Translate.vc / Portugais → Turc / Île
Île traduction Turc
138,227 traduction parallèle
E, para ser sincera, pareceste-me algo... sobrecarregada quando falaste com o Mon-El.
Ve Mon-El ile konuştuğunda biraz şaşkına döndün.
Acho que seria melhor que esperasses lá fora enquanto eu falo com a Miss Luthor.
Ben Bayan Luthor ile konuşurken, dışarda beklemen daha iyi olacak.
Falaste com o James?
James ile mi konuştun?
Estava zangada contigo porque pensava que estavas a namorar com a Eve.
Sana kızgındım, çünkü Eve ile çıktığını sandım.
Sabes, não estou muito informado acerca dos sinais sociais terrestres, mas... porque é que estarias zangada por eu namorar com a Eve?
Bilirsin bu dünyasal sosyal işaretleri kavramada iyi değilim, ama Eve ile çıkıyorsam sen neden kızasın ki?
Acabaste de consertar o colete anti-kryptonite que a "Supergirl" utilizou da última vez que enfrentou o Metallo?
Geçen sefer Supergirl'ün Metallo ile dövüşürken giydiği anti-kriptonit yeleği onarmayı bitirdin mi?
És quase invisível... quanto mais o meu rival romântico?
Hatta var ile yok arasındasın, bir de romantik rakibim mi olacaksın?
Preciso de alguns conselhos sobre o Dia de São Valentim.
Sevgililer Günü ile ilgili tavsiyeye ihtiyacım var.
Meu Deus, é o teu primeiro Dia de São Valentim com a Maggie!
Doğru ya, bu Maggie ile birlikte geçireceğiniz ilk Sevgililer Günü!
É verdade, tenho avaliações diferentes relativamente a ti e ao Mxy. Porque dele espero mau comportamento, mas, de ti... espero muito, muito melhor.
Mxy ile seni eşit yargılamıyorum çünkü zaten ondan iyi bir davranış beklentim yok ama senden çok, çok daha iyisini bekliyorum.
Estão de volta e à procura de vingança.
İntikam ile geri döndüler.
- Olá. - Olá. Sim, estou apenas a colocar a conversa em dia com o meu amigo Mon-El.
Arkadaşım Mon-El ile arayı kapatıyorduk.
Não concordo. E isto não tem a ver com o Mon-El. Tem a ver com a verdade.
Almıyorum ve bunun Mon-El ile ilgisi yok, bunun doğru olanla ilgisi var.
Presumo que concordes com a Kara.
Kara ile aynı fikirde olduğunu varsayıyorum.
Muito bem, "Supergirl", com o que é que estamos a lidar?
Tamam Supergirl, ne ile uğraşıyoruz?
Quero apenas dizer que tenho a certeza, que esse Cisco e eu seríamos os melhores amigos... - Se vivêssemos na mesma dimensão.
Söylemem gerek ki dostum Cisco ile aynı boyutta yaşasaydık eminim çok iyi arkadaş olurduk.
Já que foste capaz de me aceitar de volta, devo ser suficientemente bom para encher cada momento da tua vida de alegria.
Beni geri kabul edecek kadar iyi biri olduğunu anlayınca, bende hayatının her anını neşe ile dolduracak kadar iyi biri olmalıyım.
Isto não tem nada a ver com o facto de a teres traído.
Bak. Bu aldatman ile alakalı değil.
Isto trata-se de não confiares suficientemente em mim para me dizeres a verdade.
Bu bana doğruyu söyleyecek kadar güvenmemen ile ilgili.
- É Inteligência Artificial ( IA ) sensível.
- Yapay zeka ile bağlılar.
Sinto muito aquilo que aconteceu com a Lyra.
Lyra ile olanlar hakkında üzgünüm.
Ou aquilo que eu estava a passar!
Ya da ne ile cebelleştiğim hakkında!
Mas, você não me ouviu, então agora... aquela cela irá inundar-se em menos de quatro horas.
Ama sen dinlemedin. O yüzden o oda dört saatten kısa bir sürede su ile dolacak.
Vou falar com a Maggie para saber se ela conseguiu mais alguma coisa dele.
Gidip Maggie ile konuşacağım, ondan herhangi bir şey elde etmiş mi.
Devemos unir o nosso povo com o povo da Terra.
Kendi halkımız ile Dünya halkını bir araya getirmeliyiz.
Já estabeleci a paz entre o Kanye e a Taylor Swift, então... acho que fazer o mesmo entre os nossos planetas vai ser extremamente fácil.
