Наваждение traduction Turc
56 traduction parallèle
Наваждение
Saplantılar.
Это наваждение, это болезнь, затмение разума.
Bu anlamsız takıntı yüzünden.
В смысле, не наваждение ли пришельцев, или что-то подобное?
Yani uzaylı illüzyonu olabileceklerini mi söylüyorsun?
Опять наваждение.
Hep aynı içgüdü.
- "Дерзкое наваждение".
Cüretkar Tutku.
Скажи нам, Линда, какое у тебя дерзкое наваждение?
Söylesene Linda, senin "cüretkar tutkun" ne?
Это наваждение, папа.
Bu bir saplantı baba.
У меня было наваждение.
Yağmurun altında, kötü bir rüya gördüm.
А я целыми днями думал только о ней- - Потом наваждение прошло.
Gariptir, onu bir türlü aklımdan çıkartamıyordum, derken o duygu yok oldu, bunu ben de yaşadım.
Я не знаю, это наваждение или...
Bilmiyorum. Sanki bir büyü ya da...
Оно заставит демона явиться в своём естественном виде, что, если нам повезёт, разрушит наваждение.
İblislerin gerçek hallerinde görünmesini sağlayacak. Böylece şanslıysak, etkileri ortadan kalkacak.
Надо сбросить это наваждение!
Bu yüzden, buaradan gitmelisin, Lisa.
Наваждение.
Gaza geIdim.
У него это как наваждение и немного пугает то, как он рассказывает об этом.
Ama kızı aklından çıkaramıyor. Bu konuda ürkütücü bir şekilde konuşuyor.
А это ещё что за наваждение?
Peki ama bu da nereden çıktı böyle?
Да, это как наваждение!
Tıpkı bir tayf gibi.
Келсо, ты даже не понимаешь, что такое наваждение.
Kelso, tayfın ne olduğunu bildiğinden şüpheliyim.
Это желание превратилось в наваждение, которое я не мог подавить.
Bu tutku, bastırılamaz bir takıntıya dönüştü.
Что за наваждение?
Neden bu kadar takıntı haline getirdin?
Нельзя объяснить наваждение, Том.
Takıntıları açıklayamazsın, Tom.
Нам непозволительно наваждение.
Lüks takıntılarımızı karşılayacak paramız yok.
Часто - слишком часто - вещи, которые начинаются как обычная часть твоей жизни в какой-то момент превращаются в одержимость... наваждение... выходят из под контроля.
Sıklıkla, çok sıklıkla hayatımızın normal bir parçası gibi başlayan şeyler bir noktadan sonra takıntılaşır zorlayıcı olur,... -... kontrolden çıkar.
Повторять не буду... * ты наваждение, я не могу уснуть * * я неоткрытое владение у ног твоих * * здесь нет баланса, нет равенства * * замри, я не смирюсь с поражением *
Teklif bir kere geçerli. # Sen bir saplantısın, uyuyamıyorum # # Bense ayaklarındaki açılmamış bir malım #
Сейчас вечер субботы, и я оказалась здесь только потому, что у меня наваждение - и имя ему - ты.
Cumartesi gecesi burada duruyorum çünkü bir takıntım var o da sensin.
"Фанни и Александр", "Феллини 8 и 1 / 2", "Наваждение"...
"Fanny ve Alexander", "Fellini Sekiz buçuk", "Saplantı".
Наваждение. Я думал, что тонкие губы - классно.
Dudaksız olmanın harika olacağına takmıştım.
- "Наваждение"
Yearning,
Да нет, скорее... милое наваждение.
Daha çok güzel bir... rüyaydı.
Это было как наваждение, как одержимость.
Takıntı, saplantı gibi.
Это просто наваждение.
Şunlardan çok istiyorum!
Что за наваждение!
Aklıma takılıyor.
Что за наваждение?
Neler oluyor böyle?
Как Персей с помощью зеркала победил медузу Горгону. Так и Мамас помог мне сбросить наваждение от Синди.
Aynadaki Medusa gibi Mama'nın Yeri'ndeki hesap Cindi'nin lanetini bozdu.
Наваждение - сила мечты.
Sanrı hayallerin gücüdür.
Наваждение - сила любви.
Sanrı aşkın gücüdür.
Говорят, что у него было наваждение насчет ее неверности.
Kocası aldatmayı kuruntu ettiğini söylerdi.
Но наваждение было у нее.
Hayır, doğruydu.
Эта игра - его наваждение.
Bu oyun onun takıntısı.
Какое-то наваждение.
Deli olacağım.
Да, я понимаю, это наваждение, и у меня нет ответов на все вопросы, но я понимаю, что хочу быть с тобой.
Bak, bunun çılgınca olduğunu biliyorum. Ve şu anda bir sürü cevabım yok. Ama seni görüyorum ve gördüğümde seni istiyorum.
Это наваждение.
Sen ona takmışsın! Düzgün düşünemiyorsun!
Не наваждение пустое.
"... ya da doğanın ulvi planıysa bu...
Пожалуйста, скажи, что ты не наваждение!
Lütfen bana bir serap olmadığını söyle.
Наваждение, роба, суббота, жердь.
Değer, salya, kaytarma, nefes.
Ты так похожа на тёзку, это почти наваждение.
" O kadar adaşına benziyorsun ki insan neredeyse ürperiyor.
Если духи воды примут меня, я вернусь в моё наваждение и пойму, что упустил.
Su ruhları beni kabul ederse rüyama dönüp... kaçırdığım şeyi bulabilirim.
Никаких романов, одно наваждение.
Hiç ilişkin olmadı, sürekli endişelisin.
Грант тоже почувствовал какое-то... наваждение.
Grant de bazı şeyler söyledi ruhlarla alakalı.
Наваждение!
O senin sorunun.
Это, как сон, как наваждение!
Hala rüyada gibiyim.
Это как наваждение!
Silahlı soygunların veya cinayetlerin benim için artık hiç bir önemi yoktu. Aslında bir saplantı halini aldı.