Três traduction Turc

Patrão, tenho três tipos de cobertura para provar.

Patron, denemen için üç çeşit tereyağlı krema getirdim.

Tinha reservas quanto ao Conde, mas agora que o vejo a levar três crianças para o teatro, as minhas preocupações desapareceram.

Kont Olaf hakkında şüphelerim vardı ama bugün üç çocuğu sahneye koyduğunu görünce tüm endişelerim uçtu gitti.

Quem precisa de assistente quando tenho três bambinis Baudelaire encantadores para me ajudarem com a minha pesquisa?

Araştırmalarımda bana yardımcı olacak üç Baudelaire bambino'm varken asistana ne hacet?

É impossível entrar a menos que insiram 19 chaves, três combinações, duas impressões digitais e uma leitura ótica.

19 anahtar, üç şifre, iki parmak izi ve bir retina taramasını geçmeden içeri giriş yapılamıyor.

É pequeno, mas como tenho três crianças a viver comigo, os quartos estão ocupados.

Küçük olabilir ama üç çocukla yaşadığım için - yaşam alanımız biraz dar.

O Stephano explicou-me que tem um plano de exercícios muito rigoroso, em que tem de subir e descer escadas a brandir uma faca pelo menos três vezes por dia.

Stephano hepsini anlattı. Kendisinin, günde en az üç kez elinde bıçakla merdivende koşturmasını gerektiren çok sıkı bir spor programı varmış.

É tão assistente de laboratório como eu sou uma Tartaruga de Três Bocas.

O laboratuvar asistanıysa ben de üç ağızlı Brezilya kaplumbağasıyım.

Dois adultos, três menores.

İki yetişkin, üç öğrenci.

Três crianças indefesas, completamente sós no mundo.

Dünyada yapayalnız üç çaresiz çocuk.

Julgava que eram três.

Siz üç kardeş değil miydiniz?

Mais do que três horas?

Üç saatten fazla mı?

Três pessoas são suficientes para fazer este tipo de trabalho.

Bu tür bir işi yapmaya üç kişi yeter.

Três quartos dos jogadores da NFL são pretos.

NFL'in 4'te 3'ü siyahi.

Cinco tonalidades predefinidas. Três modos de demonstração únicos.

Hafızasında beş farklı ton, üç de hazır ritim var.

- Não. Fui mortalmente ferido numa batalha em 1781, e fui posto num sonho místico até que acordei há três anos em Sleepy Hollow.

1781'deki savaşta ağır yaralıydım ve üç yıl önce Sleepy Hollow'da uyanana kadar mistik bir uykudaydım.

Três dias.

- Üç gün oldu.

Ele dedicou os últimos três anos da sua vida ao bem-estar do seu irmão.

Hayatının son üç senesini ise ağabeyinin sıhhatine adadı.

Está bem. Três mil.

Tamam, 3000 dolar olsun.

Acho que é na página três.

Sanırım üçüncü sayfada. - Evet.

Ele ficou com três pontos.

Üç puan aldı.

As pessoas estão sempre a vir ter comigo e a dizer que me adoram no Jogo a Três Mãos.

Bana sürekli gelip, Bull Durham filminde çok iyi oynadığımı söylerler.

Aqui está um três sortudo para si. Muito bem.

Sana şanslı mavilerden verelim.

Muito bem. Isso vale uns três dólares.

Aynen, üç dolar falan ediyor.

Dia três : nada mais alto do que cinco e um quarto.

Üçüncü gün 5.25'in üzerine hiç çıkmadı.

E, agora, é tudo três e quatro.

Şimdi ise 3 ile 4'ü geçmiyor.

Não defendo um caso há quase três anos, por isso é o que se segue.

Neredeyse üç yıldır bir davaya katılmadım, sırada o var.

Faço-o em três refeições por dia, nas últimas semanas, com todos os clientes.

Son iki haftadır bütün müvekkillerle görüşebilmek için günde üç kez yemeğe çıktım.

Tom, nas últimas três semanas desde que o teu pai morreu, estás obcecado sobre quem era ele e por que é que ele e a tua mãe desistiram de ti.

Tom, baban öldüğünden beri geçen üç haftadır onun kim olduğu ve annen ile onun senden niçin vazgeçtikleri konusu aklına takıldı kaldı.

Três, dois, um, e surge a sereia!

Dumont, sana doğru gönderiyorum.

Mas eles perguntaram sobre ti. Ela desviou o olhar para os últimos três dígitos,

Kim olduklarını bilmiyorum, ama seni soruyorlardı.

Há três anos atrás.

Benim işim biter.

E daqui a três, já terá escolhido outra miúda para destruir.

Ve üçüncü hafta, mahvedecek başka bir kız bulur.

Mas eu estava lá. E posso dizer-vos que, na verdade, só lá estavam três.

Ama ben oradaydım ve size şunu söyleyebilirim ki gerçekte, orada sadece 3 kişi vardı.

Queres que passe para as três?

Ceza... Üç hafta olsun ister misin?

Um, dois, três.

Bir, iki, üç.

Só tens o suficiente no banco para mais três semanas de ordenados.

Bankada, sadece üç haftalık ödemeye yetecek kadar karşılığın var.

Eu não vejo o meu pai há três meses, porque está na prisão.

Hapiste olduğu için üç aydır babamı görmedim.

E são precisas duas de três assinaturas para atribuir o contrato que o teu pai quer dar a uma empresa duvidosa.

Ve babanın yasal bir kılıf vermek istediği sözleşmeyi yapmak için üç imzadan ikisine ihtiyaç var.

Ele tem três minutos para me ligar

Beni geri araması için üç dakikası var.

Tens até ao meio-dia e três minutos para me ligar com um acordo.

Beni arayıp anlaşma teklif etmek için üç dakikan olacak.

Ele tem três turnos de guardas, seis em cada unidade.

Üç nöbet koruma tutuyor. Nöbet başı altı kişi.

Sobrevivi à queda do comunismo e a três presidentes.

Ben komünizmin çöküşü ve üç başkan atlattım.

Foste campeão de espingarda júnior do Oregon três anos seguidos.

Üç yıl art arda Oregon Çocuk Atış yarışmasını kazanmışsın.

Tenho aqui as plantas dos três pisos.

Her üç katın planı burada.

Aqui três-dois. Tenho o Abu Waheed em mira.

Gözlerim üzerinde Abu Waheed.

Três-real, tem luz verde.

3, onay verildi.

Três-Um, confirma a morte?

3-1, öldüğünü teyit edebiliyor musun?

Trinta e três por cento é o fundo comum.

Yüzde 33'ü ortak fon.

Número de combinações de três letras começadas com T.

Ben değil. 15,600.

Dois... três.

3

Há três meses, querias.

Üç ay önce istiyordun.