Translate.vc / Portugais → Turc / Áté
Áté traduction Turc
227,468 traduction parallèle
Mas tens de te entregar até à meia-noite.
- Ona tuzak kuruyorsun.
Só fala com a segurança dela, patrocinada pelo Estado, e os jogadores que se sentam ao lado dela, até ao fim do jogo.
Turnuva bitene dek onunla iletişime geçebilecek yegâne kişiler devlet destekli güvenlik güçleri ve karşısına oturan oyuncular.
Espera até veres a dança de vitória dele.
-... ağızlık takmak zorunda kalıyor. - Sen bir de zafer dansını gör.
Vão conseguir concentrar-se no jogo até lá?
O zamana kadar işe odaklanabilecek misiniz?
O Markman é o único que sabia do plano por segurança, e, até onde a CIA sabe, vocês não existem.
Markman, güvenlik gerekçesiyle planı bilen tek kişiydi ve CIA'e göre siz yoksunuz.
Não. Eu vou dizer-lhe, porque vou até à final.
Ben söyleyeceğim çünkü birinci ben olacağım.
Porque dou bicadas nos meus oponentes até lhes sobrar apenas a carcaça.
- Susie mi? - Satranç Akbabası. Çünkü geriye çürümekte olan bir iskelet kalıncaya dek etlerini kemiklerinden ayırırdım.
O Ralph veio até nós porque pensamos como ele. Sim, sobre ciência.
Ralph bize geldi çünkü onun gibi düşünüyoruz.
Toby podes apanhar o cabo do camião de lixo, puxá-lo até ao contentor
Siz zaten çöp konteynerinde olacaksınız, orada kalın yeter.
Era um bom lugar para esconder-me. Até que se aprende, quando se trata de pessoas que amas, que às vezes não há refúgio.
Saklanmak için güzel bir yerdi ta ki mesele sevdiğin insanlar olduğunda bazen sığınak olmadığı öğrenene kadar.
- Adeus, pessoal, até amanhã. - Adeus.
- Güle güle çocuklar, yarın görüşürüz.
Não vim até aqui mostrar compaixão.
Buraya merhamet göstermeye gelmedim.
E isso não irá acontecer. Até eu atrair a Regina e a destruir.
Ve ben Regina'yı buraya çekip... yok edene kadar böyle bir şey olmayacak.
Por muito que goste dos nossos passeios, pai, podes só dar-me o mapa do livro de feitiços e posso levar-nos com magia até lá.
Birlikte yürümekten hoşlansam da baba... bana haritayı ve büyü kitabını verirsen... bizi oraya sihirle götürebilirim.
Trouxeste-me até cá para um feitiço de amor?
Beni buraya aşk büyüsü için mi getirdin?
Até estares pronto para isso...
Sen buna hazır olana kadar...
Esta noite lembrou-me de algo de que espero nunca mais me esquecer. O amor consegue salvar até as almas mais negras.
Bu gece bana bir daha hiç unutmamayı... umduğum bir şeyi hatırlattı... sevgi en karanlık ruhları bile kurtarabilir.
Até os vilões têm segundas oportunidades.
Kötüler bile ikinci bir şansı elde ediyor.
E espero que até terceiras.
Umarım üçüncüsünü bile.
Quanto tempo vai ser preciso até ela dormir, Philip?
Ağzından kaçırması ne kadar sürer Philip?
Até à vista.
Görüşürüz.
Até agora esta semana, foi Terça e Quarta... então nenhum turno regular que tenha visto.
Bu hafta şimdiye kadar Salı ve Çarşamba gördüm yani düzenli bir vardiya değişimi yok gibi.
O nosso entomologista disse-nos que o insecto que lhes enviámos era uma espécie enigmática, até agora não identificada, relacionada com um tipo de mosquito que nunca tinha sido visto fora da Austrália.
Entomologlarımız gönderdiğimiz böceğin önceden tespit edilmemiş şifreli bir türe ait olduğunu Avustralya dışında görülmemiş bir tatarcık türüyle akraba olduğunu söyledi.
Quantas pragas foram entregues até agora?
Şimdiye kadar kaç böcek teslim edildi?
- Até à vista.
- Görüşürüz.
