Афёру traduction Turc
202 traduction parallèle
Я скрыл афёру в Вегасе, чтобы защитить её.
Vegas işini kapatalım. Kızı koruyalım.
Мы постараемся сохранить эту афёру в секрете.
Bunu aramızda sır olarak saklayacağımıza emin olabilirsin.
Ты собираешься провернуть ту афёру, так ведь?
O olaya girmiyorsun değil mi?
Более 40 лет парень проворачивал одну и ту же афёру, никто даже приблизительно не мог отгадать.
Adam aynı numarayı kırk yıldır yapıyormuş ve kimse bilememiş.
Правила съёма содержат каждую афёру, мошенничество, развод, надувательство, манипуляцию, уловку, хитрость и обман, которые я когда-либо использовал, или надеюсь использовать, чтобы подцепить девчонок и как следует занять их.
Zamparalık Kitabı hatunları tavlamak ve onlarla işi kurmak için bu zamana kadar kullandığım ya da kullanmayı umduğum bütün sahtekarlıkları, alavere dalavereleri, hileleri oyunları, gambitleri, dolandırıcılıkları taktikler ve üçkağıtları barındırıyor.
Ну... Дженот говорит про аферу с военными подрядами, но это дымовая завеса.
Janoth savaş kontratı skandalı diyor ya, bu işin kamuflajı.
Похоже, ты начинаешь понимать. Ну что, мсье, если бы я хотел провернуть аферу, обошелся бы без вас.
Ben, bunu yapmak isteseydim, zaten bu işe girmezdim.
Потому что на аферу надо идти, когда есть выгода.
Çünkü sen kazanacak bir şey olduğunda aldatmacaya gidiyorsun.
Если он тебя прижмет, ты должен закончить свою аферу.
Eğer seni bulurlarsa iş iptal olur. Anladın mı?
До нас дошли слухи, что Гондорф собирается провернуть одну аферу на Южной Стороне.
Gondorff'un burada büyük bir iş çevireceğini öğrendik. Tüm yapman gereken işin ne zaman olacağını söylemek.
Именно он провернул ту аферу с бейсбольным чемпионатом 1919 года.
1919 Beyzbol Dünya Kupa'sına şike karıştıran oydu.
Они следили за Мэлбери, потому что он проворачивает крупную аферу в городе.
Kasabada büyük bir dolandırıcılık... işi çevirdiği için onu izliyorlar.
Мачек, не будь ребенком. Влипнишь в аферу, и я тебя не защищу.
Başını belaya sokma, çünkü seni korumayacağım.
В какую аферу?
Ne belası?
Ты уже нарушил свою клятву когда утаил от нас её вегасскую афёру.
Yeminine karşı gelme.
Возьмем два билета на "Аферу в Стокгольме".
"Stockholm Maceralarına" iki bilet alalım.
Так вот, вместо того, чтобы завершить эту аферу... он ее убивает, забрав ее долю прибыли.
Karısını aldatıyor. Bu planı tamamlamak yerine onu öldürüyor, kardan onun payını alıyor.
Надо было раньше думать, пока они не втянули Вас в эту аферу.
Onu böyle bir maceraya girişmeden önce düşünecektin.
Вы должны были думать раньше, пока Вас не вовлекли в эту аферу.
Onu böyle bir maceraya girişmeden önce düşünecektin.
Я думал, что ты - очередная лёгкая добыча, но ты разглядел мою небольшую аферу и преподал мне пару уроков о ведении дел в Гамма квадранте.
Başka bir kolay hedef olduğunu düşünmüştüm ama doğrudan dolabımı anladın ve Gama Çeyreğinde iş yapmak hakkında bana bir iki şey öğrettin.
А Файнголд, который оформлял тебя, отсидел 5 лет за аферу с "Сити-банком".
Ve Feingold imzanı alan herif City Bank'ı becermekten 5 yıl yatmıştı o.
Она провела аферу со страховкой?
Seni bir sigorta işinde mi dolandırdı?
Он раскручивал одну аферу с импортом товаров для одного парня в Тампе.
Tampa'da bir adam için hayali ithalat işlerinin başındaydı. Ona yaklaşmıştım.
- Потому что провернуть большую аферу...
- Çünkü büyük bir iş çevirmek...
Давайте провернем какую-нибудь дикую аферу все вместе?
Birlikte bir tür vahşi suç mu işlesek?
