Translate.vc / Portugais → Turc / À
À traduction Turc
439,080 traduction parallèle
Há a possibilidade de conversações, mas temos de pôr todos os interessados novamente à volta da mesa.
- Müzakereler olabilir ama tüm ilgili tarafları yeniden masaya oturtmalıyız.
Também não contei à Sra. Underwood.
Bayan Underwood'a söylemedim.
Como reagiu à vigilância ao Yates?
Yates'in gözetlenmesine ne tepki verdi?
Está preocupado em relação à Sra. Underwood?
Bayan Underwood'la ilgili endişeleriniz var mı?
Nunca falas de trabalho à mesa, é só quando vais receber.
Masada değil, sadece paranı alırken iş konuşuyorsun.
Com o adiamento devido à inesperada ausência da secretária Durant, a emissão será substituída pela reunião do Comité das Forças Armadas...
Ancak Bakan Durant'in beklenmedik yokluğu nedeniyle duruşma ertelendiği için onun yerine Silahlı Kuvvetler Komitesi toplantısını yayınlayacağız.
Visto que a secretária Durant está temporariamente ausente, venho tratar eu disto, pois o governo americano apoia todos os passos concretos em direção à estabilidade.
Bakan Durant geçici olarak aramızda olmadığı için bugün yerine ben bakıyorum çünkü Amerikan hükûmeti istikrara yönelik her somut adımı desteklemektedir.
Talvez esteja a ser literal de mais, mas isto é o mar à noite.
Belki fazla yüzeysel bakıyorum ama bu, geceleyin denizin resmi.
Está à espera da minha chamada no Four Seasons.
Four Seasons'da benden telefon bekliyor.
Referes-te à LeAnn?
LeAnn mi?
A menina Davis vai falar com ela hoje à tarde.
Bay Davis onunla sonra konuşacak.
O Sr. Hammerschmidt tem um telemóvel dado à menina Barnes.
Bayan Barnes'a verilen bir telefonu ele geçirmiş.
- Eu e o Francis estávamos a pensar se poderias vir à residência amanhã à noite. Para jantar.
Yarın akşam konuta yemeğe gelir misin?
Ou é um louco, à procura de uma manchete, ou é alguém lá de dentro, a dizer a verdade.
Ya manşetlere geçmek isteyen bir deli konuşuyor ya da içeriden biri gerçeği söylüyor.
É normal uma rapariga de 27 anos cair à frente de um comboio?
Trenin önüne atlayan 27 yaşında bir kızı ne sıklıkta görüyoruz?
Seja lá o que foi que o teu namorado leu no teu telemóvel hoje, parece que chegou à pessoa certa.
Erkek arkadaşının bu sabah telefonunda okuduğu her neyse doğru kişiye ulaşmış.
À imprensa?
- Yayınevlerine, basına?
Eis o que vais dizer à comissão acerca do Doug Stamper.
Komiteye Doug Stamper'la ilgili şunu söyleyeceksin.
Fique à vontade.
Keyfine bak.
No voo à vinda de Moscovo, pouco depois de nos termos conhecido tu e o Francis tiveram uma discussão.
Biz tanıştıktan kısa süre sonra Moskova'dan uçakla dönerken... Francis'le kavga etmiştiniz.
Quero mesmo ir à Gronelândia um dia.
Bir gün Grönland'a gitmeyi çok istiyorum.
Acabei de chegar à Casa Branca e quero ficar.
Beyaz Saray'a yeni girdim.
Vejo um parceiro no que toca à Síria ou o que resta do país.
Sen de farkındasın, biliyorum. Suriye'ye ya da ondan geri kalana bakınca bir ortak görüyorum.
Vá, esteja à vontade.
Kusura bakma. - Tabii, git.
Os danos que o seu depoimento podem causar à sua esposa não valem a pena.
İfadenizin karınıza verebileceği zararı göze almaya değmez.
Também os acuso de jogarem à política só quando vos convém.
Ayrıca sadece işinize geldiğinde politikayı kullanmakla suçluyorum.
