Translate.vc / Portugais → Turc / Ódio
Ódio traduction Turc
3,774 traduction parallèle
O amor que vira ódio através da traição.
Sevgi, ihanet yüzünden nefrete dönüşür.
Ódio.
Nefret.
Não aguento o ódio.
Herkesin nefretini çekerim.
Que ódio!
Başlarım böyle işe!
Mas gosto do teu ódio.
Elit, ama nefretini beğendim.
Tal ódio, batendo tão mal.
Ne biçim bir nefrettir, adamı iyi benzetti.
Já não sou o homem que escolheu o ódio há anos.
Artık yıllar önce nefreti seçen o insan değilim.
Se era sobre reformular as leis ou se era sobre ódio contra alguns americanos.
Yasaları yeniden yapılandırmak mıydı ya da bazı Amerikalılara nefret miydi.
O meu ódio por ele não conhece limites.
Sana karşı olan nefretim sınır tanımıyor.
Aceitar o seu ódio ou declarar guerra?
Nefretini kabul etmeli miyim yoksa karşı mı koymalıyım?
Bem, sei que foi alvo daquele grupo de ódio, Os Patriotas Humanos da America.
Amerika'nın Yurtsever İnsanları adlı nefret grubu tarafından hedef alındığınızı biliyorum.
Odeio-a. Odeio a Olivia Pope. Mas é um ódio chato, desinteressante, cliché.
Olivia Pope'dan tiksiniyorum ama bu sıkıcı, tatsız tuzsuz, klişe bir nefret.
E o tipo disse : "se queres ser feliz, liberta o ódio do teu coração e a tua mente de preocupações".
Adam diyor ki mutlu olmak istiyorsan kalbini nefretten aklını endişeden temizleyeceksin.
Só me preocupei com o ódio pelo homem que a matou.
Kendimi sadece ona çarpan adama sinirlenmeye adadım.
Com o passar dos anos, comecei a acreditar que a época da escuridão nunca acabou, e que o medo... ódio e brutalidade que afligiram os nossos ancestrais, ainda nos aflige.
Senelerdir o karanlık çağların aslında hiç sona ermediğine bir zamanlar atalarımıza virüs gibi bulaşan korkunun, nefretin ve vahşiliğin hala üstümüzde olduğuna inandım.
O nosso ódio nasceu da mesma dor.
Nefretimiz aynı kapta dövüldü.
Falo com a voz de Catarina Sforza e ela convida-vos a todos para vos juntardes a ela numa confederação de ódio.
Catherina Sforza adına konuşuyorum ve hepinizi kaynağı nefret olan bir birliğe çağrıyor.
Ódio aos Sforza?
- Sforza nefreti mi?
Como podemos amar quando o ar que respiramos está cheio de veneno e de ódio?
Soluduğumuz hava nefret ve kinle doluyken nasıl sevebiliriz ki?
Há muito que estou sozinha no meu ódio.
Çok uzun süredir nefretimle baş başayım.
Após o evento, a pessoa sente remorso e ódio de si própria.
Olaydan sonra, kişi pişmanlık ve kendine nefret duyar.
Então afirmas que o amor é mais forte que o ódio.
Yani sen aşkın nefretten daha güçlü Olduğunu farz ediyorsun.
Haverá um julgamento por combate entre o amor e o ódio.
Aşk ve nefret arasında bir deneme Mücadelesi olmalı.
Como vais fazer o amor e o ódio lutarem entrem si?
Aşk ve nefretin nasıl birbirleriyle savaşmasını sağlayacaksın?
Vou convocar o campeão do ódio.
Nefretin şampiyonunu ben çağıracağım.
Atrocitus dos Lanternas Vermelhas, estás aqui para representar o ódio Numa luta até a morte, contra a campeã do amor, Carol Ferris da Terra.
Kırmızı Fenerler'den Atrocitus, buraya aşkın şampiyonu Dünya'dan Carol Ferris'e karşı ölümüne bir savaşta nefreti temsil etmeye geldin.
Tantas almas cheias de ódio e violência.
Kin ve şiddetle dolu çok fazla ruh.
Eu sei, mas eu quero defender a liberdade de expressão, conscientizar e acabar com o ódio.
Biliyorum ama benim amacım konuşma özgürlüğünü savunup toplumsal farkındalığı geliştirerek bu nefrete bir son vermek.
