Орет traduction Turc
236 traduction parallèle
Двенадцать лет я слышала, как во дворе орет консьержка из-за того, что вовремя не заплатили.
Noter onaylı bir itiraf imzalayabilirim. "Brignon'u ben öldürdüm." Bu mudur?
Орет как резаный.
- Esip gürlüyor.
Я знаю, где. Орет во всю глотку и пинает бедного быка.
Herhalde bağırıp, zavallı bir hayvanı boğazlıyordur.
Ну и орет это быдло.
Tanrım, şu hayvanlar ne kadar gürültü yapıyor böyle!
Даже если слышат, как человекообразное чудовище орет им " "Заходите!" ".
İnsan-altı bir canavarın içeriden uluduğunu duysalar bile girmiyorlar.
Что там за шум? Как будто радио орет.
Bu ses bu gürültü ne?
Он лежит и орет, а я весь в его кусках.
Çılgınlar gibi bağırıyordu. Et parçaları her yerime yapışmıştı.
Никто не может помочь. А он говорит, что хочет домой. Орет, как заведенный :
"Eve gitmek istiyorum" diye bağırıyordu.
От него несет, выглядит он ужасно, и орет как резанный кабан!
O kokuyor. Korkunç görünüyor. Devamlı hırıltılar çıkarıyor ve bir yabani hayvan gibi bağırıyor.
- А чего она орет?
- Neden bağırıyor?
* орет пошлую песенку *
Parfümüm sakalında dolanıyor.
Покрути коту яйца, послушай, как он орет.
Bir kulağını çek, bak nasıl cıyaklıyor.
[Музыка орет] - Люди, остановитесь!
- Millet, lütfen!
Она впадает в истерику и орет, что хочет развестись. Что он ни к черту не годится ни как отец, ни как муж!
Karısı isteri krizi geçiriyor ve boşanmak istediğini haykırıyor ne iyi bir baba, ne de iyi bir koca olamadığını söylüyor.
И пока один астронавт вещает про "громадный шаг для человечества", другой на заднем плане орет истошным голосом :
Ve geri dönüşte bize "İnsanlık için büyük bir adım." şeyini veriyorlar... öbür astronot arkada avazı çıktığı kadar bağırıyor...
Там мужчина в синем пальто машет пистолетом и орет на женщину.
Mavi paltolu bir adam elindeki silahı sallayarak bir kadına bağırıyor.
Чего он так орет?
- Niye bağırıyor?
Джо орет, чтобы он сваливал с дороги, так?
- Çıplak. Jo önünden çekilmesi için bağırıyor.
В общем, я выхожу из туалета, а она несется прямо на меня, и орет. С палкой! " Я тебе убью!
Neyse, tam tuvaletten çıkmıştım ki elinde sopa, "seni öldüreceğim, seni öldüreceğim" diye bana doğru koşmaya başladı.
Гляди, сержант, а что это он орет?
Hey, bakın. Bu Çavuş. Ne yapıyor?
А потом подбегает к тебе придурок режиссер и орет тебе в лицо - Снято!
Sonra o dönme makyöz ikide bir gelip oranı buranı elliyor, memelerine makyaj yapıyor falan.
Послушай, как орет толпа!
Şu kitleyi dinle bir!
Он орет "Эврика!" и, ошеломленный, голым бежит по улицам к дворцу царя, чтобы сообщить о своем открытии.
"Eureka!" diye bağırdı, sevinçten kendini kaybetmişti, Sokaklarda çıplak bir halde kralın sarayına doğru koştu bu buluşunu söylemek için.
я промок насквозы, а она орет.
Islanmış olan benim ama kızgın olan o. Ne güzel.
Мой мафон орет не переставая...
§ Laney §
Что там такое? Что он там орет?
Çıkarın onu buradan!
Она курит, орет, напропалую грубит.
Sigara içiyor, bağırıp çağırıyor, kaba ve görgüsüz...