Bem-vindos à morte da Idade da Razão.
Mantık Çağı'nın ölümüne hoş geldiniz.
É por isso que anuncio a este comité e à nação que, às 18h de amanhã, me demitirei do cargo de Presidente dos Estados Unidos.
Bu yüzden bu komiteye ve bütün ülkeye yarın 18.00 itibarıyla Birleşik Devletler başkanlığı görevinden istifa edeceğimi duyuruyorum.
Mas voltando à minha pergunta...
- Soruma geri dönersek...
Quando pedi esta reunião, não fazia ideia que o Presidente assinaria a sua demissão hoje à noite e eu a minha esta manhã.
Buluşmayı talep ettiğimde Başkan'ın bu akşam istifasını vereceğini bilmiyordum. Bu sabah da benim vereceğimi.
Para perguntas relativas à Zoe Barnes, terá de falar com os meus advogados.
Zoe Barnes'la ilgili soruların için avukatlarımla görüşebilirsin.
Trazemo-lo de volta à equipa mais tarde.
Seni sonradan yine ekibe katacağız.
Não demorará muito tempo até que novos laços se formem à sua volta, laços que a unirão ainda com mais força e amor ao lar que tanto adorna.
Seni güzelleştirdiğin yuvana daha da sevecen ve güçlü bir şekilde kenetleyecek bağlar.
Alguém sabe o que o Seth Grayson disse à procuradora-geral?
- Gerek yok. Seth Grayson'ın Başsavcı'ya ne dediğini bilen var mı?
Se ela não agir agora no que toca à Síria, a presidência dela pode estar em perigo.
Çünkü Suriye konusunda şimdi harekete geçmezse başkanlığı tehlikeye girebilir.
Trata-se de ti e de lançares uma mensagem forte no teu primeiro discurso à nação.
Önemli olan, ulusa ilk seslenişinde güçlü bir mesaj vermen.
Só acho que, se não fizermos isto direito, aos olhos do público, o meu mandato vai resumir-se à sobrevivência para ambos.
Ama bence bu durumu doğru ele almazsak halkın gözünde benim dönemim ikimizin ayakta kalma mücadelesi olmanın önüne geçemez.
Consegui finalmente ver o que o MacAllan entregou à menina Harvey.
Macallan'ın Bayan Harvey'ye verdiği şeye nihayet bakabildim.
Um chefe de gabinete mais experiente daria melhor imagem perante o Congresso e à nação, por enquanto.
- Sanmıştım ki... - Daha tecrübeli bir özel kalem müdürü Kongre'ye etkili bir mesaj gönderir.
Estarei no Dubai amanhã à tarde.
Yarın öğleden sonra Dubai'de olurum.
Todas as provas que o ligam à eleição estão nas mãos dela.
Sizi seçimle ilişkilendiren somut kanıtların hepsi onun elinde.
Farei o anúncio amanhã à noite.
Yarın duyuracağım.
Estas forças usam armas químicas contra o seu próprio povo, torturam a oposição e matam grandes partes da população à fome.
Bu güçler, kendi halklarına karşı kimyasal silahlar kullanmakta, muhaliflere işkence etmekte ve nüfusun büyük bir kısmını aç bırakmaktadır.
Fim à guerra no Médio Oriente!
Orta Doğu'da savaşa hayır!
Não vou à igreja desde os 12 anos.
12 yaşından beri kiliseye gitmedim.
Leva-me à igreja no domingo!
Beni bu pazar kiliseye götür!
Mas por falar nela, ela tem joias à farta.
Ama Jacqueline demişken, sıska boynuna kadar mücevhere batmış hâlde.
Andam à caça de mexericos tal como o Titus de refeições expiradas e o resultado é igualmente tóxico!
Titus'ın tarihi geçmiş salam toplaması gibi dedikodu toplarlar, sonuçları da öbürü kadar toksik olabilir.
Tenho o marido à espera.
- Eşim bekliyor.
- A Zoe Barnes caiu à frente do comboio.
Zoe trenin önüne düştü.
À vontade.
- Evet.