Кроме того, я задумал одну аферу, которая затмит все это дерьмо.
bunun dışında onu gerçekten çok zor durumda bırakacak bir fikrim var.
- А за сколько? За такую аферу... с трупом? !
Bu kadar ciddi bir sahtekarlık için mi?
И это смутило мадам Хелен Абернетти в момент, когда Вы провернули аферу.
İşte Bayan Helen Abernethie'yi düşündüren de, o sözü söylerken sergilemiş olduğunuz davranıştı. Ne olduğunu tam anlayamamıştı.
Но я уже вписался в аферу, которая будоражит умы черни.
Ama kafalarından neler geçtiğini bilirim.
Я знаю, что ты думаешь, что мы совершили против тебя какую-то аферу.
Seni kandırdığımızı düşündüğünü biliyorum.
Но достаточно близки, чтобы втянуть в аферу, которая стоила ему жизни.
- Ama onu bir sahtekarı oynamaya ikna edecek kadar yakındınız. Ve bu rol de hayatına mal oldu.
Большую аферу.
- Koca Dolandiricilik.
- Ладно, длинную аферу.
- Tamam Buyuk Dumen.
Извиняясь за мелкое жульничество, он тут же втягивает нас в большую аферу.
Ufak tezgahı için özür diliyor sonraki nefesinde büyük tezgahı için ortam hazırlıyor.
Помнишь про аферу с коллекционером пластинок?
Plak koleksiyoncusunda yaptığımız işe ne demeli?
Я работал в финансах, и был вовлечён в аферу.
O zaman finansta çalışıyordum ve bazı beyanları zamanında duyurmayı atlamışım.
И, как опытный и ловкий мошенник... Вы вложили деньги в свою собственную аферу.
Çok başarılı dolandırıcılar gibi, zarar edeceğinizi bilerek yatırım yaptınız.
Многие люди раскусили нашу аферу, но одного мы поймали.
Pek çok insan dolandırıcılık yaptığımızı anladı ama yine de bir ısırık alabildik.
Видите ли, я просто провернул огромную аферу.
Gördüğünüz gibi, büyük bir oyun çevirmiştim.
Тед только что провернул величайшую аферу, с тех пор как мы познакомились.
Ted, Stand by Me'den * sonraki en iyi trenden kaçış olayını başardı.
Пожалуйста, скажи, что кровь - куриная, что ты провернул свою идеальную аферу.
Lütfen sahte kan torbası olduğunu söyle ve kusursuz üçkâğıdı başardığını söyle.
Я проворачивал аферу в Форт-Лодердейле.
Fort Lauderdale'de dolandırıcılık yapıyordum.
Майк втягивает ее в новую аферу - что-то, на чем ее можно спалить копам.
Mike, yeni bir dümen tezgahlıyor, Onu polislere yakalattıracağız.
Агент Страм узнал, кто провернул аферу с недвижимостью.
Ajan Strahm'ın emlâk dolandırıcılığına karışan 5 kişiyi tanıdığını biliyoruz.
И? Зачем столько геморроя, чтобы сделать такую хитроумную аферу?
Bu kadar karmaşık bir dolap çevirmek için bu kadar belayla uğraşmak niye?
Возбуждение, которое они испытывают разрабатывая аферу?
Dolap çevirmenin verdiği heyecan falan...
Пытаемся раскопать аферу, которая убила Флетчера.
Fletcher'ı öldüren dalavereye ait bir iz bulmaya çalışıyoruz.
Они ведь понимали, что вмешается полиция, которая раскроет их аферу.
Polisin işin içine gireceğini ve dolaplarını bir sürü tehlikeli soruşturmaya maruz bırakacağını biliyor olmalılardı.
Тогда Сью не могла допустить потерю состояния, и не закончить аферу, тем более, если Флетчер бы женился на Элизе, у Сью не было бы ни единого шанса провернуть самой аферу до конца.
Böylece Sue, bitmeyen bir dolaptan ötürü bir servet kaybedecekti. Fletcher da Elise'le evlenseydi Sue'nin dalavereyi kendi başına halletmesi imkansız olacaktı.
Подружились, договорились провернуть аферу с акциями.
Arkadaşlığınız, birden gizli bilgi dolandırıcılığına dönüverdi.
Вот почему ты ввязался в ту биржевую аферу, вот почему ты обманул жену, которую любишь.
Hisse senedi dolaplarına bu yüzden düştün. Sevdiğin karını bu yüzden aldattın.