Você quer eliminar o ódio?
Nefretini gidermek istedim.
Essa raiva deve ter origem num profundo ódio por mulheres. Ou a uma mulher.
Bu tarz bir öfke kadınlara karşı çok derin bir öfkenin belirtisi.
22 de Junho de 1992, o Supremo Tribunal de Minnesota contra os crimes de ódio, violou a liberdade de expressão de um réu que queimou uma cruz no jardim da casa de uma família afro-americana que morava em frente.
22 Haziran 1992 Yüksek Mahkeme kuralları Minnesota nefret suçları kanununun serbest konuşma özgürlüğü haklarını ihlal etti. Davalı yan komşuları olan Afro-Amerikalı bir ailenin evinin önünde bir haç yakmış...
Compreendo que têm uma relação de amor / ódio, mas a maioria das pessoas alterna as emoções, não as sente em simultâneo.
Sizin bir aşk-nefret ilişkiniz olduğunu anlıyorum ama çoğu insanın duyguları sıralı olur. - Hepsini aynı anda yaşamazlar.
Que se deixa levar pelo ódio que tem por mim?
Onun bana olan nefreti mi yönlendiriyor?
Sim, sente o ódio.
Evet, öfkelerini hisset.
Não parece um crime de ódio. Tirar as calças é sexual, não é racial.
Pantolonlarını indirmek cinsel bir olay, ırksal değil.
Para um ambientalista certeza fazer tubarões ódio.
Bir çevreciye göre köpek balıklarından bayağı nefret ediyorsun.
Os meus construtos vermelhos são movidos por ódio... e não há ódio no meu coração por ti, Aya. Só amor.
Benim Kırmızı Enerji yapılarım gücünü nefretten alır ve benim kalbimde sana karşı bir nefret yok, Aya sadece aşk var.
Apenas com tamanho ódio, poderia o réu, reduzir-se aos instintos de uma criança de 9 anos, bater na sua vitima com o próprio braço enquanto gritava, " Porque estás a bater em ti próprio?
Ancak böyle bir öfke içindeki bir sanık içgüdülerini 9 yaşındaki bir çocukla aynı seviyeye getirip kurbanı kendi koluyla döverken " Neden kendine vuruyorsun?
Limpei a gota de sangue, cheguei perto do buraco e vi um olho a fixar-me, cheio de ódio, de loucura, de medo...
Yüzüme damlayan kanı sildikten sonra kafamı kaldırıp baktım. Delikte beliren bir göz vardı. O gözde, nefret, delilik ve dehşeti gördüm.
O teu ódio, a tua raiva, a tua maldita esperança.
Nefretin, öfken lanet olası umudun.
Sim, sim, a desilusão pode facilmente ser confundida com ódio.
Evet, anlıyorum. Hayal kırıklığı nefretten daha güçlüdür.
Catarina Sforza convida-vos para uma confederação de ódio.
Catherina Sforza, hepinizi kaynağı nefret olan bir birliğe çağırıyor.
Porque eu cresci numa casa de violência e ódio.
Çünkü, şiddet ve nefretin olduğu bir evde büyüdüm.
Vou ser direta, espertinha, tenho andando a sentir um ódio considerável em relação a ti.
Pekâlâ, sana dogrudan söyleyecegim üniversiteli. Kalbimde sana büyük nefret barindiriyorum.
Já fui vítima de crimes de ódio por duas vezes.
Daha önce de nefret suçu mağduru oldum. İki kez.
Porquê o ódio ao Roddy?
Roddy'den neden nefret ediyor?
Tudo o que o teu pai colocou em ti... A sua covardia, a sua mentalidade pequena, o seu ódio... tudo isso irá desaparecer.
Babanın sana verdiği her şey korkaklığı dar kafalılığı, nefreti tüm bunlar kaybolacak.
Incitamento ao ódio, senhorita Muller.
Yaptığınız şey nefret konuşması, Bayan Müller.
Com amor... e ódio, Katerina.
Sevgi ve nefretlerimle, Katerina.
Ódio é uma palavra de 4 letras.
Nefret altı harfli bir kelimedir.
Ouve... sempre pareceste uma mulher gentil, uma vez superada... o ódio e a loucura. Mas não sou o mesmo miúdo estúpido que conheceste na Irmandade.
Ama ben artık Kardeşlik'te tanıdığın o aptal çocuk değilim.