Бремя traduction Turc
612 traduction parallèle
Я уверен, вы понимаете что ваше пребывание здесь бремя для нас.
Burada kalarak bizi zor duruma düşürdüğünün herhalde farkındasındır.
О, тягостное бремя!
"Ne ağır bir yük bu!"
Сорок пять лет вы помогаете другим нести их бремя.
45 yıI, ve çoğu başkalarının sorumluluklarını taşıyarak.
Ваш единый взгляд Родит солдат в Шотландии, и жёны В сраженье кинутся, чтобы стряхнуть Страданий бремя.
Bir bakışınız binlerce asker yaratır İskoçya'da. Kadınlar bile savaşır kurtulmak için başlarındaki beladan.
Тяжёлое же бремя у неё на сердце!
Acıyla dolmuş yüreği.
И здесь, я должен напомнить вам, бремя доказательства лежит на судебном преследовании.
Ve size bu noktada hatırlatmalıyım ki ispat yükümlülüğü iddia makamındadır.
Так знайте, грех ваш - то, что славный трон, и ваших предков власть, права рожденья, всем сердцем просим, бремя власти взять по управленью нашим королевством ;
O zaman bilin ki sizin kusurunuz, o yüce koltuğu, o haşmetli tahtı istememeniz, atalarınızdan size kalan saltanat asasını reddetmeniz, lekeli bir hanedanın yozluğuna bırakmanızdır. Bu vatanı kurtarmak için siz asil efendimize tüm kalbimizle yalvarıyoruz, lütfen memleketin krallıkla yönetimini üstlenin.
Как бремя, завтра лягу на тебя я, смытый в смерть твоим вином проклятым,
Yarın tüm ağırlığımla ruhunun üzerine çökeceğim. Ben, düzen dalavereyle aldattığın, sonra da iğrenç bir şarap fıçısında ölüme gönderdiğin, zavallı Clarence.
Вам не обязательно нести такое бремя.
Sizin böyle bir yükünüz yok.
Уже 25 веков мы несем на себе бремя чужих цивилизаций, все они пришли со стороны, ни одна не родилась здесь.
Biz yaşlıyız. Hem de çok yaşlı. Biz 25 yüzyıldan beri..... mükemmel uygarlıkları omuzlarımızda taşıdık.
Я несу это бремя, чтобы сберечь то, что люблю.
Bir korkudan ileri geliyor. Bu korku sevdiğim şeye ebediyen sahip olabilmek için çekilen bir korku.
Это наше бремя.
O bile bir yük.
" Вопросы - бремя для других.
YANITLAR, KENDİMİZE ZİNDANDIR.
- Это не бремя!
- Ne zahmeti!
На кого возложить бремя финансовых потерь?
Mali kaybın sorumluluğunu kim yüklenmelidir?
И тяжелейшее бремя, что вам придётся нести, будет тягостная и неугодная компания, в которой вы окажетесь в пустыне изгнания.
Ve sürgün vadisindeki en büyük sikinti, o kadar aptal ve nahos bir arkadasa mecbur kaldigini görmektir.
Каждый несет свое бремя так, как может.
Herkes hatalarını en iyi şekilde taşır.
С тех пор, как один из них взвалил на себя бремя президентства.
Birinin devlet başkanlığının ağır sorumluluğunu üstlenmesinden beri.
... мы несем бремя страданий по вине кучки политиков.
... az için çok yükün altında eziliyoruz.
Позволь мне взвалить на себя твое бремя, брат.
Yükünü taşıyayım kardeşim!
Бремя белого человека, Ллойд, друг мой.
Beyaz ırkın günahı, Lloyd, adamım.
Бремя белого человека.
Beyaz ırkın günahı.
- "Бремя страстей человеческих".
- İnsan Köleliği. - Evet?
Каждый день приносит свое собственное бремя.
Her gün kendi yükünü getirir, evladım.
Общество — тяжёлое бремя.
Sosyal olmak kolay bir iş değil.
С души как бремя скатится, Сомненье далеко -
V dushe kak bremya skatyatsya somneniya daleko.
Ты ещё мал, нос не задираешь но уже страшное бремя для своей бедной матери.
Kısasın... göbek deliğin çok içeride... ve zavallı annen için esas konusun.
Мы с мистером Джорданом понимаем, какое это тяжкое бремя - растить ребенка без отца...
