Translate.vc / Portugais → Turc / Tiára
Tiára traduction Turc
256 traduction parallèle
E arranjo-te uma tiara de rainha
Sana kraliçenin tacını getireyim
Uma tiara de rainha Ou uma pirâmide do quente Sara
Tacını getireyim Ya da Sahara çölünden bir piramit
Arranjo-te uma tiara de rainha
Kraliçenin tacını getiririm
Uma tiara de "rhinestone" que usou num baile de máscaras.
Maskeli bir baloda taktığı, kristalden bir baş süsü o!
E achaste uma tiara de diamantes?
Ve bula bula, bu muhteşem elmas tacı buldun!
Talvez lhe interesse a minha tiara.
Tacım ilginizi çekebilir.
É uma tiara.
Bu bir taç.
A minha tiara.
Tacım.
Um beijo na mäo sabe bem, mas uma tiara de diamantes é eterna.
Elimin öpülmesi hoş, ama elmas bir taç ömür boyu kalır.
- Tiara?
- Taç mı?
Além disso, é justo que eu fique com a tiara, se ela o tem a si.
Hem tacını almam adil olur. Sonuçta sana sahip olan o.
Se devolver a tiara, estou disposta a esquecer este sordido incidente.
Tacı iade ederseniz, bu çirkin olayı unutmaya hazırım.
Lady Beekman diz que a tiara foi roubada.
Leydi Beekman'ın tacı çalındı.
Eu näo roubei a tiara.
Leydinin tacını çalmadım.
- Vai devolver a tiara?
- Tacı geri verecek misiniz?
Devolves a tiara?
Geri ver şu tacı.
- Quanto custará uma tiara?
- Bir elmas taç kaç paradır?
A queixosa alega que lhe roubou uma joia de diamantes, uma tiara.
Davacı elmas bir baş süsü, bir taç çaldığınızı söylüyor.
Roubou ou näo a tiara de diamantes?
Elmas tacı çaldınız mı, çalmadınız mı?
Agora, Miss Lee, dê-me a tiara.
Bayan Lee, şimdi tacı bana verin.
E esta é a tiara desaparecida.
Bu da kayıp taç.
Çreio que o Sr. Dr. Juiz pediu a tiara a Miss Lee.
Sanırım Sayın Hakim, Bayan Lee'den tacı istemişti.
Tua tiara é branca, mas tua alma é preta.
Cübbesi ak ama ruhu kapkara.
A tiara.
Taç!
Quer a tiara.
Tacını istiyor.
Sempre gostou da tiara.
Bu tacı çok severdi.
A tiara.
Tacın.
Quer a tiara.
Tacını istemişsin kızım.
E como minha mãe se agarrava desesperadamente á um tiara de diamantes?
Annem, elinde sımsıkı tuttuğu o paha biçilmez elmaslı taç için neredeyse ölüyordu.
Creio que Louise tentou roubar a tiara de sua mãe.
Bence de Louise, annenin elmaslı tacını çalmak istedi.
Tiara, pedras falsas, meia coroa.
ll. George stili taklit elmas işlemeli taç, yarım altın.
Podes encontrar uma tiara de diamantes, nunca se sabe.
Hiç belli olmaz, belki elmas taç çıkar bahtına!
A minha magnífica tiara de diamantes.
Benim muhteşem elmas tacım.
Não me leve a tiara.
- Onu almayın.
Agora, tenho uma tiara.
Bende bir taç var.
Mais alguém tem uma tiara?
Başka kimde taç var?
O frio e a dor de cabeça apertam a minha testa e coroam-me com uma tiara de ferro.
Rüzgarda ayakta duruyorum. soğuk ve baş ağrım alnımı sıkıştırıyor.
Envolvia uma tiara de opalas.
Opal bir taçla ilgili.
Eu sei que desapareceu a tiara que ela usou a noite passada.
Dün gece taktığı taç benzeri şey, o yok.
- Viajar ao centro de Australia.... subir o Desfiladeiro do Rei como uma rainha.... com um vestido largo com lantejoulas de Gaultier, saltos e uma tiara.
- Avusturalya'nın merkezine seyahat edip, Kral kanyonuna tırmanmak. Kraliçe olarak tabii. Yüksek topuklu ayakkabılarım ve tacımla!
Não matei aquela cabra, tão certo como não estar a usar uma tiara de diamantes.
O cadıyı öldürdüysem iki gözüm önüme aksın.
Diga-me, pensa que Van Buren se preocupa com os caprichos duma garota de 11 anos que usa uma tiara?
Söylesenize... Van Buren'in, başı türbanlı 1 1 yaşında bir kızın... kaprisleriyle ilgilendiğini mi sanıyorsun?
Ainda têm a minha tiara?
Tacım hâlâ sende mi?
Se a tiara serviu...
Eğer taç uyarsa.
Põe a tiara!
O çok yakışıklı!
O que vais agarrar agora é uma tiara.
Eline almak üzere olduğun şey bir taç,
Exactamente como fiz hoje, quando a convenci a ir para casa com a tiara.
Buradan çıkarken o tacı çantasına sokmak için yaptığım numara gibi.
- A tiara Romanov.
— Romanov tacı.
- Meu Deus... a tiara não.
— Oh, aman tanrım, taç olmasın.
Não, não, só temos de recuperar a tiara antes que a notícia se espalhe.
Hayır, hayır, hayır, haber dışarı yayılmadan tacı geri getirmeliyiz.
Bem, sugeri ao inspector que falasse contigo visto que foste a última pessoa a ver a tiara.
Tacı en son burada gören sen olduğun için dedektife Seninle konuşması gerektiğini söylemiştim.