteiro para derrubar aquelas tábuas e colocar uma porta nova.
Tahtaları indirip yeni bir kapı yerleştirmesi için marangoz tuttum.
Podes abrir qualquer porta.
Her kapıyı açabilirsin.
Abri a porta, sabemos que estais aí!
Açın kapıyı, içeride olduğunuzu biliyoruz!
Zilpha, abre a porta!
Zilpha aç şu kapıyı!
Abre a porta!
Aç şu kapıyı!
Zilpha, abre a porta, já!
Zilpha aç şu kapıyı hemen!
Nunca tranques a porta ou me voltes a espicaçar, porque sou um avaliador!
Karşında ben varken asla kapını kilitleme ve sabahlığını giyme çünkü ben bir müfettişim!
Batemos à porta.
Kapısını tıklattık.
Sim, no inverno a porta fica emperrada.
- Evet, kapı kışın şişer.
Abre a porta! Becky, não!
Becky, yapma!
Vais ter de pagar pela porta e pelos danos no apartamento.
O kapının ve daireye verilen zararın bedelini ödemen gerekecek.
Feche a porta ao sair, Phil.
Çıkarken kapıyı ardından kapat Phil.
Porta vermelha.
Kırmızı kapı.
Achas que vamos simplesmente sair da porta ou entrar no Roadhouse e pronto, lá estará ele?
Öylece kapıdan çıkıp Roadhouse'a gireceğiz ve Billy pat diye karşımıza mı çıkacak sanıyorsun?
Mas apenas para a porta.
Ama sadece kapınınkini.
Hoje às 21h30, perto do Crosley's, na porta das traseiras.
Bu akşam dokuz buçukta. Crosley's'nin dışında, arka kapıda bekleyeceğim.
Eles ouvem um tiro e abrem a porta a pontapé.
Kadının odasından silah sesi duyunca kapıyı kırıp içeri giriyorlar.
E ponho o meu dinheiro no balcão e caminho para a porta.
Mangırlarımı tezgâhın üstüne koyup kapıya doğru yürüdüm.
Eu saio disparado pela porta, pelo passeio fora, com esperanças de despistar o Sr. Jobsworth, calçando a luva enquanto fujo.
Kapıdan hızlıca çıkıp kaldırıma geçtim. Yalak Bey'i arkamda bıraktığımı umuyordum. Yürürken eldiveni de elime geçirdim.
Vem a correr feito doido à porta das traseiras.
Deli gibi koşup arka kapımıza gitti.
Têm uma porta pesada.
Büyük bir kapı var.
Tem uma porta com uma janela pequenina, mas mais nada...
Küçük bir pencere ve kapı dışında bir şey yok.
Ou, diz-me que preferes que elas morram, e eu abro aquela porta para ti agora mesmo.
Ya da bana onları vurmamı söyle. Ve sana hemen kapıyı açayım.
Abre a porta, está bem?
Kapıyı açacak mısın?
Não podes simplesmente aparecer assim. Não te abro a porta!
Öylece bir anda çıkıp gelemezsin.
Mas porque não lhes bates à porta? Talvez te acolham.
Belki gidip kapılarını çalsan seni içeri alabilirler.
Sabes uma coisa, a minha maçaneta da porta está a prender outra vez.
Ne oldu biliyor musun? Dış kapımın kolu yine sıkıştı.
Sabes o que é gostar de alguém! Ou não? Senhor "preciso que enceres a minha porta uma vez por semana"
Birinden hoşlanmanın nasıl bir şey olduğunu sen de biliyorsun.
Porta.
Kapı.
Deixa-te estar aí sem fazer nada enquanto eu cozinho e abro a porta, e tudo o resto que tu precisas.
Hiçbir şey yapmadan öylece oturun. Yemek yaparken kapıya ben bakarım. Ya da neye ihtiyanız olursa onu yaparım.
É a tua porta outra vez?
Yine kapı mı bozuldu?
Vou fechar a porta porque o gás está em fuga. Sim, senhor, agente da polícia do bairro.
- Evet efendim, Bay Civar Polisi.
Tu és o porta-estandarte do homem evoluído.
Evrimleşmiş modern erkeğin bayrak taşıyanı gibisin.
A porta estava aberta, o pequeno-almoço estava na mesa e eles nunca iriam sem os cães.
Kapı açıktı, kahvaltı masada duruyordu ve köpekleri bırakıp asla bir yere gitmezler.
E se o sacana se recusar a receber-nos, deitamos a porta abaixo.
Piç kurusu bizi görmek istemezse kapıyı kırıp içeri girerim.
Scott, abre a porta, tu és um lobisomem.
Scott, aç şu kapıyı sen kurt adamsın.
Podes abrir esta porta, por favor?
Kapıyı açar mısın, lütfen?
Sou mais rápida que tu. Assim que a Hayden sair, Scott e Liam, vocês fecham a porta, e depois eu coloco uma barreira de Cinza da Montanha.
Hayden dışarı çıktığı an, Scott ve Liam, siz kapıyı kapatacaksınız, ve sonra ben dağ külünü engel olarak yere dökeceğim.