Translate.vc / Portugais → Turc / Réal
Réal traduction Turc
18,618 traduction parallèle
Não, gosto mais da versão real.
Yok, gerçeğini daha çok sevdim.
A Viagem no Tempo é real e toda a História é vulnerável ao ataque de viajantes do Tempo renegados.
Zaman yolculuğu gerçek ve tüm tarih kötü niyetli zaman yolcularına karşı savunmasız halde.
A viagem no Tempo é real, e toda a História é vulnerável a ataques e é por isso que temos que viajar através do Tempo, para deter a propagação das tais Aberrações Temporais, e apagar os danos à História.
Zaman yolculuğu gerçek ve tüm tarih saldırıya açık halde. Bu yüzden zaman aberasyonlarını önlemek ve açtıkları hasarı onarmak amacıyla zamanda yolculuk yapmalıyız.
A maneira como essas pessoas estão a ser tratadas... Essa é a Aberração real.
Asıl aberasyon, bu insanlara davranma şekilleri.
A viagem no Tempo é real e toda a História está vulnerável a ataques e é por isso que temos que viajar através do Tempo para deter a disseminação dessas chamadas Aberrações e para apagar os seus danos à História.
Zaman yolculuğu gerçek ve tüm tarih saldırıya açık halde bu yüzden zaman aberasyonlarının yayılmasını önlemek ve tarihte açtıkları hasarı onarmak amacıyla zamanda yolculuk ediyoruz.
Sim, que matar Damien Darhk quase 30 anos antes da sua morte real terá incontáveis efeitos nunca antes vistos na História que nós estamos encarregados de proteger.
Damien Darhk'ı gerçek ölüm tarihinden 30 yıl önce öldürmek korumamız gereken tarihte sayısız, öngörülemez etki yaratır.
A Viagem no Tempo é real e toda a História está vulnerável a ataques, e é por isso que temos que viajar pelo Tempo para deter a expansão dessas chamadas Aberrações Temporais e para apagar os seus danos à História.
Zamanda yolculuk mümkün ve tüm tarih saldırıya açık halde. O yüzden bu zaman aberasyonlarının yayılmasını önlemek ve açtıkları hasarı onarmak amacıyla zamanda yolculuk etmeliyiz.
Um filme real à Spielberg.
Gerçek bir Spielberg filmi.
Ela não é uma pessoa real.
O gerçek biri değil.
Ela é uma pessoa real.
Gayet de gerçek biri.
A Viagem no Tempo é real, e toda a História está vulnerável a ataques, e é por isso que temos que viajar através do Tempo para deter a propagação destas chamadas Aberrações Temporais, e para apagar os seus danos à História.
Zamanda yolculuk mümkün ve tüm tarih saldırıya açık halde. O yüzden bu zaman aberasyonlarının yayılmasını önlemek ve açtıkları hasarı onarmak amacıyla zamanda yolculuk etmeliyiz.
Aceitaria um pesadelo que é real sobre um sonho que era mentira.
Gerçek bir kabusu yalandan bir rüyaya tercih ederim.
- E não real.
- Ama gerçek değil.
- Se não é real...
- Eğer gerçek değilse...
- Pois, o nome precisa de melhorar, mas, pai, estou a dizer-te, tudo me pareceu tão real, como se estivesse realmente a acontecer.
- Evet, isim üzerinde biraz daha düşünmek gerekiyor baba ama o kadar gerçekçiydi ki sanki gerçekten oluyordu.
Por mais que aprecie a tua explosão de afecto. Acho que sabemos o real motivo da tua visita.
Her ne kadar bu ani duygu patlamanı takdir etsem de bence ikimiz de buraya asıl geliş nedenini biliyoruz.
É real, com riscos.
Bu gerçek, tamam mı, büyük bir şey.
Vejo que tem boa intenção, mas a política é a arte do real.
İyi niyetli olduğunu anlıyorum ama politika gerçeğin sanatıdır.
Vereador, é como disse, a política é a arte do real.
Meclis üyesi, dediğiniz gibi,... siyaset gerçeklik sanatıdır.
- Penso que nada disto é real.
Bunların hiçbirinin gerçek olduğunu sanmıyorum.