И поэтому он орет на него, и подтыкает ему одеяльце, и одевает его в забавную пижамку, и читает ему сказки на ночь!
Bu yüzden de ona bağırıyor ve onu yatağa yatırıyor. Ve ona küçük pijamalarını giydiriyor. Ve ona uyumadan önce hikâyeler okuyor.
Об этом не говорят председателю компании, когда он орет на тебя, что есть духу.
Şirket başkanı suratına bağırmaktan dolayı kriz geçirirken söyleyecek fırsatın olmuyor.
Так что скажи спасибо, что твой отец не орет на тебя 24 часа в сутки!
Bu yüzden sana 24 saat bağırmadığı için... babana çok minnettar olmalısın!
У парня паранойя, он орет всегда,
Herif durmadan bağırıyor Paranoyak mı ne
Он весь день орёт ваше имя.
- Yoksunuz diye bütün öğlen bağırıp çağırdı.
Каждый раз, как я покупаю платье или туфли, он на меня орёт.
Bir elbise yada ayakkabı alsam hemen bağırır. Hiçbir yere gitmeme izin vermez.
Зачем эта штуковина орёт всё время?
Bunu hep bangır bangır çalmak zorunda mısın?
Первые пару-тройку раз тебя ловят, приводят в участок и какой-нибудь полисмен отчитывает, орёт на тебя.
İIk iki, üç sefer yakalandın karakola götürüldün ve bazı polisler tarafından azarlandın.
В следующий раз на тебя уже орёт сержант, и делает предупреждение.
Bir sonraki sefer uyarı aldın, bu defa bir komiser yardımcısı seni azarladı.
Он страшно орёт с тех пор, как Вы здесь.
Sen geldiğinden beri haykırıp duruyor.
Они слышали, как орёт их приятель.
Arkadaşlarının bağrışlarını duydular.
Кто там орёт моё имя?
Adımı bağıran kim?
Что она там орёт?
- Neden ağlıyorsunuz?
Человек, который сидит в этом кресле и орёт тебе : "Посыльный!" - это Норман.
Şu elinde Jim Beam'la oturan ve sana "Belboy" diye bağıran adam Norman.
Предположим вы сидите в баре и напротив вас сидит человек, читает книгу и никого не трогает, а другой стоит у входа лупасит по барной стойке тисаком и орёт, Следующий же уёбок который сюда войдёт - будет убит.
Diyelim ki bir bardasınız herifin biri bir köşede oturmuş kitap okuyor ve kimseye karışmıyor başka bir herif de ortaya çıkmış elinde bir palayla bara vurarak "Yanıma gelen ilk yavşağı geberteceğim" diyor.
А если мы помогаем, он орёт, что мы всё делаем не так.
Yardım ettiğimizde de yanlış yapıyoruz diye bize bağırırdı.
Чего он так орёт?
Neden bağırıyor ki?
- А Фиск сметает всех на пути. - Он орёт :
O da insanlara bağırıyordu.
Но орёт, как застрянет там его туша.
Ama dışarı çıkamazsam Kıyameti koparıveririm
Господи, помилуй нас, чего он там орёт?
Tanrım, lütfen. Niye bağırıyor bu?
Застрял? Кто там орет?
Bağıran kim?
Эй, ты разве не один из тех, кто постоянно орёт здесь, что диско отстой?
Hey dostum, sen buraya gelip sürekli "Disko berbat!" diye bağıran çocuklardan biri değil misin?
И вдруг, совершенно из ниоткуда, из-за ограждения вылетает мужик приставляет ему к горлу нож и орёт : "На чьей ты стороне?"
Aniden, siperin içinden adamın biri fırladı onun boğazına bir bıçak dayayıp "Kimin tarafındasın?" diye haykırdı.
Смешно, но он орет на компьютер, как на обычного человека.
Bu komik, çünkü bilgisayarına bir insanmış gibi bağırır.