Yousaf traduction Turc

- Yousaf Rana, o número dois das Ações Secretas.

- Aklınızda kim var? Yusuf Rana, gizli operasyon bölümünün iki numaralı adamı.

- Como correu com o Yousaf?

- Yusuf'la işin nasıl gitti?

Conta-me. O Yousaf olhava para mim durante o brinde belicista do Bill Clark.

- Bill Clark, kadehini kaldırıp savaş konuşması yaparken Yusuf bana bakıp durdu.

O Yousaf não sabe nada.

Yusuf'un bir halt bildiği yok yani.

Como ficaram as coisas com o Yousaf?

Yanından ayrıldığında Yusuf'la aranızdaki durum neydi?

Sim, o chefe do Yousaf mantém-no às escuras, não o informa de nada.

Evet, Yusuf'un patronu ona bir şey söylemiyor, onu olaya dahil etmiyormuş.

Querem que matemos o chefe do Yousaf, o Javid Pervez.

Yusuf'un patronu, Cavit Pervez'i öldürmemizi istiyorlar.

Se ele desaparecer, o Yousaf fica com o cargo.

O ölürse, Yusuf yerine geçer.

O Yousaf tem de falar contigo.

Yusuf'un seninle konuşması gerek.

Foste informado sobre o Yousaf Rana?

- Yousaf Rana'yla ilgili bilgi verdiler mi?

Isso é o que diz o Yousaf, em todo o caso.

Yousaf böyle diyor yani.

Tem tipos religiosos e manos não-religiosos como o Yousaf, mas os seus guarda-costas rezam 10 vezes por dia.

Bir tarafta dindar herifler var bir tarafta da Yousaf gibi dindar olmayanlar var ama adamın korumaları günde on kez falan ibadet ediyor.

Yousaf, amas-me?

Yousaf, beni seviyor musun?

Yousaf, eu amo-te, mas precisas saber.

Yousaf, seni seviyorum ama bunu öğrenmen gerek.

Yousaf, desde que me deixes fazer o que sei, vai correr tudo bem.

Yousaf, işimi yapmama engel olmadığın müddetçe her şey yoluna girecek.

Não estávamos nesta situação se eu lidasse com o Yousaf desde o princípio.

Yousaf işini başından ben yönetseydim bu durumda olmazdık.

Yousaf vai estar à espera.

Yousaf da şurada bekleyecek.

Se calhar são só os outros homens com quem o Yousaf vai encontrar-se.

Muhtemelen Yousaf'ın buluştuğu diğer adamlardır bunlar.

Nem o Yousaf sabia para onde eles iam.

Yousaf bile nereye gittiklerini bilmiyordu.

Yousaf, não tem a ver comigo, tem a ver com guerra e com paz para todos nós.

Yousaf, konu sadece ben değilim. Hepimiz için savaş ve barış meselesi bu.

Para a próxima, diga dez, Yousaf.

Bir dahaki sefere sen de on de Yousaf.

E tenho de lhes dizer como contactar o Yousaf.

Yusuf'a nasıl sinyal göndereceklerini söylemem gerek.

Islamabad contactou o Yousaf a noite passada.

Islamabad geçen gece Yusuf'a sinyal gönderdi.

A Rezidentura em Islamabad foi contactada pelo Yousaf.

Islamabad'taki gizli ev, Yusuf'tan bir mesaj almış.

- O Yousaf está a chegar.

Yusuf buraya geliyor.

Yousaf, eu sinto-me um merda o tempo todo.

Yousaf, ben her günün her anı kendimi bok gibi hissediyorum.

Yousaf?

- Yousaf?

Yousaf, eu faço isso há muito tempo.

Yousaf, bu işi uzun zamandır yapıyorum.

Yousaf.

Yousaf.