- Porque nada disto é real.
- Çünkü bunlar gerçek değil.
- É real o suficiente, está bem?
- Yeterince gerçek, tamam mı?
Pode não ser real, mas esta porra dói.
Evet, belki gerçek değildi ama yine de hayvan gibi canım yanıyor.
E se a lenda dos génios fosse baseada em algo real?
Eğer bu cin efsanesi gerçeklere dayanıyorsa?
- O Príncipe Khalid Hasheim, da família real da Jordânia.
Ürdün Kraliyet ailesinden Prens Khalid Hasheim
Mas isso é um problema real!
Gerçekten sorun ama!
Se pensarem bem, hoje foi quase um "A Guerra dos Tronos" da vida real.
Az akıl yorarsanız bu akşam gerçek hayatın Game of Thrones'u gibiydi. - Nasıl?
Mas tu ao usares o Sheldon para fazeres o teu jogo sujo, pareceu quando a Cersei usou a Guarda Real para a obedecerem.
Ama senin kirli işlerini yapması için Sheldon'ı kullanman Cersei'nin emirlerini yerine getirmesi için Kral Muhafızları'nı kullanması gibi.
Mostrou-me uma identificação que parecia real, disse que era da CIA.
Gerçek gibi görünen bir kimlik gösterip CIA için çalıştığının söyledi.
E se isto não for real e eu estiver a arruinar a minha vida toda?
Ya bu gerçek değilse ve tüm hayatımı mahvediyorsam?
Hawk, não vai ser real se continuarmos escondidos. Ou se tu não puderes contar aos teus pais sobre mim, ou fores plantar dez árvores cada vez que curtimos.
Hawk, saklanmaya devam edersek gerçek olmayacak ya da mesela ailene benden bahsedemezsen ya da ne zaman yakınlaşsak on ağaç dikmek zorunda kalırsan.
Eu já não sei o que é real, e o que é...
Artık neyin gerçek olduğunu bilmiyorum ve benim ne...
É melhor descobrires, porque tu és real para mim.
Bunu çözmek zorundasın çünkü sen bana gerçek geliyorsun.
Eu já não sei o que é real e o que não é...
Neyin gerçek olduğunu bile bilemiyorum artık...
É melhor descobrires, porque tu és real para mim.
O zaman çözmek zorundasın çünkü sen bana gerçek geliyorsun.
E tenho visto uma coruja branca real nos meus passeios.
Bir de her sabah yürüyüşümde kar baykuşu görüyorum.
Temos aqui uma arte antiga, o segredo da família real e tudo isso.
Bir tarafta eski büyü, kraliyet ailesinin sırrı var.
Sua Alteza Real, a Princesa Lunafreya de Tenebrae.
Majesteleri Tenebrae Prensesi Lunafreya.
É um paradigma de compostura real.
Harika bir kralsınız.
Ensinam pilotagem na academia real?
Akademide pilotluk öğretiyorlar mı?
Parece que tens uma viagem real para tratar.
Görünüşe göre soylu bir yolcun var.
O teu sangue nem é real.
Kanın asil bile değil.
- Isso é controlo mental, não é real.
İşte bu akıl oyunudur. Hiçbiri gerçek değil.
É a coisa mais real que senti em toda a vida.
Hayatım boyunca yaşadığım en gerçek şeydi.
Tu não és real.
Sen gerçek değilsin.
Isto não é real.
Bu gerçek değil.
Parecia muito real na altura mas foi apenas a Ayahuasca, ou o que quer que ele tenha posto na bebida.
Gerçekmiş gibi hissettirdi. Ama sadece ayahuskaydı. Ya da o şeye ne koyduysa işte.
Se aquilo que vi ontem à noite no bosque foi real, há um novo assassino ali fora e tudo está a acontecer de novo.
- Dün ormanda gördüğüm gerçekse dışarı yeni bir katil var ve bütün bunlar tekrar yaşanıyor demektir.
Quero dizer, isto é real entre nós.
Aramızdaki şey gerçek.
Eu nunca tive a sombra de algo real na minha vida toda.
Hayatım boyunca gerçek bir şey yaşamadım.
Não parece real.
Demek istediğim hiçbiri gerçek değilmiş gibi.