Was traduction Turc
1,809 traduction parallèle
Was I meant to friend him on Facebook to write on his wall some psychotic rant about how he ruined my life?
Facebook'ta ekleyip duvarında hayatımı nasıl mahvettiğiyle ilgili psikopatça şeyler yazmam da mı kader?
Welcome back. How was your vacay?
Hoş geldin bakalım, tatil nasıldı?
That was my mother. She did the heist.
Bunu yapan annemdi, olayın arkasında o vardı.
So the other day I was planting some basil. I've recently gotten back into gardening.
Geçen gün reyhan dikmeye çalışıyordum işte tekrar bahçıvanlık işlerine sardım bu aralar.
She fell off the wagon, was fried by noon.
- Bu sabah aradım. Gene içkiye vermiş kendini, öğleden sonraları kayıp.
You're a boy who was raised by a jacked-up meth head of a mom, who made you think you were a girl because she hates men.
Beyni sikilmiş meth müptelası bir anne tarafından yetiştirilmiş bir oğlansın. Erkeklerden nefret ettiği için seni kız olduğuna inandırmış.
She was kicking and scratching, but I held my breath and hung on until she passed out!
Tırmalayıp debeleniyordu ama bayılana kadar nefesimi tutup bekledim!
You told me I was being rude and then you sent me to sit on a stool in the corner.
Bana kabalık ettiğimi söylemiştin ve ve ceza için beni köşedeki tabureye oturtturmuştun.
It was just incredible.
Mükemmeldi.
Hannah : Um, hey, I was just wondering.
Aklıma bir şey geldi de.
How was I to know you were even gonna show up?
Gelip gelmeyeceğini nereden bileyim?
I just don't like using products in a different way than it was intended, okay?
Ürünleri amaç dışı kullanmak hoşuma gitmiyor benim!
It was like everything had just been stripped away from me and I was just one big, festering sore.
Elimdeki her şey alındı sanki iltihaplı bir yara haline geldim.
When I was little, I thought that what happened when you died was just that you were floating in the sky, do you know, by the moon.
Küçükken ölünce gökyüzünde yalpalanıyor ayın yanında dolaşıyoruz diye düşünüyordum.
It was like, you were still yourself, still had all the same thoughts, but you were just alone and nobody that you knew was there with you and- - oh, okay.
Gene kendin oluyordun, aynı düşüncelerin oluyordu ama yalnızdın ve orada olduğunu bilen kimse de yoktu. Peki.
You really had no idea that this was not supposed to be a sexcapade?
Buraya sikişmek amaçlı gelmediğimiz aklına gelmedi mi?
I thought that this was fully a sexcapade.
Ben öyle sanmıştım.
This is- - that was fully just me trying to have continuity with you.
Sana ayak uydurmaya çalışıyordum.
I don't think I was in the right frame of mind to see my father.
Babamı görmeye hazır değildim sanırım.
Mm, well, I mean, I was feeling kinda weird about something.
Garip hissettiğim bir konu vardı.
That was sex!
Seksti bir kere o!
Okay, was that- - was that your first time?
İlk defa mı yapıyordun?
Okay, it was my second time, okay?
- İkinci yapışımdı.
So who was your first time with?
- İlkini kimle yapmıştın?
I'm so glad that it was with someone that special.
Bu kadar özel biriyle açılışı yapmana sevindim cidden.
I was calling to thank you for making me feel so supported as a child and sometimes even as an adult.
Bana çocukken hatta yetişkinken verdiğiniz destek için teşekkür etmek istedim sadece.
You said there was something else.
Başka bir şey daha var demiştin.
он был дантистом из Вашингтона, он был...
Washington'da bir dişçi dahi denildi. State. He was...
Да, было скучно.
It was... sıkıcı.
He was down on all fours sifting through the change saying,
Yere çökmüş kumbaradan çıkan bozuklukları incelerken şöyle dedi...
No, I mean it just shows how full of life this place was today, как усердно мы работали чтобы удержать это вместе
Buranın bugün ne kadar hayat dolu olduğunun ve her şeyin yolunda gitmesi için ne kadar uğraştığımızın bir göstergesi.
That was quite a surgery, huh?
Zor bir ameliyattı değil mi?
She was bed one, the sickest patient our whole childhood.
O bir numaralı yataktı. Çocukluğumuz boyunca hasta biri oldu.
Roland went to show them what was there, instead of fertilizer there was a van equipped with a bomb.
Roland onlara orada ne olduğunu göstermek için gittiğinde, orada gübre yerine bombalar ile donatılmış bir minibüs vardı.
Девочка, я жалею, что был слеп
♪ Girl, I'm sorry I was blind ♪
Девочка, я жалею, что был слеп
♪ Girl, I'm sorry I was blind... ♪
Was it stress that triggered the depression?
Depresyonu tetikleyen şey yaşadığı stres miydi?
Was there something, someone, putting pressure on her?
Onu strese sokan birşey,... ya da birisi mi vardı?
Anne wasn't sure he was clean.
Anne, onun temiz olduğundan pek emin değildi.
He got into her when she was so down, took her money, got her into coke, knocked her up and just bailed.
Depresifken ona yanaştı,... parasını aldı, kokaine alıştırdı,... hamile bıraktı ve sonra onu terketti.
Anne was using again, and she wouldn't admit it.
Anne tekrar uyuşturuya başlamıştı ve bunu itiraf etmiyordu.
I filed for custody so she'd see how serious it was. I'm... I'm a different guy now.
Velayet davasını ona ne kadar ciddi olduğumu göstermek için açtım.
Toxicology says she was.
Toksikolojinin dediğine göre kullanıyormuş.
Which means it had to have been made after the blood was spilled, right?
Bu da izlerin, kanın etrafa sıçradıktan sonra bırakıldığı anlamına gelir, değil mi?
I just got a phone call from the Latent Print Unit, who found your bloody fingerprint on the plastic that the DOA was wrapped in.
Latentten, kurbanın içine sarıldığı plastiğin üzerinde kanlı parmak izlerinin bulunduğunu gösteren bir telefon aldım.
Miss Brunell was last spotted in your taxi, so you might've been one of the last people to see her alive.
Bayan Brunell en son sizin taksinizde görüldü. Yani onu hayattayken son gören kişilerden biri olabilirsiniz.
Inside was a Post-it with an address to the Royal Dove Inn in Williamsburg, time of 9 : 30, name Damon Moore, an accountant for Klemmer / Stein.
İçinde, Williamsburg'daki Royal Dove Inn'in adresi, 09 : 30 saati ve Klemmer / Stein'in muhasebecisi Damon Moore'un ismi yazan bir post-it vardı...
My mom said she had something to do, and I was supposed to sit with this man, and watch TV for a little.
Annem, yapacak bir işi olduğunu çok kısa bir süre bu adamla kalmam gerektiğini ve Tv seyretmemi söyledi.
My mom didn't want to leave me with him, but he looked like he was really angry, so she had to.
Annem beni o adamla bırakmak istemedi ama adam çok kızgın gözüküyordu O'da mecbur kaldı.
I thought Frank was my boyfriend, but he's just some wannabe crime lord.
Frank'i erkek arkadaşım sanıyordum ama O sadece suç kralı özentisiydi.
That was harsh.
Bu epey ağır oldu.