Pl traduction Turc
270 traduction parallèle
Как, "никакого смысла", сеньора? Свирепое животное в прыжке.
Vahşi bir hayvan zıplıyor.
У нас тут проезжий... высокий малый.
Sen amma da kalıplıymışsın be yabancı. Böyle kalıplı adamlar herkesin dikkatini çeker.
"В летнюю пору люби и гуляй, Плещется рыба, богат урожай..." [Гершвин]
"Yaz zamanı ve yaşam kolay. Balıklar zıplıyor, pamuklar büyümüş."
Я подскакиваю от любого шороха в коридоре
Koridordan gelen her sese zıplıyorum.
Ребята, смотрите, дельфины!
Baksana, nasıl zıplıyorlar!
Люди прыгают и корчатся от боли ; люди, крошечные как муравьи.
İnsanlar zıplıyor ve acıdan kıvranıyor, insanlar küçücük karınca gibiler.
И в острых шлемах. И прыгают вверх-вниз.
Ve iğneli başlıklarıyla, yukarı aşağı zıplıyorlar.
Скакали, как кузнечики. Их там были сотни! Сотни!
Çok hızlı zıplıyorlardı ve yüzlercesi, binlercesi vardı!
Прыгали... Скакали...
Zıplıyorlardı, sıçrıyorlardı.
2279, сэр.
2279 pl, efendim.
Куда бы ты отправился, всюду обречен на провинцию.
İnsanlar taşradakileri hep ayıplıyor.
Хотя обречен - не то слово, я люблю жить в провинции.
"Ayıplıyor" dememeliydim. Ben onları yeğlerim çünkü.
Вся кровать ходила ходуном, отрывалась от пола и тряслась, вся, целиком!
Yatak zıplıyordu, yerden havalanmıştı. Koca yatak sallanıyordu! Ben de üstündeyken!
Вещество, известное как PL-45.
PL-45 olarak adlandırılan madde.
Низколетящий самолет, распыляющий PL-45, может покрыть 100 квадратных миль за два часа.
PL-45 alçak uçuşla bir uçaktan püskürtülürse iki saat içinde 260 kilometrekarelik bir alana yayılabilir.
Вы наверно упрекаете меня, что ждали так долго?
Seni bu kadar çok istediğim için beni ayıplıyor musun?
ƒа, она ведет себ € немного чудно... ќна жует жвачку и скачет перед зеркалом.
Evet, biraz komik davranıyor. Balon patlatıyor ve hoplayıp zıplıyor.
Раз прыгала по кровати... упала головой, пришлось зашивать.
Bir seferinde yatakta zıplıyordu ve... düşüp başını duvara çarptı, dikiş attırmak zorunda kaldık.
Это же Филиппины.
Burası Pl, Filipin Adaları.
- Они входят и начинают прыгать, милорд.
Geliyorlar Lordum ve zıplıyorlar.
А теперь ты прыгаешь, разговариваешь сам с собой!
Kendi kendine konuşuyor, zıplıyorsun. Çıldırdın mı?
Я изо всех сил пытаюсь научить её ползать, а она катается по полу, как щенок.
Emeklemeyi öğretmeye çalışıyorum, o da tavşan gibi zıplıyor.
Слышу мышей на чердаке. Они топают, как слоны.
Tavanarasındaki farelerin sıçramaları bana filler zıplıyormuş gibi geliyor.
Ты скачешь туда-сюда.
Hoplayıp zıplıyorsun.
Юл Бриннер курил и пил, а девки у него на голове сидели каждую ночь!
Yul Brynner tiryaki, alkolik, kızlar her gece kucağında zıplıyordu.
Его швыряет туда-сюда еще больше, чем нас.
Bizden daha fazla zıplıyor ortalıkta.
Если выпустить их на открытую местность, смогут развить скорость до 50-60 миль в час.
Hız yapabiliyor. Ve müthiş zıplıyor.
Викторина. "Joint is jumping"
Sınav zamanı : "Burası zıplıyor."
Он прыгает с камня на камень с изяществом горного козла.
Bir dağ keçisinin zarafetiyle kayadan kayaya zıplıypr.
А если от радости бежать вприпрыжку, то будет "Не-не-мои, не-не-мои"
Hatta mutlu olsam ve hoplayıp zıplıyor bile olsam "Benim-benim değil, benim-benim değil" sesi duyarım.
- Он прыгает.
Neymiş o? - Zıplıyor.
Джимми прыгает за доллары.
Jimmy dolar için zıplıyor.
"Я пробрался сквозь кусты, a там туземные танцоры кружились передо мной их ноги молотили, руки изгибались под пятками вздымалась пыль."
Yerli dansçılar etrafımda dönüyordu. Kolları bacakları sallanıyor, elleri kalçalarında tozlu bir şekilde zıplıyordu.
Он постоянно дерётся.
Sürekli de zıplıyor.
Потому что это наш официант.
Deli gibi zıplıyordu. Çünkü garsonumuzdu.
Может, он просто прыгает на прыгалке и радуется себе.
Belki de sadece bir pogo çubuğuyla zıplıyordur ve çok hoşuna gitmiştir.
Она... она скакала по комнате, резвилась?
Hoplayıp zıplıyor mu?
Танцевала и прохаживалась перед их магазином два дня.
İki gündür dükkanlarının önünde oynayıp, zıplıyorum.
Нейл Армстронг прыгал на Луне в 1969 году.
Neil Armstrong, 1969'da, ayda zıplıyor.
Прыгал потому, что там меньшее притяжение, чем на Земле.
Zıplıyor, çünkü orada yerçekimi, dünyadakinden daha az. Göktaşında da durum aynı olacak.
Задние стекла выпрыгивали от одного прикосновения, как лягушки из заминированной запруды.
Camlar bir dokunuşla, dinamit havuzundaki kurbağa gibi zıplıyordu.
Да ты козлом скакал вокруг них и совершенно перевозбудился.
Zıplıyordunuz, koşuyordunuz ve fazlaca heyecanlıydınız.
Прыгает вверх-вниз как обезьяна.
Bir çeşit maymun gibi aşağı yukarı zıplıyor.
Я не знаю, почему, но вы, похоже, продемонстрировали присутствие личностей кроме вашей.
Nedeninden emin değilim, ama bir kişilikten diğer bir kişiliğe zıplıyor gibi görünüyordun.
Как обычно, Крестен!
Tıplı her zaman söylediğimiz gibi.
- Абсолютно.
- Onun gibi zıplıyor.
- А что они делают?
- Ne yapıyorlar? - Zıplıyorlar Lordum.
- Ничего хорошего из этого не выйдет, Джек.
Her telefon çaldığında yerimden zıplıyorum. - Bu işten hayır gelmez Jack.
Вот это прыгает, класс.
Şimdi gerçekten zıplıyor.
Ты точно умеешь прыгать.
İyi zıplıyorsun.
Так что сражение продолжалось.
Bunu kim ayıplıyabilir?