Translate.vc / Portugais → Turc / Winston
Winston traduction Turc
1,929 traduction parallèle
Pensando melhor, Sr. Winston não será necessário.
Bir daha düşündüm de Bay Winston buna gerek kalmayacak.
A seguir, vai dizer-me que o Sr. Winston está lá fora, a vigiar da carrinha e que a Ames está a trabalhar no bar da concessão.
Şimdi de bana, Bay Winston'un dışarıdaki takip minibüsünde olduğunu Ames'in de garson olduğunu mu?
Senhoras e senhores, lamento informar-vos que houve uma alteração no programa da noite.
Beyler ve bayanlar bu akşamki programınızda değişiklik olacağını söylemekten büyük bir üzüntü duyuyorum. Winston, duyuyor musun?
Winston, estás aí?
Winston, orada mısın?
Winston, fui detectado.
Winston, beni gördüler.
Winston temos um problema.
Winston... Bir sorunumuz var.
Winston, há alguma forma de me ganhares algum tempo?
Winston, bana zaman kazandırma imkânın var mı?
"Cuv Pol Roger Sir Winston Churchill", aparentemente este era o seu champanhe preferido, então deram-lhe... o nome dele.
Cuvà © e Pol Roger, Sör Winston Churcill. Görünen o ki, en sevdiği şampanya buymuş. Onlar da onun adını vermişler şaraba.
Winston Churchill, Russia, 1939.
- Winston Churchill, Russia, 1939.
Quero que cancele o acordo com Winstone.
Winston ile olan anlaşmayı iptal etmeni istiyorum.
Winston Churchill, Santo Agostinho, Floyd Mayweather, 50 Cent, Jack Nicholson, Barak Obama e o meu primo Taylor são filhos ilegítimos e deram-se bem.
Winston Churchill, St. Augustine, Floyd Mayweather, 50 Cent Jack Nicholson, Barack Obama ve kuzenim Taylor hepsi birer piç kurusu.
- Chefe Winston.
Şef Winston.
- Winston, tens a imagem de satélite?
Winston, uydu yayını hazır mı?
- Winston, consegues captar o sinal?
Winston, bir iz bulabilir misin?
Winston, estás a ouvir-me?
Winston, beni duyabiliyor musun?
Winston, já o tenho.
Winston, fotoğrafları aldım.
Quando entrarem por aquela porta, sais por uma janela. Não pares de correr até chegares ao Winston e estares a milhas daqui.
Dinle, bu kapıdan girdiklerinde, sen pencereden çık ve Winston'a gelinceye kadar sakın durma, gelince de buradan defolup gidin!
Agradeço-lhe, Sr. Winston.
Teşekkür ederim, Bay Winston.
- Venha cá, Sr. Winston.
- Gel buraya, Winston.
Ouça, não sei se a Ames e o Winston vão passar bem sem si.
Dinle, Ames ve Winston'un sensiz bu işi idare edebileceklerini pek sanmıyorum.
Meu Deus, Rosa, conheci um homem super sensual no Winston esta semana.
Geçen hafta Winston'da şu inanılmaz ateşli çocukla tanıştım.
- Muito bem. Prazer. Esta é a Sra. Winston a vice-presidente da Sociedade de História de Salem.
Memnun oldum bu bayan Winston Salem in vali yardımcısı
Olá? Sou Mary Winston, da Sociedade Histórica.
Ben Mary Winston merhaba?
Vamos, Winston.
- Hadi Winston.
Quando o Winston veio.
Winston geldiği zaman.
Sempre pensei que estava sózinha... mas... mas Deus trouxe-me o...
Hep yalnız olduğumu düşünmüştüm ama... Ama Tanrı, seni ve Winston'u karşıma çıkardı.
Mas se não acreditas em mim, liga à Harry Winston.
Ama bana inanmıyorsan Harry Winston'ı ara.
Winston Suarez, o pai da Talia.
Winston Suarez. Talia'nın babası.
O Fish era um louco que esfaqueou o Winston por 18 vezes quando tentou impedir o Fish de roubar a construtora.
Fish, Winston Suarez'i şirkette Fish'in hırsızlık yapmasını engellemeye çalışırken 18 yerinden bıçaklayan bir kokainman.
Está preso pelo assassínio do Winston e da Talia Suarez.
- Eddy Fish Winston Suarez ve Talia Suarez'i öldürmekten tutuklusunuz.
O vilarejo Winston Wild West.
Winston'ın Vahşi Batı Kasabası.
O Winston viveu aqui antes do Mister.
- Winston koç gelmeden önce burada yaşardı.
O Mister disse que jogavam basquetebol juntos, na universidade, mas o Winston virou profissional? Na Letónia.
- Yani koç üniversitede birlikte basketbol oynadıklarını ama sonra,... Winston'ın profesyonel olduğunu mu söyledi?
Do Winston?
Bu çok tatlı.
Não, não estou com inveja do Winston.
Winston'ı mı? Hayır, hayır, kıskanmıyorum. Winston'ı kıskanmıyorum.
Olá, Winston.
Selam, Winston.
O Winston parece simpático.
Winston hoş birine benziyor.
Winston, todos os líderes precisam do quarto maior ou, não sei, é um bocado de mau gosto, tipo um excesso?
Winston söylesene, tüm patronlar büyük odaya mı ihtiyaç duyar, yani bilmiyorum, bu berbat bir şey, sanki biraz gösteriş meraklısı olmak gibi değil mi?
Onde está o Winston, meu?
Winston nerede, dostum?
O que está o Winston a fazer lá dentro?
Winston içeride ne yapıyor?
Vou ficar com o quarto pequeno, Winston.
Küçük odayı alıyorum, Winston.
Por que é que tu e o Winston não ajudam?
Neden senle Winston yardımcı olamıyorsunuz ki?
Winston, é só um rapazote.
Winston, sadece küçük bir çocuk.
Winston, graças a Deus!
Winston, Tanrı'ya şükür!
Winston, estás a ouvir isto? Meu, odeio quanto tens razão.
Haklı olduğun zamanlardan nefret ediyorum.
Winston, estás bem?
Winston, sen iyi misin?
Winston, acho que encontrei alguma coisa.
Winston, sanırım bir şeyler buldum gibi.
- Winston?
Winston?
Winston?
Winston?
Winston.
- Winston.
- Winston!
Hey! Winston!