English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Portugais → Turc / Íman

Íman traduction Turc

433 traduction parallèle
- O íman faz isso?
- Bunu mıknatıs mı yapıyor?
A minha filha atraía-me como um íman.
Kızım mıknatıs gibi çekiyordu beni.
É claro. Esta casa é um íman para os ladrões.
Burası hırsızlar için mıknatıs gibidir.
Se gosta de jogar com íman na cigarreira, há um casino muito maior em Redstone.
Eğer sigara tablanda mıknatısla oynamak istersen Redston'da çok daha büyük bir kumarhane var.
Encontrei este íman por baixo da mesa da Roleta.
O mıknatısı sizin rulet masasının altından söktüm.
Informaram-me que está a jogar com um íman.
Üzerinizde mıknatısla oynadığınıza dair bana bilgi geldi.
Não é bem isso, eu queria uma coisa que atraísse as pessoas para mim como um íman.
Pek değil. Aslında halkı bana mıknatıs gibi çekecek bir şey istiyorum.
A superstição é como um íman.
Hurafe mıknatıs gibidir.
Mentor está a usá-la como um íman, a atrai-los para o planeta.
Aynı bir mıknatıs gibi, sizi gezegene çekiyor.
Havia algum íman no...
Bir mıknatıs mı vardı?
ÍMAN
MIKNATIS
O oxigénio de cada compartimento atrai o fogo cada vez mais para dentro da nave, como um íman!
Tüm bölümlerdeki oksijen, yangını geminin içine mıknatıs gibi çekiyor.
Tá bem, não nos estampámos, agora explica-me sobre o íman.
- Pekâlâ, parçalanmadık. Şimdi de helikopterdeki mıknatısı anlat.
Se não der notícias de manhã. Diz ao teu amigo polícia... para dragar o rio com um íman.
Sabaha kadar benden haber alamazsan, polis arkadaşına söyle beni nehirden mıknatısla çeksinler.
Acabei de fazer um íman.
Kendime bir mıknatıs yaptım.
O que é que está a fazer? - A tirar o íman.
Ne yapıyorsun?
Os teus lábios são como um íman.
Dudakların vantuz gibi!
Em termos simples, é um íman.
Basitçe söylersek, bu bir mıknatıs.
Funciona como um íman para o grupo.
Kendisi, grup için bir mıknatıs görevi görüyor.
Com aquela voz, tem de ser um íman de pitos.
O sesle, yavru mıknatısı olmalı.
Precisamos de um íman.
İhtiyacımız olan şey bir mıknatıs!
Um íman? Para se encontrar metal, usa-se um íman.
Bir parça metal bulmak için, mıknatıs kullanırsın.
És um íman para tiroteios.
Mıknatıs gibi kurşunları çekiyorsun.
Pareço mais um íman.
Duruma bakılırsa mıknatıs gibiyim.
Meu, és um íman de miúdas doidas!
Baba, kızları mıknatıs gibi çekiyorsun!
Aquele macaco é um íman de miúdas.
Şu maymun kız mıknatısı gibi.
É um íman de cozinha. "
Mutfak mıknatısı. " dedim.
Está a dizer que pode estar a puxar o corpo do O'Brien como se fosse um íman?
Yani, O'Brien'ın vücudunu bir mıknatıs gibi çekiyor olabilir mi diyorsun.
A ilha era controlada por um íman gigante. Através de movimentos engenhosos, podiam subi-la ou descê-la.
Dev mıknatısın kaba hareketleri ile ada yükseliyor ve alçalıyordu.
A única desvantagem deste método, tanto quanto podia ver, era o facto de, sempre que a pedra-íman era movimentada, todas as bússolas da ilha mudavam também, pelo que os Lapucianos não faziam ideia para onde se dirigiam.
Bu durumun tek dezavantajı, mıknatıs hareket ettikçe... pusulalar da hareket ediyordu ve kimsenin nerede olduğundan haberi yoktu.
Ela tinha ordenado a construção de um íman gigantesco, do tamanho de uma casa e erigido num carro de madeira, puxado por doze cavalos!
Kadın dev gibi bir mıknatıs yaptırdı bir ev büyüklüğündeydi ve 12 yılkı atı tarafından çekilen bir araba üzerindeydi.
Então, os cavalos começaram a arrastar o íman, afastando-o até...
Ve atlar mıknatısı çekmeye başladı, ta ki -
Se não fosse tão estúpido, sugeriria inverter o íman.
Şayet bu kadar aptal olmasaydım, mıknatısı ters çevirirdim.
Invertam o íman!
Mıknatısı çevirin!
O objectivo é dar o nó sem afastar o clipe do íman.
İşin önemli kısmı, atacı mıknatıstan ayırmadan düğüm atmak.
Talvez não seja possível dar esse nó sem deixar cair o íman.
Mıknatısı düşürmeden o düğümü atmak mümkün olmayabilir.
Como pôr um íman ao lado duma bússola.
Pusulaya mıknatıs koymak gibi. - Evet, kesinlikle.
Ele considera-se com um íman da comida.
Kendini yemek kirine bir mıknatıs olarak tanımlıyor.
O nosso núcleo warp está a actuar como um íman para a rotura.
- Varp çekirdeğimiz mıknatıslaşıyor.
Tenho de admitir o meu destino como um íman de fracassados.
Kaderimin ezikleri üzerime çektiğim olduğu gerçeğini kabul etmem gerekti.
Sou como um íman para o negativismo.
Negatif enerji mıknatısı gibiyim.
Ao crescer aqui, esta casa deve ter sido um íman para as miúdas.
Burada büyüdün. Burası tam bir kız mıknatısı olmalı.
Devias saber que esta casa é um íman para miúdas.
Burasının tam bir kız mıknatısı olduğunu bilmelisin.
Quanto tempo leva um íman a perder a força?
Bir mıknatısın gücünü yitirmesi ne kadar sürer?
É óbvio que reverteu a polaridade do seu íman.
Mıknatısının polaritesini değiştirdin.
Nunca se sabe quando um íman de alta potência poderá dar jeito.
Güçlü bir mıknatısın ne zaman işe yarayacağı hiç bilinmez.
É como um íman electromagnético gigante.
Yani basitçe büyük bir mıknatıs olacak öyle mi?
Bem, é mais como um íman electro-nuclear.
Aslında, bir elektro nükleer mıknatıs.
É um íman para os homens que caminha, fala e os põe excitados!
Yürüyen, konuşan, kırıtan bir erkek mıknatısı!
A energia flui de acordo com os caprichos do Grande Íman.
Bütün enerji büyük mıknatısın çekimine göre akıyordu.
Espero que esta coisa do íman funcione.
Umarım şu mıknatıs çalışır.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]