Mr Jordan demek istiyor ki biz bu çocuğu büyütmenin senin için ne kadar ağır bir yük olacağının farkındayız.
На тебе было огромное бремя ответственности.
Büyük baskı altındasın.
План федеральной поддержки... ослабил бы долговое бремя... и контролировал бы повышение стоимости медицинских услуг... делая здравоохранение более доступным... для тех, кто нуждается в этом больше- - мелкие фирмы... независимые подрядчики... и безработные.
Sağlıklı bir bütçe planı,... borç yükünü azaltıp ilaç israfını kontrol altına alarak,... sağlık hizmetlerinden en çok ihtiyaç duyanların en fazla yararlanmalarını mümkün kılacaktır. Özellikle dar gelirliler, serbest çalışanlar ve işsizler için.
Неправильно бьiло бьi сказать "бремя любви", потому что я не чувствовал никакой тяжести, ибо парил в облаках любви впервьiе в жизни.
Aşık olmamıştım çünkü üzerimde hiçbir ağırlık hissetmiyordum. Çünkü hayatımda ilk kez gerçekten aşktan uçuyordum.
Бремя облегчилось, когда всё сгорело при авианалёте.
Hava saldırısında her şeyin yanmasıyla, sıkıntılar da alevlendi.
Бремя его ярости угрожает сокрушить нас всех.
Hiddetinin baskısı hepimizi ezmekle tehdit eder.
Безжалостное бремя одиночества
Yalnızlığın acımaz yükü.
Но, увы, на мне лежит тяжёлое бремя.
Ama ne yazık ki yüküm ağır.
Коль скоро вы решили мне на плечи Взвалить груз власти, должен поневоле Я это бремя на себя принять.
Madem ki istesem de istemesem de yükünü taşıyayım diye talihi sırtıma iliştiriyorsunuz ben de sabır gösterip bu yükü tahammülle taşımalıyım.
Это наше бремя :
Aynı zamanda sorumluluğumuz şu :
Сейчас я обязан взвалить это бремя на плечи... и найти способ искупить грехи за все свои преступления.
Bu acıyı artık ben taşımayacağım ve günahlarımı affettirmenin bir yolunu bulacağım
Он говорил, что не знал мира и отдыха пока Леди не забрала Екскалибур... бремя короля.
Hanım, kralın yükü olan Excalibur'u alana kadar ne huzur bulabileceğini ne de dinlenebileceğini söyledi.
Но вы должны помнить, что после того, как Бог создал человека, он создал Еву потому что он знал, что всем нам нужно будет с кем-то поговорить разделить с кем-нибудь свое бремя.
Ama şunu unutma, Tanrı erkeği yarattıktan sonra Havva'yı yarattı çünkü hepimizin konuşacak, yükü omuzlamamıza yardımcı olacak birine ihtiyacımız olduğunu biliyordu.
Вас, которые знали, что грядёт, но отказались поднять бремя этой войны.
Sen. Olacakları bilmene rağmen savaşın yükünü taşımayı reddettin.
Это величайшее бремя, которое я когда-либо носил.
Bu cümle bugüne kadar taşıdığım en büyük yük.
Вы должны оставить бремя жизни, оба и сдаться смерти.
İkiniz de hayatın getirdiği yüklerden kurtulmalı, ikiniz de "tak" a teslim olmalısınız.
- Я просто бремя.
Ben nasılsa bir et yığınıyım.
- Мам, те не просто бремя.
- Anne, sadece bir et yığını değilsin.
Ты далеко не бремя.
Sen bana yük değilsin.
Как "полноценный", он нес бремя совершенства.
Bana göre o mükemmel bir adamdı. Ama özürlü bir "Geçerli" olarak o mükemmelliğin altında ezildi.
Разумееца первая леди не может быть просто домохозяйкой, жить в белом доме четыре года это тяжелое бремя
Bakın, buraya taşındığımda başka birinin evinde yaşamaya başlamış gibi oldum. Bu çok ağır bir yük. Beyaz Saray'a dört yıl için davet ediliyorsunuz...
О, тягостное бремя!
"Ah, ne ağır bir yük bu!"
Он не бремя.
O bir yük değildi.
Только подумайте, какое это бремя.
Yani bu ne tür bir yük olduğuna bakın.