Пустое traduction Turc
496 traduction parallèle
Возможно, вы обратили внимание, мадам, что я оставила пустое место в графе "соус".
Ah, tabiî, ben, ben eminim ki, çok uygun, çok iyidir gerçekten. Farkettiyseniz, hanımefendi, sos için bir boşluk bırakmıştım.
Может, стоит повесить здесь что-нибудь, чтобы прикрыть пустое место?
Sence şurayı kapatsak iyi olmaz mı?
Пустое.
- Önemi yok.
Не трусиха и не пустое место.
Ne cilveli, ne kurnaz, ne de basmakalıp.
Без рабочих ты - пустое место, понял?
O tabancalar olmadan sen bir hiçsin, biliyor musun?
Отобрать у тебя грузчиков, и машинистов, и суда - и ты пустое место.
Onca mal mülk, komisyonlar, haraçlar kiralık katiller olmadan sen koca bir hiçsin!
Так, пустое.
- Hiç ciddiye almadığım bir şey, Sayın Lordum.
"Почему я лишь пустое место, человек, в котором нет ничего примечательного?"
"Niye benim bir şeyim yok, bana özel bir şey yok?"
- Пустое.
- Boş ver.
- Пустое.
- Seninle bunu konuşmaya değer mi bilmem.
Это дело скажу я Вам того, противозаконное пустое
Bu tümüyle yasadışı. Hadi!
Возможно... просто пустое пространство.
Savaş başlığı olabilir.
Пустое, существует взглядов речь!
Ne anlatıyor? Gözleri anlatıyor. Karşılık vereceğim.
Все притворство, пустое обольщенье и обман.
hepsi yalancı. kötü. içten pazarlıklı.
Завтра, когда он очнется, скажите ему, что у него между ног теперь пустое место.
Umarım yarın sabah gözünü açtığında yanında biri olur ve ona artık bacak arasında hiç bir şeyin kalmadığını söyler.
Теперь мы знаем, что с другой стороны пустое пространство.
Şimdi diğer tarafta bir boşluk olduğunu biliyoruz.
Аннет - пустое место, ее время прошло.
Annette artık hiç birşey, o bitti, yıldızı söndü.
Секс без любви - пустое занятие.
Aşksız seks, boş bir maceradır.
Послушай, МакГоверн теперь пустое место, Никсон обеспечил себе переизбрание,.. .. а "Пост" застряла с историей, которая никому не интересна.
Bakın, McGovern dibe vurdu Nixon yeniden aday olmayı garantiledi ve Post'un elinde kimsenin istemediği bir hikaye var.
Радио передает его через огромное пустое пространство в полмиллиарда километров на радиотелескоп на Земле. Например, в Австралию.
Yarım milyar km uzaktan yansıyan ışınlar Dünya'daki bir radyo teleskobuna ulaşıyor.
Атомы - это, в основном, пустое пространство.
Atomlar önemsenmeyecek kadar yer kaplar.
Этот парень - пустое место.
O herif bir hiç.
И все-таки, Кордье ты - пустое место!
Ama hâlâ bir hiçsin!
А ты даже не дерьмо. Ты вообще ничто. Пустое место.
Sen Fransız boku bile değilsin.
Ты смотришь на меня, как... Смотришь, словно хочешь сказать, что нужен мне, чтобы заполнить, как будто я пустое место.
Sanki bana doldurulması gereken boş bir yermişim gibi bakıyorsun.
Я скажу : "Разговоры - пустое дело!"
Ben derim ki :
Он не чувствовал, что это самопожертвование тщетное или пустое, и мы не будем обсуждать его глубокую мудрость на этой церемонии.
- Bu hareketindeki derin zekayı anlayamayacağımızdan bir an olsun şüphe etmemiştir.
Дурак, продажный тип или пустое место?
Bir aptal mı, hain mi? Yoksa korkak mı?
Как будто этот человек заполняет собой пустое пространство внутри тебя.
Kaşındaki kişinin doldurduğu bir boşluğa sahipsindir.
- Может это купе пустое.
- Bu boş mu bir bakalım.
Дома, магазины - все пустое. Можем брать все, что захотим. - А ты выбираешь это.
İşler ilgilenmemizi bekliyor, sense içeridekiyle ilgileniyorsun.
Господин, этоу вас пустое сердце
Bayım, buradaki baş belası sizsiniz.
Садясь на пустое место за игорным столом, приветствуемые также лишь кивком.
Kağıt oynanan bir masaya oturmak, selamlanmak. Bir baş işareti yeter.
Нет, ведро пустое.
Hayır, çöp kutum tamamen boş.
Если хочешь ее поразить, тогда покажи ей пустое место, где раньше стоял телевизор.
Eline ne geçecek? Seni kullanıyorum.
Генерал - старый нарцисс, пустое место.
Bu General etkafalının teki. Bir sıfır.
- Твоя дочь смотрит в пустое место.
- Kızın aklını kaçırdı.
Я контролирую все пустое.
Ben boş olan her şeyi kontrol ederim.
Для вашего мужа вы - пустое место.
- Kocan seni bir hiç olarak görüyor.
Для вашего мужа вы - пустое место.
Kocan seni bir hiç olarak görüyor!
Если хочешь ее поразить, тогда покажи ей пустое место, где раньше стоял телевизор.
Eğer onu gerçekten etkilemek istiyorsan, ona eskiden televizonun durduğu büyük boşluğu gösterebilirsin..
О Боже, если ты не допустишь чтобы этот город превратился в пустое место я постараюсь стать более доброй христианкой.
Tanrım, eğer kasabamızı dünyanın bacası olmaktan kurtarırsan.... Daha iyi bir hristiyan olmaya çalışacağım.
Тогда ты должен помнить, что должен мне услугу когда и что бы я не захотела. - Это было пустое обещание. - Не для меня!
o zaman bana, ne zaman ve ne şekilde olduğu önemli olmayan bir iyilik borcun olduğunuda hatırlarsın ama bu sadece boş bir sözdü benim için değil senden, selma'ya bir koca bulmanı istiyorum bir koca bulmak mı?
Мне нравится, как ты использовала пустое пространство.
Olumsuz alanları kullanma biçimin hoşuma gitti.
Но ты просто пустое место, как и все вы.
Ama seninde diğerlerinden bir farkın yok.
Однако я вижу пустое место в углу у дымохода... и костыль без своего хозяина.
Buna rağmen, bacanın köşesinde boş bir sandalye görüyorum ve sahipsiz bir koltuk değneği.
А для них - ничего. Пустое место.
Ama onlar için önemli değil.
- Пустое.
Boş ver!
Пустое довольство.
Boş bir memnuniyet.
Это так, пустое, мысли мимоходом...
# Gelip geçici düşünceler.
Размажу его, пустое место останется.
Bunları arka odaya götürsem hepsini döverim.