Translate.vc / Portugais → Turc / Têmo
Têmo traduction Turc
29 traduction parallèle
E têmo-lo por trás.
Ve bize arkası dönük.
Uma hora e têmo-los vencidos!
Bir saat sonra onları yenmiş olacağız!
Têmo-la aqui.
Lanet içimizde.
Os Palestinianos, não têmo direito de fazer o que estão a fazer... no território do seu país.
Filistinlilerin sizin ülkeniz sınırları içinde yaptıkları şeyleri yapmaya hakları yok.
Então... têmo-lo tratado bem?
Peki sizi iyi ağırlayabildik mi?
Têmo-lo gravado a fazer o negócio.
Tüm konuşmalarını banda aldık.
Têmo-lo a gabar-se da qualidade, do negócio.
Malın kalitesinden bahsettik, ve diger işlerden.
Têmo-lo sob vigilância há algum tempo, esperando que ela apareça de novo, mas... agora que te tenho a ti, por quê esperar?
Bir süredir tekrar ortaya çıkar diye doktoru takip ediyoruz, ama... şimdi sana sahibim, niçin bekleyeyim?
Está em coma. - Têmo-lo permanentemente vigiado.
- Onu 24 saat korumada tutuyoruz.
Têmo-lo à mão, podemos tocar-lhe!
Tanrım, elimi uzatsam tutabilecekmişim gibi.
Nós têmo-lo.
Tutturduk.
Têmo-lo!
Durun.
Certo. Têmo-los.
bu doğru. aldık.
Não, está seguro e nós têmo-lo.
Hayır, güvende ve elimizde.
Nós têmo-lo no sistema por agressão.
- Saldırıdan sabıkan var.
Assim têmo-lo no local do crime.
Olay yerinde olduğun anlaşıldı, değil mi?
Nós têmo-la.
Elimizde.
E aqui têmo-lo e se não conseguirmos entrar lá, entrar mesmo lá e levar este material em conta dentro do enquadramento neurocientífico, deixamos uma lacuna enorme.
Oraya gerçekten girip, kendi nörobilimsel çerçevenizdeki bu maddeye açıklık getiremezseniz, kocaman bir boşluk bırakıyorsunuz demektir.
Têmo-los nos nossos monitores.
Onları ekranda görüyoruz.
Têmo-lo nas cordas, mas não podemos dar-nos ao luxo de errar. Tudo bem.
Şu anda onu elimize geçirdik, ama hata yapma lüksümüz yok.
Têmo-la encurralada.
Onu kıstırdık.
Localizámos o Príncipe e têmo-lo em custódia.
Prensin yerini belirledik ve onu göz altına aldık.
Têmo-los encurralados numa ilha, 37 quilómetros quadrados, Sem piedade desta vez.
Onları bu 35 km ² ada da yakalamak zorundayız. Bu defa acımak yok.
Têmo-los isolados num raio de 40 quarteirões.
40 blokluk alanı abluka aldık.
Têmo-lo filmado.
Filmde var.
Têmo-lo sob custódia, mas ele não está a falar.
Gözaltında ama şu anda konuşmuyor.
Disparate, foste brilhante querida, têmo-lo.
Saçma, biz got it, parlak sevgilim vardı.
E agora têmo-lo.
Artık var.
Têmo-la?
- Elimizde mi?