Translate.vc / Portugais → Turc / Puro
Puro traduction Turc
4,110 traduction parallèle
Era feita de puro Lutetium.
Saf lutetiumdan yapılmıştı.
Mais do que qualquer guerra da história, a campanha de Hitler foi de puro e violento ódio.
Tarihteki bütün savaşlardan daha fazla olmak üzere Hitler'in mücadelesi saf, vahşi bir nefretin ürünüdür.
Pensamos que pura paz do manto de Gandhi contra-atacasse o puro ódio de Hitler.
Evet, Gandhi'nin giysisinin saf barışı Hitler'in saf nefretini etkisizleştirir diye düşünmüştük.
- Charuto?
- Puro?
Eram cavalos puro-sangue "quarter mile", e o Ray tinha, principalmente, éguas.
- Bunlar iyi cins atlardı, ve Ray'in daha çok kısrakları vardı.
O puro sabe melhor.
Saf şeyler daha iyidir.
'Bourbon', puro.
Burbon, sade.
Estou muito próximo de sentir amor puro, intenso e eterno por ti.
Seninle birlikte saf, yoğun ve daimi bir aşk yaşamaya yaklaşıyorum.
Bourbon puro num copo de plástico?
Plastik bir bardakta sek viski.
Respirar fundo o ar puro e revigorante de New England.
İçime temiz, taze bir New England havası çekmek gibi.
Era puro.
Saf hissediyordun.
O Purgatório era mesmo puro.
Purgatory saftı.
Sabes, talvez tenha sido por puro egoísmo meu.
Belki bencilce davranmış olabilirim.
Puro egoísmo de minha parte.
Aslında tamamen bencilce bir durum.
Era puro.
Saf hissediyordum.
A pessoa que a acordar terá de ter um coração puro.
Onu uyandıracak kişi temiz kalpli olmalı.
Só quero o material puro.
Ben sadece asıl maddeyi istiyorum.
É ópio puro.
Saf afyon.
Nesse caso, da próxima vez, quero café puro.
Bir de şu var...
"Para viver livre deste coração... primeiro encontre o seu próprio... e faça um começo puro, de onde vens".
"Bu kalpten bağımsız yaşamak için... "... kişi önce kendisininkini bulmalı ; "... nereden geldiyse, orada saf bir başlangıç yapmalı. "
e faça um começo puro, de onde vens ".
"... orada saf bir başlangıç yapmalı. " Biz de bunu yapmadık mı?
Sabe, acho que não exista um momento... na vida de uma mãe que seja mais puro que isso.
Bir annenin yaşamında, o andan daha saf bir an olduğunu sanmıyorum.
"Faça um começo puro."
"Saf bir başlangıç yapmalı."
E se "faça um começo puro", for o dia em que nasceu... um momento de puro amor entre vós os dois.
Ve "saf bir başlangıç yapmalı" doğduğun gündü, aranızdaki saf sevgi anı.
"Um começo puro".
Saf bir başlangıç.
Um ato de amor puro.
Saf sevginin anı.
Porque eu quero sentir-me puro outra vez
Yeniden kendimi temiz hissetmek istediğimden.
Isto é puro ouro.
Bu elimdeki saf altın değerinde!
Um puro tigre da Sibéria?
Bekle, safkan Sibirya kaplanı mı?
Charuto explosivo?
alevleri? Puro mu patlıyor?
Charuto a explodir era melhor.
Patlayan puro çok daha iyi olurdu.
Um puro-sangue.
Tam bir safkan.
Mas o ferro não é puro. Pega no de ouro.
Fakat demir saf değildir.
Tão fresco e puro.
Tazecik ve tertemiz.
Diz-se que 100 rios da China corriam em cursos miniaturas de puro mercúrio cintilante.
Çin'deki 100 nehrin minyatürünün yapıldığı ve nehirlerden saf ışıl ışıl cıva aktığı söylenir.
Sinto falta de ar puro.
Eksik olan tek şey temiz hava.
Pensei que ele fosse fixe, mas ele é puro mal.
Tam düzgün biri olduğunu düşünmeye başlıyordum ama çok huysuz biri.
- Sirva um whisky puro para ele.
Ona sek viski alabilir miyiz, lütfen?
Ar puro, luz do sol, natureza.
- Temiz hava. Gün ışığı. Dışarıda olmanın güzelliği.
O ar puro deixa-me muito nervoso.
Temiz hava beni gerginleştiriyor.
Então vai para um bar com o Eli?
Eli'ı alıp puro tüttürmeye gideceksin demek?
Parece puro disparate.
Apaçık anlamsız bir şey gibi gözüküyor.
- Martini puro.
- Dirty martini.
Durante a proibição, é que as pessoas estavam tão desesperadas que bebiam etanol puro.
Evet, Yasaklama boyunca insanlar çaresizdi saf etil alkol içiyorlardı.
Ele já não é o homem mais puro e simples do Mundo.
Dünyadaki en tatlı adam değil mi?
Foi por puro acaso que o conheci.
Onunla tanışmam tamamen şanstı.
A Gellhorn é um puro-sangue, mas é desobediente na recta.
Gellhorn gerçek bir safkan ama düzlükte ürkek.
O enfisema do Sr. Jolly não aprecia charutos.
Puro dumanı Bay Jolly'nin astımını azdırıyor.
A maior medida do Século dezanove passou, pela corrupção ajudada e instigada pelo homem mais puro da América.
On dokuzuncu yüzyılın en büyük yasal değişikliği, Amerika'nın en namuslu adamının yardım ve yataklığıyla, yolsuzlukla kabul edildi.
- Do mais puro.
Gayet hem de.
- Puro malte.
- Malt viski.