Растет traduction Turc
1,834 traduction parallèle
Наш маленький город растет.
Küçük kasabamız gelişiyor.
У него растет давление.
Tansiyonu yükseliyor.
Давление растет, пульс — 180.
Tansiyonu yüksek, kalp atışları 180'de.
Когда тело растет, они расходятся и специализируются.
Büyüdüğünüzde, ayrılıp özelleşirler.
Но в нашем случае, когда вы возбуждены, ваш единственный спермотазоид растет.
Ama senin durumunda ancak ne zaman bu olsa sahip olduğun tek sperm daha da büyüyor.
Если вдруг опять почувствуете что сперматозоид растет вам нужно будет извлечь его из организма.
Sperminin tekrar büyüdüğünü hissedersen hemen onu vücudundan dışarı at.
Он растет!
Giderek büyüyor.
Невиданное доселе существо-головастик растет и перемещается убивая людей.
Aynen doğru. İribaş bir yaratık şehir merkezine doğru ilerliyor.
- 10000 футов на школой Тесла и растет.
- Tesla okulunun 3000 metre üzerinde ve yükseliyor.
Тунец растет в цене.
Ton balığı fiyatları fırladı.
В Москве растет число миллиардеров, а о Ходорковском постепенно забывают.
Moskova'da saat başı yeni milyarderler ortaya çıkıyor ve Kodorkovski yavaş yavaş unutuluyor.
- Потому что я вижу, как растет Кристин.
- Çünkü Christine'in geliştiğini biliyordum.
Уже 84 хромосомы и число растет.
Seksen dört kromozom ve giderek artıyor.
Она растет, Родриго...
Kız büyüyor, Rodrigo...
Она растет, Ваше Святейшество.
Kız büyüyor, Sayın Cenapları.
Мох растет. Это не более того.
Yosun da büyür, ondan bir farkı yok.
Недоверие к тебе растет, там миллионы обеспокоенных людей, которые ждут того, кто расскажет об их страхах в полный голос.
Bu konuda o kadar kibirli davranmazdım. Ret oyların artıyor. Dışarıda endişeli milyonlar seslerini duyuracak birini arıyorlar.
" Растет обеспокоенность за судьбу Британского академика Доктора Майкла Эриса, порпавшего более двух недель тому назад.
İki hafta önce kayıplara karışan Dr Micha Aris'in kaderi hakkındaki, endişe artıyor.
Он растет, слава Богу.
Çocuğumuz büyüyor.
Перед Рождеством потребление растет, так что за четвертый квартал мы будем снова в плюсе.
Noel öncesinde tüketim artar, böylece yıl sonuna kadar idare ederiz.
Бандитский беспредел растет, и это налет был нацелен на наших полицейских.
- Hayır. Ben avukatım. Çete şiddeti artıyor bu arabayla saldırı polislerimizi hedef aldı.
Чего Тереза хотела, так это увидеть, как растет ее дочь, и как у нее появятся собственные дети.
Theresa kızının büyüdüğünü ve çocuklarının olduğunu görmek isterdi.
Растет в моей матке как сорняк.
Rahmimde bir ot gibi büyüyor.
Сопротивление растет, и скоро ваше авторитарное притеснение рухнет.
Direnme gücü büyüyor. Yakında otorite yanlısı baskınız parçalanacak.
Население растет в геометрической прогрессии, а количество воды и плодородной земли остается прежним.
Nüfus üssel olarak artıyor. Su ve ekilebilir alan miktarları aynı kalıyor.
Этот парень растет как на дрожжах, ну а ты... ты красавица.
bu çocuk yabani ot gibi büyüyor ama sen... sen çok güzelsin.
- Вспомни, как все паршиво вышло. - Кристина, он растет не по дням, а по часам.
- Kristina, o her geçen gün daha da büyüyor.
Кровяное давление растет.
Kan basıncı yükseliyor.
Мое королевское яйцо быстро растет.
Kraliçe yumurtam hızla büyüyor.
Он богат и его состояние растет.
Zengin ve daha da zenginleşiyor.
Но он не растет на гаваях.
Hawaii'ye has bir şey gibi görünmüyor.
Он растет севернее.
Kuzeydoğuda yetişiyor.
Мы оба знаем, что этот ребёнок был зачат восемь недель назад, так почему он растёт так быстро, чёрт побери?
İkimiz de bu bebeğe iki hafta önce gebe kaldığımı biliyoruz peki ne halt yemeye bu kadar çabuk gelişiyor?
Креатикиназа растёт, ухудшается координация.
CK değeri yükselir, koordinasyon bozukluğu ortaya çıkar.
Интрига растёт.
Olay büyüyor.
И твоя цена растёт с опытом, эксклюзивностью услуг и так далее.
- Doğru. Ve ücretin deneyim kazandıkça, sundukların çeşitlendikçe ve benzeri şeylerle yükselir.
Раньше я не замечал, что она растёт здесь повсюду.
Önceden her yerde yetiştiklerini hiç fark etmemiştim.
Хорошо, давление растёт.
Tamam, kan basıncı artıyor.
Вы стоите на кухне, температура растёт, вы слизываете крем с пальцев друг друга.
Mutfağa gireceksiniz, ortam sıcaklaşacak birbirinizin parmaklarından bir şeyler yalamaya başlayacaksınız.
- Растёт!
- Büyüyor canım!
Роуз, я очень признателен тебе за проявленный интерес, но мой бизнес так растёт, что я еле справляюсь с наплывом пациентов.
Rose, ilgin için teşekkür ediyorum,... ama işler harika ilerlemekte. Evet, sahip olduğum hastalarla zar zor ilgilenebiliyorum.
Но поверь, когда его нужно показывать, он растёт.
Ama inan bana "gösterme" vakti geldiğinde iyi "yetişirim".
И там, конечно же, растёт трава для гольфа, и они её просто обожают.
Çimen tabi ki golf çimeni ve dişiler bunları çok seviyor.
А в затопляемых дождями местах трава растёт со скоростью прибывающей воды.
Ve yağmurun biriktiği yerlerde, suyun yükselmesiyle birlikte otlar büyük hızla büyürler.
На этой скалистой земле растёт всего несколько зерновых и даже выживание за счёт моря - это борьба.
Kayalık bölgede çok az ürün yetişebiliyor ve denizden korunabilmek bile mücadele gerektiriyor.
В вашем легком растет дерево.
Çok etkilendim.
Потому что у него в легком растет дерево.
Bu çok güzel.
вдруг растёт чего!
belki yiyecek bir şeyler olabilir.
Уровень калия растёт.
Nabzı kaybettim.
Насыщение кислородом 95 % и растёт.
Oksijen % 95 civarında ve artıyor.
Но его уверенность как убийцы растет.
Ancak öldürme konusundaki güveni artıyor.