Translate.vc / Portugais → Turc / Té
Té traduction Turc
1,015,141 traduction parallèle
Desculpa ter-te arrastado até aqui.
Buraya gelmek zorunda kaldığın için üzgünüm.
E vou usar essa lição para te tirar o poder.
Ve bu dersi seni güçsüz kılmak için kullanacağım.
Talvez devas contratar alguém para te ajudar no controlo das finanças.
Harcamalarını kontrol altında tutacak birini bulman gerekebilir.
Não podes contratar alguém que vai proibir-te de gastar o teu dinheiro em despesas desnecessárias.
Paranı aptalca şeylere harcamanı yasaklayacak birini tutmaya gücün yetmez.
Vou pôr-te no comando das minhas finanças.
Evet, harcamalarımı kontrol etmeni istiyorum.
Aposto que vais divertir-te.
Çok eğleneceğine eminim.
Deixa-me usar o dinheiro nisso, e não te peço mais nada.
Buna para harcamama izin ver, başka bir şey için istemeyeceğim.
O teu pai pode ter-te mimado, mas eu não.
Ama sizinle beraber hiçbir Comic-Con'u kaçırmadım çocuklar. Baban seni şımartmış olabilir ama ben şımartmayacağım.
Podes cobrar para te baterem.
İnsanlardan ücret karşılığında yumruk yiyebilirsin.
Achas que a Bernadette vai deixar-te viajar para San Diego durante cinco dias e deixá-la sozinha? Espera aí.
Bernadette'in 5 gün boyunca onu yalnız bırakıp San Diego'ya gitmene izin vereceğini mi sanıyorsun?
Não, apenas entrei aqui, vi como eras bonita, e tive de te contar.
Hayır. İçeri girip ne kadar güzel olduğunu görünce bunu sana söylemek istedim.
Mas antes que respondas, deixa-me dizer que vou compensar-te pela minha ausência fazendo tudo por aqui, tudo mesmo.
Ama sen bir şey demeden önce, gidişimi telafi etmek için buradaki her işi ben yapacağım. Hem de her işi.
É tão difícil dizer-te "não".
Sana hayır demek çok zor.
Pode fazer frio, mas o Raj descobriu que se mijares numa garrafa e pôr no saco de dormir, ajuda-te a ficar aquecida.
Biraz soğuk olabiliyor ama Raj, şişeye işeyip uyku tulumuna koyarsan ısınabileceğini keşfetti.
Não te preocupes, nós não vamos dormir muito de qualquer maneira.
Merak etme, çok fazla uyuyamayacağız zaten.
Está bem, posso dar-te US $ 20 pela caixa inteira.
Pekâlâ, bütün kutuya 20 dolar veririm.
Dou-te US $ 25.
Sana 25 dolar vereceğim.
Se queres ganhar dinheiro extra, posso arranjar-te alguns trabalhos. - A sério?
Fazladan paraya ihtiyacın varsa sana bir iki iş verebilirim.
Prepara-te para uma longa noite de mentiras.
Uzun bir düzenbazlık gecesine hazırlanın.
Não te vais meter nisso.
Bu işe karışma.
Maneira interessante de não te meteres.
Bu işe karışmamanın ilginç bir yolu.
Só queria fazer-te feliz.
Mutlu olursun diye düşünmüştüm.
Muito bem, espera aí, se não querias ir e eu não preciso de te levar, estamos bem?
Pekâlâ, dur biraz. Yani sen gitmek istemiyorsan ve ben seni götürmek zorunda değilsem, her şey yolunda mı?
Se ainda andares atrás de dinheiro, eu pago-te para queimares esse casaco.
Hâlâ para kazanmakla ilgileniyorsan o ceketi yakman için para veririm.
Óptimo. Porque tarde ou não, estou a acostumar-me a ter-te em casa a noite.
Çünkü geç gelsen de gelmesen de evde olmana alıştım.
Querida, não te mexas. Walker.
Bir yere kıpırdama tatlım.
Eu ligo-te quando souber de alguma coisa.
Olup biteni öğrenince ararım.
- Vira-te, meu.
- Yan dön dostum.
Não vais livrar-te de mim tão facilmente.
Benden o kadar kolay kurtulamazsın.
Deixa-me falar com ele e depois volto a ligar-te.
Sam'le konuşup sana dönerim.
E não te preocupes comigo, vou para casa em breve.
Ayrıca beni merak etme. Yakında eve döneceğim.
Estas 6 semanas extra dão tempo ao BAU para encontrar a mulher de quem te lembras.
Bu altı hafta DAB'ye hatırladığın kadını bulacak süre kazandırdı.
- Eu sei como isto é difícil, mas a nossa esperança é inocentar-te antes do veredicto.
Zor olduğunu biliyorum, ama en iyisi seni karardan önce aklamak olur.
Sim, ele trabalha nas Finanças como porteiro.
Evet, IRS'te hademelik yapıyormuş.
Não vou deixar-te aqui, meu.
- Seni yalnız bırakamam.
Não te preocupes comigo.
Beni merak etme.
Significa que a meia-vida da radiação que te envenenou é muito curta. Foi apenas 24 horas.
Seni zehirleyen radyoaktif maddenin yarı ömrü çok kısaymış.
Levanta-te.
Ayağa kalk.
- A Cassie contou-te?
Cassie mi?
O Stephen Walker pediu-nos para te vir buscar.
Bizi Stephen Walker yolladı.
Mãe, não é culpa tua. Não acredito que estou a perder-te para isto.
Seni böyle kaybedeceğime inanamıyorum.
Como posso deixar-te aqui?
Seni burada nasıl bırakabilirim?
Não vou lembrar de amar-te.
Seni sevdiğimi hatırlamayacağım.
Lembras-te quando eu era pequeno e começaste a ter episódios esquizofrénicos?
Ben küçükken ilk şizofreni nöbetlerinin başladığı zamanı hatırlıyor musun? Seni korkutmuştum.
Eu costumava assustar-te. E tu costumavas dizer que as vezes ficavas confusa, mas nunca... Nunca deixaste de me amar.
Bana bazen aklının karıştığını söylemiştin, ama asla beni sevmekten vazgeçmemiştin.
Eras tão pequeno, não pensei que te lembrasses.
Öyle küçüktün ki hatırlayabileceğini sanmıyordum.
A JJ vai continuar a visitar-te, está bem?
J.J. seni ziyarete gelecek tamam mı? Biliyorum.
Eu sei. E eu vou escrever-te.
Ben de sana mektup yazacağım.
O teu cérebro está a pregar-te partidas.
Kadın olduğunu söylüyorsun.
Puseram-te a fazer isso lá?
Orada sana yaptırdıkları şey bu mu?
Não sei, talvez ela te tenha visto ontem a tentar atirar aquela pena no terraço.
Bilemiyorum, belki de dün seni bahçede tüy aldırmaya çalışırken görmüştür.