English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Portugais → Turc / Sublime

Sublime traduction Turc

265 traduction parallèle
És a mais grandiosa, mais sublime, criação de sempre!
Sen gelmiş geçmiş en büyük, en muhteşem yaratıksın!
Esclavagista sublime
U lu şoför k ölesi
Soma irrisória para escrava tão sublime.
Böyle hayret verici bir köle için gerçekten önemsiz bir miktar.
Um sacrifício sublime.
Gurur verici bir fedakârlık.
A sua união induz uma sorte sublime.
Birliktelikleri onları büyük bir mutluluğa kavuşturur.
Salve, sublime protetor e rei dos crentes.
Yüce efendimizi selamlıyorum! İnananların koruyucusu, İslam'ın savunucusu,
Que sublime missão tem na vida para escarnecer da minha humilde profissão?
Peki senin yaşamdaki yüce görevin nedir ki benim alçakgönüllü mesleğimi küçümsemene izin veriyor.
O Faraó, é o descendente directo do sublime Amon, deus do sol, que manda nos céus, como o Faraó manda na Terra.
Bu, Firavun'du. Göklere, Firavun'un Dünyaya hükmettiği gibi hükmeden Güneş tanrısı Amon'un soyundan gelen oğlu.
Tem um Mente Sublime.
Onun çok aklı var.
O importante é que um dia possa ser sublime.
Önemli olan şey belki bir gün yüceleşecekleri.
" um sopro passou sobre essa cara tornando-a sublime, levantou uma mão crispada pela fúria e gritou com uma voz estridente a famosa palavra de Arquimedes :
Bu yüze azamet katan bir nefes burun deliklerini terk etti. Hışımla... yumruğunu kaldırdı ve Arşimet'in ünlü sözünü haykırdı :
Os cabelos que lhe restavam na cabeça eriçaram-se, levantou as sobrancelhas a cara animou-se como se estivesse em chamas o que a deixou sublime, levantou um punho crispado pela raiva e gritou com uma voz de trovão a famosa palavra de Arquimedes :
Saçları diken diken oldu, kaşlarını çattı. Bu azametli yüze can geldi. Hışımla yumruğunu kaldırdı ve... gök gürültüsü gibi bir sesle Arşimet'in ünlü sözünü haykırdı.
Alguns dizem que é para evitar que estes espíritos errantes invadam... a mais sublime criação das mãos escultoras de Deus... o corpo humano, ante o qual todas as criaturas devem ajoelhar-se.
Bazıları bunun, Tanrı'nın heykeltıraş ellerinin en üstün eseri olan ve bütün yaratıkların önünde diz çökmesi gereken insan vücudunun,... bu gezici ruhlar tarafından istilasını engellemek için olduğunu söyler.
Amanhã à noite uma exibição sublime de precisão de tiro.
Yarın gece size özel bir atış gösterisi yapacağım.
O teu ascetismo é sublime.
Senin sadakatin son derece iyi.
Num cabelo de pastor ou de poeta Um concerto sublime irrompeu na minha cabeça.
# Bir önder, belki gezgin bir müzisyen Âdeta bir konçertonun giriş müziği #
Por que haverei de renunciar ao amor? . Que sublime harmonia essa frase exprime...
# Armonisi olağanüstü #
O que é um homem senão um espírito sublime, aquele sentido de iniciativa, aquela devoção a algo que não pode ser sentido, não pode ser realizado, mas apenas sonhado, a realidade mais sublime!
Bir insan mağrur bir ruhtan başka nedir ki, şu atılım isteği, bir şeye adanma arzusu hissedilemeyen ve fark edilemeyen, ama hayal edilen, en yüksek gerçeklik!
Ele encarna uma selvajaria sublime!
Ulvi vahşet ruhunun ta kendisi.
Foi realmente... sublime.
Herşey çok... mükemmeldi.
No entanto, o mistério e a grandiosidade da noite... Sempre foram, para mim,... O ilimitado e sublime reino dos heróis...
Ancak, gizem gecenin büyüklüğü benim için içeride kahramanların ebedi, yüce krallığında.
Os frutos de um ano inteiro de trabalho. A minha proeza mais sublime. O sonho de toda a Humanidade.
Bütün bir yıl çalışmanın meyveleri, benim en yüce başarım, bütün insan türünün rüyası.
Parece-me sublime.
Sanki daha iyiymiş gibi.
É o momento mais sublime da minha vida!
Hayatımın en muhteşem anlarını yaşıyorum!
Por mim, acho-o sublime e divertido, o descobrir que vivemos num universo, que permite a evolução de máquinas moleculares, tão complexas e subtis como nós.
Bense, bizim gibi karışık ve tanımlanması zor moleküler makinelerin evrimine izin veren bir evrende yaşadığımızı bilmeyi onurlandırıcı ve canlandırıcı buluyorum.
Nunca nenhuma nação, antiga ou moderna, concebeu a arte da arquitectura, num estilo tão sublime, grandioso e imponente como os antigos Egípcios.
