Translate.vc / Portugais → Turc / Traves
Traves traduction Turc
71 traduction parallèle
Há um miúdo preso nas traves.
Ve çatı kirişinde kalakalan bir çocuk var.
Ele enforca-se nas traves de uma caverna pré-histórica.
Tarih öncesinden kalma bir mağarada kendini asar.
Se derrapares, não traves.
- Kayarsan, sakın frene basma!
Uma das traves mestras ficou presa de esguelha no pedal.
Kirişlerden biri ayağından eğrildi.
Sei que tem medo, Sara, mas estas traves sobem-se bem.
Korktuğunu biliyorum Sara ama o kirişlere tırmanmak kolay.
Tira essas traves do caminho.
Çekin o kalasları.
Há terra naquelas traves.
Araları toprak dolduruyor.
O que são estas traves?
Bu sırıklar nedir?
Poderá ser má nos seus alicerces, nas suas traves de madeira,... no vidro das janelas,... no estuque dos tectos?
Taş yapısına, kirişlerine sinmiş kötülük olabilir mi? Pencerelerindeki camlara? Tavan sıvalarına.
Não traves por nada deste mundo!
Ne yaparsan yap, sakın frene basma.
Nas vigas e nas traves. Entre buracos.
Kirişlere ve kaportadaki boşluklara.
- As traves de balanço?
- Denge kirişi mi?
"Uma hipótese para mais traves..."
Daha fazla zarar verme şansı.
Não saiam das traves.
Dikkatli olun.
As traves?
Kirişler?
Gosto destas traves.
Buna bayılırım.
Não traves, acelera.
Yavaşlama.
Estes números são, como é claro, números primos, as traves mestras da Matemática.
Bunu nasıl söyleyebilirim? 'Bu sayılar tabiki, matematiğin temel taşları'olan asal sayılar.'
Vivo da humidade que sugo das traves.
Kirişlerden nem emerek yaşıyorum.
Por favor não me traves agora. Porque eu não vou ficar aqui!
ben yararsız ve boş görünüyorum ama, onurumu kurtaracağım söz sana baba!
Trava com cuidado, não traves a fundo!
Frene bassana!
Se eu fosse você, apenas no caso de um dia você sumir, deixaria uma nota dizendo para procurá-lo debaixo das traves do estádio da B YU.
Yerinde olsaydım, herhangi bir kaybolma ihtimaline karşı beni BYU stadyumunun kale direğinin altında arayın diye bir not bırakırdım.
Ele não quer que traves as batalhas dele. Vê no escritório.
Senden, onun yerine savaşmanı istemiyor.
Eu fui para casa e descobri que a Mariel tinha acondicionado uma divisão, até às traves, com abastecimentos de emergência.
Gece eve döndüm ve fark ettim ki Mariel her yeri acil durum paketleriyle doldurmuş.
Preciso que traves amizade com o Kent.
- Evet. Senden Kent ile arkadaş olmanı istiyorum.
Icem as traves, seus macacos incapazes.
Yelken direklerini bağlayın sizi beceriksiz maymunlar.
O curto-circuito derreteu para as traves de suporte do solo.
Kısa devre taban kirişlerini için için yakmış.
Um caminho mas curto a traves da montanha.
Dağı geçmek için kısa bir yol.
Quem pensa você que vai a traves de comigo para falar de dor
Acı hakkında fikrine ihtiyaç duyduğumu sana düşündüren nedir?
A cruz é composta por duas traves, uma vertical e uma horizontal.
Haç, yatay ve düşey doğrulardan oluşmaktadır.
Chute a bola entre essas belas traves.
Şimdi bu topu, şu direklerin arasından geçir.
Uma vez que temos o telescópio flutuando sobre as traves a ideia é simplesmente traze-lo para baixo o suficientemente devagar, pois se o golpearmos talvez com uma trave que não se danifique.
Teleskop boşlukta süzülürken mandallarına yaklaştığımızda asıl fikir, doğruca alçalıp iyice yavaşlamak ve mandallara çarpsak bile hiçbir zarar vermemekti.
Se estiver de través, foi ilibado.
Çapraz duruyorsa, beraat ettin.
Estamos de través à Navy Island.
Navy Adaları'na dikey pozisyondayız.
Por través de estibordo.
Rüzgâr altı tarafında.
Uma nuvem pelo través de estibordo.
Sancak tarafında bir bulut.
Nas contas do latifundiário Freyre, nas extrema - unções do sacerdote Lugo, nas razões depuradas do filósofo Andreu, nas disponibilidades e o livro do diletante Rivero, na democracia representativa de Varona, quem poderia ler diretamente a morte que a través deles expandia-se por Cuba?
Mal sahibi Freyre'nin hesaplarında Rahip Lugo'nun yağ sürme ayininde Filozof Andreu'nun akıl yürütmesinde sanat meraklısı Rivero'nun işten çıkarmalarında Varona'nın temsili demokrasisinde tüm Küba boyunca üzerlerine serpilmiş ölümü doğrudan kim okuyabilir?
Há vento de través, por isso preparem-se.
Çapraz rüzgara hazırlıklı ol.
Atenção ao vento de través.
Çapraz rüzgara dikkat et.
Devem estar nas traves, a decidir se vão embora.
Şimdi yukarıda toplanmış hangi eve gideceklerine karar vermeye çalışıyorlardır.
"Por agora nos vemos través de um vidro, obscuro."
"Şimdi karanlık bir cam göreceğiz."
Ficamos na coberta, pomo-nos de través.
Kamarada dalgalara paralel olarak uzanacağız.
De través, Comandante?
Kaptan, yan tarafa mı?
Estão sempre a bichanar quando eu passo e a olhar-me de través.
Her geçtiğimde fısıldaşıp, bana pis pis bakıyorlar.
Turk, não preciso que traves as minhas batalhas por mim.
Turk! Benim için tartışmaya girmene gerek yok.
A través de um arqueólogo.
Bir arkeolog sayesinde.
Gestos, suor, tom de voz, olhares de través...
Vücut dili, terleme, ses tonu, aldatıcı gözler...
Os dele tem melhor tracção para atravessar traves.
Kalasları geçmek için daha iyiler.
Só acredite-me. Está-se queimando a través de mim.
- Sadece bana güven.
Isto é um corte de través do Grande Singijeon.
Bu Muhteşem Singijeon'un bir kesiti.
Acha que era branco pelas mãos, é o que podia ver pelos olhos través da máscara de ski.
Kar maskesinin altından gördüğü kadarıyla beyaz bir adam olduğunu düşünüyor.