Mas porque não o conseguimos ver, não conseguimos experienciá-lo, ele até parece que deve estar muito distante.
Ama göremediğimiz için, hissedemediğimiz için çok uzaklarda gibi geliyor.
Pode ficar sentado numa cela, até nos dar aquilo que precisamos.
Gerekeni söyleyene dek hücrede bekleyebilirsin.
Não fiques acordada até muito tarde.
- Çok geç saate kalma.
Pessoas eram abatidas, trabalhavam até à morte nos campos.
İnsanlar vurularak öldürülüyordu kamplarda ölesiye çalıştırılıyordu.
Conseguem estar um pouco mais com o Stobert e a Kemp... até a Central ter a certeza que as amostras de trigo que vocês entregaram são aquilo de que eles andam à procura?
Stobert ve Kemp işini biraz daha sürdürebilir misiniz? Merkez, aldığınız buğday örneklerinin aradıkları şey olduğuna emin olana kadar.
Não há lá nada para fazer até termos uma resposta da Central sobre a amostra.
Merkez'den örnekle ilgili haber alana kadar yapacak bir şey yok orada.
Até é, mais ou menos.
Bir bakıma öyle.
Eu imaginava a cara daquele homem todas as vezes que lutava, e quanto mais eu lutava, melhor me sentia, até que um dia eu soube, que ninguém iria voltar a magoar-me daquela maneira.
Her vuruşumda o adamın yüzünü hayal ettim..... ve daha çok vurdukça daha iyi hissettim kendimi ta ki bir gün, başka kimsenin bana öyle zarar veremeyeceğini anlayana kadar.
É uma caminhada de 15 minutos desde o escritório dela até ao Armand's na Wisconsin.
Ofisinden Wisconsin'deki Armand yürüyerek on beş dakika.
Em linha recta são quinze até lá, quinze minutos para o regresso.
Dümdüz gitse on beş dakika, dönmesi de on beş dakika.
Pode ficar sentado numa cela até nos dar aquilo que precisamos.
Gerekeni söyleyene dek hücrede bekleyebilirsin.
Talvez até passar lá a noite.
Belki gece orada bile kalırım.
Esperei até às 3 da manhã.
Gece üçe kadar bekledim.
O Padre Victor esteve fora outra vez nas últimas Terça e Sexta-feira, até muito tarde.
Peder Victor geçen salı ve çarşamba, geç saatlere kadar dışarıdaydı yine.
Até no partido.
Partinin bile.
Não poderão segui-lo até si.
İşin ucu sana dönmeyecek.
Eu só informei o conselho a noite passada. Haverá um comissão de contratação. Ainda faltam dois meses até eu me ir.
Üstlerime daha dün gece söyledim, atama komitesi kurulacak gitmeme daha iki ay kadar var.
Tens que o usar até ele se ter ido.
O gidene kadar bunu takmaya devam etmen gerek.
Leva entre dois a três anos até uma verdadeira adaptação.
Tam anlamıyla alışması iki ila üç yıl sürer.
Eu não sei no que estão a pensar, mas eu não diria nada ao Henry até estarem lá.
Ne düşündüğünüzü bilmiyorum ama yerinizde olsam, Henry'ye oraya varana kadar söylemezdim.
Ao príncipio, até falarem Russo.
Başta, Rusçayı öğrenene kadar.
Até consegui conhecer o chefe do Stan... que é o chefe da contra-informação, e conheci o parceiro dele, o Dennis... eles trabalham juntos nos casos.
- Harikaydı. Stan'in patronuyla tanıştım, Karşıistihbarat'ın başıymış bir de ortağı Dennis'le tanıştım, olaylara birlikte bakıyorlar.
Não sabias disto até ao ano passado.
Geçen seneye kadar haberimiz yoktu.
- Recuar no tempo... na Nave-mãe e atacar momentos cruciais no tempo até conseguirem o que querem :
Ana gemiyle. Geçmişteki önemli anlara saldıracaklar, ta ki istediklerini alana kadar.
Até me deu uma dose extra de vodca...
Bana ekstra küçük votkadan vermiştin.
Eu também. Mas até agora, só vi Columbus, Milwaukee,
Şimdiye kadar bir kaç kere Columbus,