Eski veya yeni hiçbir ulus,... mimarlık sanatını Eski Mısırlılar kadar ulvi, görkemli ve etkileyici..... tarzda tasarlamamıştır.
Tem um fraco campo magnético, uma fraca cintura de radiações, e um magnífico, sublime, e esquisito sistema de anéis.
Zayıf bir manyetik alanı, radyasyon kuşağı ve devasa, muazzam bir halka sistemi var.
A mais elegante e mais sublime delas, é uma representação da criação do universo, no início de cada ciclo cósmico, conhecida como a dança cósmica de Xiva.
En etkileyici olan heykel her kozmik döngünün başında evrenin yeniden yaratılışını tasvir ediyor : Shiva'nın kozmik Dansı adlı figür.
Ser professora de música é sublime e lucrativo.
Veya bir müzik öğretmeni. Çok romantik, iyi de kazanıyor.
Ou acabam de romper com a mulher mais sublime ou com uma filha da mãe parecida comigo.
Eş cinsel değillerse, harika bir kadından ayrılmışlar ya da bana benzeyen bir fahişeden.
Ele fez algo sublime!
Onun yaptığı harikaydı!
Sabemos que Sua Alteza era um grande admirador da nossa sublime artista, é um facto que quiz honrá-la, nesta viagem, com a sua augusta presença o que a todos comoveu.
Bu muhteşem artistin büyük bir hayranı olduğunuzu biliyoruz,... ve bu yolculukta saygınızı saygın varlığınızla göstermeniz Herkesi etkiledi.
É uma obra sublime!
Şahane bir eser.
"Quando recordo a experiência mais sublime, imagens recorrentes vibram na minha cabeça."
"Yaşadığım en harika tecrübeyi hatırlamaya çalıştığımda... " beynimden çeşitli kareler vızıldayıp geçiyor :
Quando a mulher... por natureza, tão perversa... se torna sublime pela santidade, pode tornar-se o mais nobre veículo da graça.
Doğası gereği ahlakı bozuk olan dişi kutsal inanç ile arındığında zarafetin en asil aracı haline gelebiliyor.
Eu disse "conservação", não "procura", porque não há progresso na história do conhecimento, apenas uma recapitulação contínua e sublime.
"Korunması" diyorum, "aranması" değil. Çünkü bilgi tarihinde hiçbir ilerleme yok. Yalnızca sürekli ve aşırı tekrarlama var.
Que posiçäo sublime!
Baş parmağının konumu mükemmel.
É sublime, não vos parece?
Çok yüce, sizce de öyle değil mi?
Um reino por palco... príncipes como actores... e monarcas assistindo à sublime cena.
Sahnemiz bir krallık... oyuncularımız prensler... coşkulu gösterimizi izleyen hükümdarlar olsa!
É muito raro, nem tanto, é sublime...
Bu çok nadir. Orta nadir veya hiç değil, önemi yok.
Esteve sublime!
Olağanüstüydü!
- Um espírito sublime?
- Ne yüce ruhu vardı...
Tive agora mesmo uma visão sublime.
Şu anda çok güzel bir hayal gördüm.
Como te atreves a tocar tão sublime partitura?
Nasıl olur da böyle yüce bir şarkıyı çalmaya cüret edersin?
Os que ainda hoje a rejeitam e que só vêem nela garatujas grosseiras e desastradas, dentro de pouco tempo, tenho a certeza, estarão a achá-la sublime, quando sublime ela já o é.
İnsanlar bugünlerde reddediyorlar. ... sanki vahşi ve beceriksiz işlermiş gibi. Kısa süre sonra aynı "eğitimli" adamlar yüce olduklarını iddia edecekler.
Uma revelação nesta estação, "Sereia", um vestido arrebatador divinamente esculpido com veludo verde e prata, com decote atrás que é profundamente sublime.
Bu sezonun ilham kaynağı "Denizkızı". Yeşil ve gümüş rengi kadifeyle şekillendirilmiş harika kesimli bir elbise. Derin sırt dekoltesi kesinlikle görkemli görünüyor.
Venda "sublime"... Nós fazíamo-la antes mesmo de haver um nome para isso.
Yumuşak satış... bunu buna ad vermeden önce bile yapıyorduk.
Fá-la sentir que é a criatura mais sublime do mundo.
Ona sanki yeryüzündeki en yüce yaratık oymuş hissini ver.
A sua voz era sublime, e é da garganta do meu irmão que fluía a minha música.
Sesi harikuladeydi. Ve müziğim kardeşimin gırtlağından akıp gidiyordu.
Com sublime generosidade, um cadáver faz dádiva do corpo á ciência que a todos nós pertence.
Bedenini cömert bir biçimde hepimize ait olan bilime sunar.
Acabaram as cassetes "Sublime e Esbelto".
"Bilinçaltıyla Zayıflama." bitmiş.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]