Translate.vc / Portugais → Turc / Trent
Trent traduction Turc
1,011 traduction parallèle
- O que você espera descobrir aqui? - Bem só há uma resposta Sr. Trent, nós saberemos quando nós achamos. |
Burada ne bulmayı umuyorsunuz?
Sim, mas depois daquela aparição no pátio do Sr. Trent, eu diria que nós deveríamos manter nossas mentes abertas para qualquer coisa.
Az önce Bay Trent'in evinde yaşadıklarımızdan sonra zihnimizi herşeye açık tutalım derim.
Uma coisa que um policial aprende, Sr. Trent, é paciência.
Bu işte öğrendiğim birşey varsa Bay Trent O da sabırlı olmaktır.
- Se você fez qualquer coisa à Paula... |
- Eğer Paula'ya birşey yaptıysanız... - Sakin olun Bay Trent.
Sra. Trent se foi!
Bayan Trent gitmiş!
- Sim e ele pegou a Sra. Trent!
Yanındaki de Bayan Trent!
Três testemunhas : Stuart, Trent e Boden.
Üç tanık ; Stuart, Trent ve Boden.
O tal Stuart foi transferido de ala... mas Johnny tem a certeza de que o Trent ou o Boden vão falar.
Şu eski asker Stuart başka bir kata transfer edilmiş ama Johnny, Trent veya Boden'in konuşmaya başlayacağından emin.
Testemunha número 2, Trent.
2 numaralı görgü tanığı ; Trent.
- Trent!
- Trent!
Tudo bem, Trent. Sabemos que não está contigo.
Sorun yok, Trent, sende olmadığını biliyoruz.
Vamos apanhá-lo antes que ele se case com a minha filha!
Kızımla evlenmeden önce yakalayalım şunu! Trent!
Trent!
Trent! Haydi! Trent!
Tudo bem, Trent?
Her şey yolunda mı, Trent? Evet, efendim.
Prometes que não vais criar problemas?
Sorun çıkarmak yok, Trent, söz mü?
Corre, corre! Corre se quiseres viver, não vejo a sua cara... lá vem o KKK.
Kaç, Kaç, yaşamak istiyorsan kaç Trent, yüzünü göremiyorum.
Corre se quiseres viver, não vejo a sua cara... lá vem o KKK!
Kaç! Yaşamak istiyorsan kaç Trent, yüzünü göremiyorum, yüzünü göremiyorum. İşte KKK geliyor.
Corre, Trent, corre!
Kaç Trent! Kaç!
Corre, Trent!
Kaç Trent!
Conheço os problemas que tiveste na universidade.
Güneydeki o üniversitede yaşadığın sorunları biliyorum, Trent.
Todo o país ia à escola contigo, todos os dias.
Herkes gibi ben de okula gittim, Trent.
- Trent!
Trent!
Vai para tua casa, vai para a tua escola, preto!
Trent! Evine git! Kendi okuluna git, pis zenci!
Vai para a escola de pretos sujos!
- Kendi okulunuza gidin! - Trent! - Zenci okullarınıza gidin, pis zenciler!
Vai para a tua própria escola de pretos!
- Trent! - Zenci okuluna gidin! - Trent!
Sou a favor do americanismo...
Trent! - Saf Amerikanizm'den yanıyım!
- Escuta-me!
- Trent!
Trent, cala-te!
Trent, kes sesini! Trent, kes!
Está encharcado de uísque.
Viskiyi fazla kaçırmışsın, Trent.
- É melhor se aprontar.
- Başlasan iyi olur, Trent. - Tamam, efendim.
Nem o Trent.
Ne de Trent.
Ninguém tem um emprego fácil.
Kimsenin işi kolay değil, Bay Trent.
Vejo-o na volta.
Döndüğünde görüşürüz, Bay Trent.
Avise assim que o Trent voltar.
Trent'in döndüğü anı bilmek istiyorum. Onunla ilgilen.
Coronel, é o cavalo de Trent.
Albay bu Lou Trent'in atı, efendim.
Dois batedores, Trent e o pistoleiro.
- Emredin! İki atlı, Trent ve silahşör.
Trent e eu vimos toda a nação arapaho ali.
Ama Trent ve ben bütün Araphao ulusunu dışarıda gördük.
O que tem aí?
Orada tam olarak ne buldun, Bay Trent?
O que tem aí?
Tam olarak ne, Bay Trent?
Da mesma equipa que produziu Lawrence de Glamorgan, Ponte Sobre o Rio Trent, A Louca de Biggleswade e Krakatoa, A Este de Leamington, surge uma história de três pessoas e uma mulher, unidos pelo destino, que saíram em busca do lendário Pólo do Sara e encontraram-se a eles próprios.
Glamorganlı Lawrence Trent Köprüsü Biggleswade'in Deli Kadını ve Krakatoa, Leamington'ın Doğusu filmlerini yapan ekipten, Büyük Sahradaki efsanevi kutbu aramaya çıkıp kendilerini bulan kaderleri birbirine bağlı üç erkekle bir kadının öyküsü.
Uma terceira ficava na custódia de Mr. Edgar Trent, o presidente do Huddleston e Bradford, e a quarta chave era dada a Mr.
Bir üçüncüsü, Huddleston ve Bradford'un başkanı olan Edgar Trent'in muhafazasındaydı.
Outra nas mãos do nosso presidente, Mr. Edgar Trent, totalmente segura.
Bir tanesi başkanımızın, Bay Edgar Trent'in ellerinde ki kendisi oldukça güvenilirdir.
Trent mantém a chave dele mas eu sei da quarta, porque sou eu que devo guardá-la.
Bay Trent anahtarını nerede saklıyor bilmiyorum ama dördüncüsü korumam için bana emanet edildiğinden nerede olduğunu biliyorum.
Mr. Edgar Trent, presidente do Huddleston e Bradford Bank, segue uma rotina inflexível, saindo do banco ao fim de cada dia, exactamente às 19 horas.
Bay Edgar Trent,... Huddleston ve Bradford Bankası'nın başkanı,... her gün aynı şeyleri yapıyor,... ve bankadan her gün saat yedide ayrılıyor.
Mr. Trent reside na Belgrave Square número sete.
Bay Trent, Belgrave Meydanı'nda yedi numarada oturuyor.
A pessoa que sabe onde aquela chave está é o Mr. Trent.
O anahtarın nerede olduğunu bilen tek kişi Bay Trent.
Menina Trent, que surpresa inesperada!
Bayan Trent, beni tamamen gafil avladınız.
Até mesmo quando Clay estava vivo ele não podia correr bastante rápido para me pegar, assim quando ele fizer, você agarra Sra. Trent e corre como raio na direção oposta. Me siga.
Beni takip et.
Trent!
Trent!
Não seria difícil.
Bu zor olmasa gerek, Trent.
- Trent.
- Trent.