Translate.vc / Portugais → Turc / Yasar
Yasar traduction Turc
2,845 traduction parallèle
Estou a morar aqui, meu.
Ben burada yaşarım, dostum.
É doida por armas, vive escondida do mundo.
Tam bir silah manyağıdır. Tamamen dışa bağımsız yaşar.
Todos nós tivemos os nossos esgotamentos, certo?
Hepimiz psikolojik kırılmalar yaşarız.
- Sim. O peru-ocelado. Vive apenas na península do Iucatão.
Meleagris ocellata sadece Yucatán Yarımadası'nda yaşar.
Qual é! As pessoas casadas também são românticas.
Evli insanlar da romantizm yaşar.
Será que vamos morar em Londres? "
- "Sence Londra'da yaşar mıyız?".
Elas vivem em buracos e são pequenas, mas têm as pernas bem grandes.
Onlar oyuklarda yaşar...,... küçükler ama, gerçekten uzun bacakları vardır.
Vivemos por um código de lealdade.
Bağlılık yeminiyle yaşarız.
Esperemos que seja uma grande noite.
Umarım ikimiz de güzel bir gece yaşarız.
Senão, como haveria uns com 1 milhão de anos, se a maioria vive 1 dia de cada vez?
Yoksa nasıl birilerinin milyonlarca yılı olurken, diğerleri günü gününe yaşar?
Como é que se vive assim?
İnsan nasıl böyle yaşar?
Eles vivem em um círculo mágico.
Bir mucize döngüsünde yaşar.
Esta não era a imagem da polícia que o teu pai tinha, sabes? Eu sei...
LAPD kesinlikle sorun yaşar
Sabes que tipo de pessoas moram em ilhas?
Karayipler'de ne çeşit insanlar yaşar biliyor musun?
Pensava que os hackers viviam em cavernas.
Ben de korsanlar mağarada yaşar sanırdım.
É bem bom, viver à custa da coroa e tal.
Burada krallığa bağlı yaşarım daha iyi.
" Vivemos sozinhos. Morremos sozinhos.
" Yalnız yaşarız, yalnız ölürüz.
Os polícias normalmente sentem-se frustrados pelas limitações do sistema legal.
Polis memurları çoğu zaman adli sistemin sınırları yüzünden hayalkırıklığı yaşar.
As nossas vidas tornaram-se digitais.
Hayatlarımızı dijital yaşar olduk.
Nos rios sujos há muitos camarões e peixes.
Kirli sularda bol miktarda kerevit ve vatoz balığı yaşar.
As pessoas vivem as suas vidas.
İnsanlar hayatını yaşar.
Há gerações de cônjuges, a maioria mulheres, que sabem o que é ser casado com um polícia.
Yani, bir Chicago polisiyle evli olmanın ne demek olduğunu bilen eşler çoğunlukla da kadınlar yaşar burada.
Se ninguém aqui está vivo, Eu estou.
Buradaki herkes yaşarsa,... ben de yaşarım.
Toda a gente ganha e fica viva.
Herkes kazanır, herkes de yaşar.
Como é que é suposto viver com uma coisa dessas?
Bununla nasıl yaşarım?
Até isto do Eric, achei que as bruxas eram uma fábula.
Eric'le olanlardan önce cadılar masallarda yaşar sanırdım.
Como poderia viver aqui sem ti? Não seria capaz.
Burada sensiz nasıl yaşarım ki?
Quem vive aqui?
Kim yaşar burada?
Esta ilha vive e respira por um conjunto de regras diferente do resto da África.
Bu ada, Afrika'nın diğer bölgelerinden daha farklı kurallarla nefes alır ve yaşar.
Só um cego teria dificuldade em vos encontrar.
... sadece kör bir adam seni bulmakta sorun yaşar.
Se me atraso, terei problemas com a Sra. Ling.
Geç kalırsam bayan Ling'le sorun yaşarım.
Compomo-nos e vamos numa maratona de compras... Ou reacendemos um caso de amor... Ou voltamos ao trabalho.
Kendimizi toplar, alışveriş çılgınlığı yaşarız ya da bir ilişkiyi yeniden ateşlendiririz ya da işe geri döneriz.
Mas também vamos sobreviver, por isso vamos continuar a viver.
Ama yaşıyorsak da yaşarız.
Humanos e Visitantes, a viver lado a lado... Em paz.
İnsanlar ve Ziyaretçiler barış içinde yan yana yaşar.
- Os ricos vivem assim não é?
- Zenginler böyle yaşar, değil mi?
Também me vai suspender?
Yoksa sorun yaşarız
Sobrevive uma meia hora, no máximo.
Belki de yaşar. En fazla yarım saat.
Tem problemas em casa.
Evde bir sürü sorun yaşar.
É isso que um casal faz, não é?
Çiftler genelde birlikte yaşar, değil mi?
Achas que consegues viver se caíres de cabeça?
- Seni kafa üstü bıraksam yaşar mısın sence? - Yaşamam.
Eu vivo!
Yaşarım!
Mas não podemos perder a esperança, não é verdade, cardeal?
Ama biz, umut içinde yaşarız değil mi, Kardinal?
Faça exactamente o que disser e ficará vivo.
Söylediklerimi aynen yaparsanız herkes yaşar.
- Traga-me os papéis e ela vive.
Evet? Dosyaları getirirsen, kız yaşar.
Kabir Malhotra, o bilionário, vive nesta ilha?
Kabir Malhotra gibi bir Milyarder nasıl burda yaşar
Este colapso irá ocorrer inevitavelmente com uma pessoa, uma empresa ou um país, e ocorre tipicamente quando o pagamento de juros já não pode ser efectuado.
Bu çöküşleri ya bir birey ya bir işyeri ya da bir ülke yaşar ve bu durum genellikle faiz ödemeleri artık yapılamaz hale gelince olur..
Por mais duro que possa parecer, a Natureza é uma ditadura, e nós podemos ouvi-la e estar em harmonia com ela ou sofrer as inevitáveis consequências adversas.
Kulağa ne kadar sevimsiz gelse de, doğa bir diktatörlüktür ve ya onu dinler ve onunla uyum içinde yaşarız, ya da kaçınılmaz kötü sonuçlarına katlanmak zorunda kalırız.
Por sermos impulsivos.
- Çünkü biz spontane yaşarız.
Se acreditas em teu coração que tens que lutar... eu irei viver ou morrer a teu lado.
Savaşman gerektiğine kalpten inanıyorsan yanında ölür ya da seninle yaşarım.
Peter, isso é muito querido, mas... Como devo viver nesta cidade se sou uma pária social?
Peter, bu çok hoş ancak bir parya olarak bu kasabada artık nasıl yaşarım?
É uma vida bastante melancólica.
Ben, sen beni düşünürsen yaşarım.