Ben, Kanye ile Taylor Swift'i barıştırmış bir insanım yani bence iki dünya arasında barış sağlamak çocuk oyuncağı olur.
Foi o destino que me fez estar em Washington DC com o Dalai Lama, quando os Daxamitas invadiram, então, apanhei boleia com a Olívia.
Daxamlı istilası sırasında şans eseri Dalay Lama ile birlikte başkentteydim Olivia'ya otostop çekeyim dedim. Evet, Olivia.
Se consegui sobreviver a um jantar com aquele devasso do Bill O'Reilly... certamente consigo sobreviver a uma pequena turbulência.
O sapık Bill O'Reilly ile gittiğim yemeği atlattıysam ufak bir uçak kazasını da atlatırım.
Aquilo que disseste sobre a Maggie...
Maggie ile ilgili bir şeyler demiştin ya?
Quero falar com o seu chefe sobre o Comité para a Declaração de Guerra.
Savaş İlanı Komitesi ile ilgili patronunla konuşmak istiyorum.
Senhoras e senhores, irei começar... a licitação em 15 milhões de dólares.
Bayanlar ve baylar, 15 milyon dolar ile açılışı yapıyorum.
Suponho que seja bom que tu... a mãe já se tratem pelos primeiros nomes.
Annen ile,... ilk isimlerinizi kullanmanız iyi bir şey.
Algo confusa relativamente à razão pela qual irei encontrar-me com um Sr. Jukes.
Bay Jukes ile tanışacağım için,... biraz şaşkınım.
Conhece o Sr. Brandyce?
Bay Brandyce ile tanışıyor musunuz?
O Sr. Clios mandou instalar uma sala de segurança, juntamente com o novo sistema de segurança. Entendo.
Monsieur Clios güvenli bir oda kurmuştu, yeni güvenlik sistemi ile birlikte.
Quando comparados com os casinos, suponho que seja...
Eğer kumarhane ile karşılaştırırsanız, Sanıyorum ki...
Alguma filantropia para combinar como esse fato deveras requintado.
Küçük bir hayırseverlik iyi olurdu, bu harika kıyafetler ile. with that rather exquisite suit.
Temos de pôr um oceano entre nós e o Marcel Gerard o mais depressa possível.
Mümkün olan en kısa sürede Marcel Gerard ile aramızdaki bir okyanus koymalıyız.
E não ficará em paz - se não estiver ligado ao seu património.
Ve mirası ile bağlantılı değilse huzur içinde olmayacak.
Namorei uma cirurgiã ortopédica.
Ortopedi cerrahı ile randevum vardı.
Se a Hope Mikaelson estiver ligada ao feitiço, vai morrer.
Eğer Hope Mikaelson bu büyü ile bağlantılıysa, o ölecek.
Sabes, há uma diferença entre o que projectamos e o que temos no coração, o que tentamos esconder dentro do coração. Certo?
Biliyorsun, planladığımız şeyler ile kalplerimizin içindeki şeyler kalplerimizin içine saklamaya çalıştığımız şeyler arasında bir fark var, değil mi?
Mas não te preocupes, porque, neste momento, a tua mãe e o teu tio Elijah estão a trabalhar com o Vincent para te porem boa.
Ama merak etme. Çünkü konuştuğumuz gibi, annen ve amcan Elijah Vincent ile birlikte seni iyileştirmek için çalışıyorlar.
Antes que o abras com uma bomba mágica, lembra-te que vão perceber que estivemos aqui.
Şey, onu büyülü bomba ile patlatıp açmadan önce, burada olduğumuzu anlayacakları aklında bulunsun.
Marquei-o com magia, por isso, agora, podemos segui-lo.
Onu büyü ile etiketledim, artık onu takip edebiliriz.
- A Freya está com ela.
- Freya ile birlikte.
Apanhado entre o mundo dos vivos e onde estava aprisionado.
İnsanların dünyası ile önceden her nerdense orası arasında kalmış.
Divagações que eles eram traidores devido às ligações com vampiros.
Onlar hakkında ne demiş? Vampirlerle anlaşarak nasıl hain oldukları ile ilgili saçmalıklar.
A ligação foi forjada com um pacto entre os vivos e os mortos.
O bağ ölüler ve yaşayanlar arasındaki anlaşma ile kurulurdu.
Está bem? Não quero começar uma guerra com a assembleia do Bairro Francês.
Fransız Bölgesi cadıları ile savaş başlatmak istemiyorum.
Ouve, Freya, não te vou deixar aqui sozinha com o sumo-sacerdote da morte da Hollow.
Bak Freya, seni Hollow'un Kıyamet Başrahibi ile yalnız bırakamam. Neden?