Translate.vc / Portugais → Turc / Sabah
Sabah traduction Turc
44,931 traduction parallèle
Manhã complicada.
- Çetin bir sabah.
E eu pessoalmente as inverto... todas as manhãs.
Ve her sabah bizzat altını üstüne getiriyorum.
Às 5 : 30h da manhã.
Sabah 5 : 30'da.
Eram 3h da manhã,
Sabah üç sıralarıydı.
Ela treina sempre, de manhã e à noite.
Her sabah ve her akşam yeteneğini geliştirmeye çalışıyor.
A minha barba é óptima, fi-la hoje...
- Sakalım gayet iyi. Bu sabah tıraş ettim.
Mas o seu bebé apareceu no hospital nessa mesma manhã.
Ama senin bebeğin aynı sabah, hastanede birden karşımıza çıktı.
Estava a pensar em fazer isso amanhã de manhã.
Sabah ilk işim bu olacak.
Volta no domingo de manhã, quando estiverem relaxados e arranja as tuas assinaturas.
Yani sen buraya bir Cumartesi sabahı gel insanlar rahatlamışken, o zaman imzalarını toplarsın.
Uma investidora chamada Verónica Franklin precisa de ter uma autorização na segunda-feira de manhã, mas foram todos embora por causa do feriado.
Veronica Franklin adındaki bir emlak yatırımcısının izin evraklarını Pazartesi sabahına kadar belediyeye teslim etmesi gerekiyormuş ama hafta sonu olduğu için herkes gitmiş. Güzel.
Eu disse-lhes de manhã, à tarde e à noite.
Onlara, sabah öğlen, akşam gelin demiştim.
Desde que estejamos na minha casa - a comer panquecas de manhã.
Sabah krep yemek için evde olduğumuz sürece sıkıntı yok.
O Rossi chegou aqui muito cedo e assim que a Prentiss chegou, levou-a lá para dentro.
- Rossi sabahın köründe geldi, Prentiss gelince de onu odaya çekti.
Apaga a luz. São 2h.
Işıkları kapatsana be adam, saat sabahın 2'si.
O meu problema é que são 2h e as luzes continuam acesas!
Evet, derdin ne? Benim derdim mi? Dostum, saat sabahın 2'si...
Esta manhã, não dei um beijo à Rebecca.
Sabah evden çıkarken Rebecca'yı öpmeyi unuttum. - Oh...
Deve ter ouvido falar sobre aquilo que aconteceu no clube de tiro, em Kalakaua, esta manhã e do homicídio do Matty McConnell.
Bu sabah Kalakaua'daki atış kulübünde olanları ve Matty McConnell cinayetini duymuş olduğunuzu farz ediyorum.
Ao início desta manhã, após a chegada a Moscovo, os agentes da alfândega encontraram vinte frascos de HCH na minha mala.
Sabahın erken saatlerinde, Moskova'ya vardığımızda gümrük yetkilileri valizimde 20 tüp büyüme hormonu buldu.
A foto que viste esta manhã não era de uma testemunha.
Sabah gördüğün fotoğraf, bir tanık ifadesi değildi.
Amanhã de manhã, eu próprio irei às urnas junto com os meus compatriotas americanos e entregarei o meu boletim de voto.
Yarın sabah Amerikalı vatandaşlarımla omuz omuza sandığa gidip oyumu kullanacağım.
Hoje, pelas 10h00, o Jason Atwood confessou ter matado o Majid Nassar.
Bugün, sabah on sularında Jason Atwood, Majid Nassar'ı öldürdüğünü itiraf etti.
Trabalhou para a NSA como analista de sistemas durante 20 anos.
Bu sabah NSA bunu mühim bir ihlal olarak tanımladı.
Todas as manhãs os Alma-negra partem para coletar alimento para os seus jovens.
Her sabah deniz kuşları yavruları için yemek toplamak üzere denize açılır.
Ele faz-me um todas as manhãs.
Bana her sabah bir tane yapıyor.
De manhã, perguntei onde estava o meu macacão.
Bu sabah, işçi tulumum nerede diye sordum.
E, amanhã, passo na tua casa, passamos a manhã de Natal com o Ralph.
Yarın eve gelebilirim ve Ralph'la birlikte Noel sabahı geçirebiliriz.
Ele terminou os 8 anos de pena esta manhã.
Bu sabah hapisteki sekizinci yılını dolduruyor.
Mas quando saí com o Stan, encontrámos o Arcaro assassinado da mesma maneira - como encontrei hoje.
Ama Stan ile göreve çıktığımda Arcaroyu bu sabah öldüğü şekilde bulmuştum.
Sr. Vitale, onde estava às 7 : 30 desta manhã?
Bay Vitale, bu sabah 7 : 30'da neredeydiniz?
O que se passa? Senta-te.
Yarın sabah yerine koyarsa gün bitimine kadar Freddy'yi bulurlar.
É terça-feira de manhã.
Salı sabahı.
Vou fazer um teste de carroça pela manhã.
Sabah vagon testine gireceğim.
Isso mesmo, Curley, contratei-os esta manhã.
Bu doğru, Curley, Onları bu sabah tuttum.
Eu podia ter feito o teu café todas as manhãs.
Sana her sabah kahveni yapabilirdim.
Toda manhã, a família reúne-se para cantar, sua forma de lembrar aos outros que este é o seu lar.
Aile her sabah bir araya gelerek şarkı söylüyor böylece diğerlerine burasının onların yuvası olduğunu hatırlatıyor.
Na manhã seguinte, céu limpo, e o drone pode ser consertado.
Ertesi sabah. Gökyüzü açık ve İHA tamir edilebilir.
Todas as manhã ele percorre mais de 200 km para trazer água para família.
Her sabah gidiş-dönüş 200 kilometrelik bir yolculukla ailesine su getiriyor.
Provavelmente da manhã.
Muhtemelen sabah gelmiş.
Todas as manhãs, o bando faz a mesma viagem pela selva urbana, tal como os humanos fazem.
Grup her sabah kentin içinde aynı yolculuğu yapıyor, tıpkı işe gidip gelen insanlar gibi.
Não nos conhecemos há bocado?
Bu sabah tanışmamış mıydık?
Filho da Manhã, banido da Graça, foste perdoado.
Selametten kovulmuş sabahın evladı, bağışlandın.
Filho da Manhã, coisa profana, cinzas à Terra, estás redimido.
Sabahın evladı külleri dünyada kalan kâfir, kurtarıldın.
Porque esse é o acordo que fazemos com o mundo cada vez que saimos da cama de manhã.
Çünkü her sabah yataktan çıktığımızda dünya ile bu anlaşmayı yapıyoruz.
Podemos acampar e roubar um barco pela manhã.
Kamp yapıp, sabah da teknelerini çalarız.
Temos de conseguir a chave antes das nove da manhã.
Anahtarı sabah 9'a kadar almamız gerekiyor.
Não havia trânsito naquele dia.
O sabah hiç trafik yoktu.
- Esta manhã.
Bu sabah.
Ela terá outra opinião.
Bu sabah adayımızın adına başka leke sürdü mü?
Um avanço?
Ajan Patterson, bu sabah bir olayı çözmüş.
A Estrela da Manhã manda saudações.
Sabah Yıldızı selamlarını gönderdi. Ben de benimkini gönderdim.
O que vai acontecer às 9h?
Sabah 9'da ne olacak?