Translate.vc / Portugais → Turc / Yam
Yam traduction Turc
667 traduction parallèle
É só barrar uma tosta com o queijo Crown, dar uma mordida, dizer "Yum Yum" e os 10.000 $ são seus.
Sadece Crown Peynirini tosta süreceksiniz. Bir parça ısırıp, yam yam diyeceksiniz, 10.000 dolar sizin.
Nem precisa memorizá-las, estarão escritas num quadro!
Ezberlemenize bile gerek yok. Tabloda yazılı olacak, yam yam.
"Yum Yum"... Vale 10.000 $.
Yam yam kelimesinin değeri 10.000 dolar.
Quase não te reconheço.
Seni neredeyse tanıyamıyorum.
Não consigo mexer-me.
Kımıldıyamıyorum.
Ou um homem cai doente e morre sem um médico... mas se o médico o cura volta a roubar e a mentir.
Diğeri ise, doktorun yardımı olmadan yaşıyamıyacak olan bir hasta... O da soyuyor ve yalan söylüyor.
Já näo te conheco täo bem Ç como quando eras criança.
Çocukluğundaki kadar tanıyamıyorum artık seni.
Nem estou te conhecendo.
Seni tanıyamıyorum.
O pior é que tenho comichão na cabeça e não me posso coçar.
En kötüsü de kafam kaşınıyor ve ben kaşıyamıyorum.
Ninguém o faz.
Kimse tanıyamıyor zaten.
Não te reconheço.
Seni artık tanıyamıyor gibiyim.
Não sei, Melba...
Seni tanıyamıyorum Melba.
- Não aguento esses sentimentos.
Bu duyguları taşıyamıyorum.
Mal me conheço.
Kendimi tanıyamıyorum.
Continuo sem perceber como caí.
Halen o merdivenlerden nasıl düştüm anlıyamıyorum.
Não entendo como é que um golpe se tornou tão grave.
Bir kesiğin çok ciddi hale gelmesini anlıyamıyorum.
É como se fosse a primeira vez que te vejo.
Seni tanıyamıyorum.
Quase que já não te reconheço.
Seni artık tanıyamıyorum.
Não dá pra carregar, mas dá pra ter uma ideia.
Yanımızda taşıyamıyoruz ancak bu size bir fikir verecektir.
Encontra-se na letra C, mas, como já disse, não dá pra carregar.
Ancak, dediğim gibi, tüm seti yanımızda taşıyamıyoruz.
- Sim! Dizem que o seu irmão é louco mas não o podem provar.
Deli olduğunu söylüyorlar ama kanıtlıyamıyorlar.
Mas, por algum motivo, general, algo me dizia que o senhor nunca conseguiria desfazer-se da arma.
Ama içimdeki bir ses, General bu tabancaya hiç kıyamıyacağınızı söyledi.
Vão cruzar Mesa ou irão pelo vale?
Mesa yamı yoksa vadiye doğru mu gittiler?
Espantais-me, mesmo no estado em que me encontro.
Sana baktığımda kendimi artık tanıyamıyorum.
Não o reconheço.
Seni tanıyamıyorum.
E não consegue dizer onde estava à hora da morte.
Ölüm saatinde nerede olduğunuzu açıklıyamıyrsunuz.
Para onde quer que olhe, não reconheço nada.
Nereye baksam, hiçbirşeyi tanıyamıyorum.
O pessoal da mudança está à espera.
Ev taşıyıcıları bekliyor. Mobilyaları yukarı taşıyamıyorlar.
Já não o conheço.
Onu tanıyamıyorum artık.
Não conheço o homem.
Adamı tanıyamıyorum.
Quando eu acabar, nem o vais reconhecer.
İşimi bitirdiğimde tanıyamıyacaksın bile.
O nariz dele ficou tão torto que nem mesmo pai o reconheceu.
Burnu büküldü babası bile onu tanıyamıyor artık
Vou fazer com que a mãe deseje que ele nunca tivesse nascido.
Anası bile tanıyamıyacak. Köpek yemi olacak.
Se agora eu não te conheço, então quem te conhecerá?
Bugünlerde ben seni tanıyamıyorsam kim tanıyabilir?
Já nem sei mais quem sou.
Artık kendimi bile tanıyamıyorum.
Já nem a reconheço.
Onu tanıyamıyorum bile.
Mas se não conheço minha própria alma, como poderei ver a dele?
Kendi ruhumu bile tanıyamıyorken, onunkini nasıl göreceğim?
Eles partem-me o coração, e eu fico mauzinho.
Kalbimi kırıyorlar ve kendimi tanıyamıyorum.
Não te reconheço.
- Ben seni tanıyamıyorum artık.
Devo ter escrito uma dúzia.
Mektup almamış. Ama düzinelerce yamıştım.
Deus, eu nem conheço qualquer um de vós, gente.
Tanrım, sizi tanıyamıyorum bile millet.
Que difícilmente reconheço como meus. Que são estas novas sensações? Que segredo me revelam?
* Tüm bu yeni duygularımı * neredeyse tanıyamıyorum... * onları açığa çıkaran sır ne?
Nem parece teu, Sagessa.
Seni tanıyamıyorum, Sagessa.
Não consigo segurá-lo.
Taşıyamıyorum.
Ela acertou na mosca.
Seni tanıyamıyorum.
Não a estou reconhecendo.
Edith, seni tanıyamıyorum.
Sinto que já não te conheço.
Sanırım, seni tanıyamıyorum artık.
Já não te conheço.
Artık- - Artık seni tanıyamıyorum.
- Assim não os reconhecemos.
Onları tanıyamıyoruz bile.
Claro que você está!
Seni tanıyamıyorum, meslektaşım..
Fui vê-lo logo que pude.
Müsait olduğum her an onu görmeye gittim. İlk zamanlar, beni tanıyamıyordu.